Genç adam yatağının yanında oturuyordu. Dizlerini göğsüne çekmiş, karşısındaki camdan dışarıda uçmakta olan kuşları seyrettiği sırada günlerdir eline almadığı, yüzüne dahi bakmadığı telefonuna mesaj gelmesiyle canlandı. Her bildirim sesinde Aslı olmasını umut etse de, o onun yüzünü görmeyi bir mesajdan daha çok istiyordu. Yine de, ondan gelecek her habere razıydı. Telefonunun ekranına umutsuzca baktığında Aslı'nın ismini gördü. Aceleyle mesajı açtı.
"Arel'im... Üzgünüm ama sana söyleyeceklerimi ancak mesajla dile getirebilirdim çünkü o mavi gözlerinin içine bakarak kelimeleri düzgün bir şekilde sıralayabilmem imkansızdı.
Ben gidiyorum fakat gitmek zorunda olduğum için gidiyorum. Aksi takdirde seni asla bırakmazdım, biliyorsun. Ben hastayım Arel. Doktor bir buçuk ay önce lösemi teşhisi koydu bana. Senden kendimi uzaklaştırmayı, soğutmayı, hatta nefret ettirmeyi çok denedim ancak bırak başarılı olmayı, sanırım seni kendime daha çok bağladım. Ne yapmam gerektiğini inan ben de bilmiyorum. Senin üzülmeni istemiyorum. Bensiz de hayatına devam etmeni/edebilmeni, düştüğün zaman birinden değil kendi elinden destek alarak yerden kalkmayı öğrenmeni her şeyden, hatta iyileşmekten daha çok istiyorum. Eğer sen hayatımda olmasaydın, şuan ölmek için can atıyor olurdum babama kavuşacağım diye. O gittiğinden beri beni de hayata tutan sen ve annem oldunuz. Yine de kusura bakmayın ama babamdı o, hiç kimse dolduramadı yerini. Hep bir eksikliği olmuştu zaten.
Öleceğim kesin mi? Hayır ama iyileşme ihtimalim o kadar düşük ki, ne kendimi ne de sevenlerimi umutlandırmak istemiyorum çünkü ucunda ölüm olan bir umuda kim ne kadar bağlanırsa, sonunda da o kadar hayal kırıklığına uğrar. Ben kendimi her şeye hazırladım. Annemi kendimden uzaklaştırmam mümkün değildi elbet. Onu da nasıl bırakacağımı bilemiyorum. Babamı da kaybettikten sonra kadın zaten zor toparlanmıştı, şimdi ben... En azından bir işe yarayayım dedim, bari arkamdan üzülen insan sayısı azalsın istedim. Ya da aylarca her gün beni kaybetme korkusuyla yaşamanı istemedim, bu yüzden de şu zamana kadar sana durumumdan bahsetmedim fakat görüyorum ki çabalarımın hiçbiri işe yaramıyor, hatta seni daha çok üzüyor. Bu yüzden söyleme kararı aldım."
Arel mesajı okurken bir yandan da ayağa kalkıp Aslı'ların evine gitmek üzere kapıya yöneldiği sırada mesajın devamını okuyunca durakladı.
"...Bu mesajı aldıktan sonra kalkıp yanıma geleceksin, biliyorum. Gelme Arel. Beni bu halde görmeni istemiyorum. İnan şu an bir ölüden farkım yok ve seni daha çok üzmek istemiyorum. Ne olur gelme. İlk kez seni istemiyorum. Özür dilerim Arel fakat bu böyle olmak zorunda. Ben gidiyorum, geri dönmemek üzere gidiyorum ve buna alışmak zorundasın. Bensiz de devam etmek zorundasın. Benden öncesi de vardı, sonrası da olacak elbet. Hiçbir şey dünyanın sonu değil Arel'im. Ben babasız yaşıyorum aylardır. Emin ol sen de bensizliğe alışacaksın. Unutmak yok. Daima aklının bir köşesinde olacağım belki ama hatırladıkça ağlamak yerine yüzünde buruk bir tebessüm olsun, ölümümü, seni bırakışımı değil yaşadıklarımızı hatırla istiyorum. Bu bir veda değil Arel'im. Elbet bir gün yeniden buluşacağız.
Fakat şimdilik, hoşçakal."
Dinlemedi genç adam. Haykırarak ağlamaya başladı ve hışımla kendini dışarı attı. Gözyaşları hızla yanaklarından süzülüyor, gözlerini yakıyordu. Etrafını bulanık görüyordu, sendeleye sendeleye koşuyordu. Aslı'yı görmesi gerekiyordu. Onu -belki de son kez- görmesi gerekiyordu.
Kapıyı geldiğinde birkaç saniye soluklanıp var gücüyle yumruklamaya başladı. Aslı sesi duyduğunda Arel'in geldiğini anlamıştı. Gözleri doldu. Evde yalnızdı ve o kapıyı açarsa kendine hakim olamayacağını biliyordu. Daha fazla rol yapamazdı. Kalbi dayanmazdı. Arel dışarıdan ağlayarak bağırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KİMSELER
RomanceHenüz dokuz yaşında annesini travmatik bir şekilde kaybeden Arel Aryan'ın hayatı o gün sarsılmıştı. O olaydan sonra annesi herkesten, her şeyden uzaklaşıp bilinmezliğe gitmişti. Adam enkazın altında kalmış, kurtarılmayı bekliyordu. İnsanlarla konuşa...