Arel yatağında uzanıyor, tavan ile bakışıyordu. Eskiden, yani Aslı'dan önce morali hep bozuk olurdu ve odasında mutlaka oyalanacak bir şey bulurdu. Yazı yazmak, kitap okumak hobileriydi. Şimdi ise mutluydu, yazacak mutsuz yazıları yoktu. Ne ile oyalanacağını bilemiyor, canı sıkılıyordu. Saat henüz 13.40'dı, Aslı okuldaydı. Okuldan 17.00'da döndüğünü biliyordu. Bazen evine gitmeden önce Arel'in yanına giderdi. O gelmediği zamanlarda ise Arel Aslı'lara giderdi ama bir şekilde mutlaka görüşürlerdi.
Arel bu düşüncelere daldığı sırada babası odasının kapısını tıklatıp içeri girdi. Son zamanlarda Arel ile fazlasıyla ilgilenir olmuştu. Önceden aynı evde yaşadıkları halde birbirlerinin yüzüne bakmazlardı, şimdi ise babası yanına geliyor, Arel kötü olduğunda Aslı'dan yardım istiyor, kısacası artık onu önemsiyordu. Daha doğrusu Arel babasının kendisini daha yeni önemsemeye başladığını sanıyordu ama bilirsiniz, baba bu. Babalar her zaman evladını umursardı. Zavallı adam da kendinde değildi, evdeki kimse mutlu değildi fakat sonradan güçlü olmaya geç de olsa karar vermişti. Oğlu için bunu yapmak zorunda olduğunun farkına varabilmişti. Odaya giren babasının elinde küçük, beyaz bir poşet, içinde de dikdörtgen şeklinde bir kutu vardı. Babası Arel'in yatağının ucuna oturdu. Arel de onu görünce yattığı yerden doğruldu ve onun karşısına yerleşti.
"Bunu almadan önce çok düşündüm..." diye başladı söze babası. "Sana iyi mi gelir, yoksa yine seni karanlığa mı sürükler bilemiyordum çünkü bu şey gerçekten bağımlılık yapıyor." Elindeki poşete baktı. "Fakat geçen günki krizinden sonra almaya karar kıldım. Ya ben evde olmasaydım? O zaman ne olacaktı? Kimseye ulaşamayacaktın. Aslı'ya bile. Ya da o seni arayamayacaktı. Belki de kendi canına..." gözlerini sımsıkı yumdu ve iç çekti. "...Düşünmesi bile korkunç. Her neyse. Al bakalım, hayırlısı ne ise o olsun." Diyerek elindeki poşeti oğluna uzattı. Arel poşeti babasından aldı ve içindeki telefon kutusunu çıkardı. Teknoloji ile şu yaşına kadar hiç muhattap olmamış Arel, elindeki aletin kalitesini anlayamasa da görünüşünden pahalı olduğunu sezebilmişti, oysaki babası asgari ücretle geçindiriyordu evi. Bu düşünce Arel'in gözlerinin dolmasını sağladı. Olay babasının kendisine telefon almasından ibaret değildi, çok daha derin anlamlar içeriyordu konu. Misal, babası artık onu önemsiyordu, bu en önemlisiydi ve başka açıklamaya gerek bile yoktu.
"Bakma bana öyle. Artık sosyalleştiğine inanıyorum. Bütün sosyal medya uygulamalarını indirebileceğin bir telefon almak istedim bu yüzden." Sert mizacını bozmamaya gayret etse de oğlunun dolu gözleri onu incitmişti.
"Ama bu...Çok pahalı gözüküyor."
"Hiçbir şey senin insanlar ile iletişime geçebilmenden, korkunu yenebilmenden önemli değil oğlum. Hiçbir baba için parası evladından önemli değildir, bunu anla..." yaşlı gözleri dolmaya başlamıştı. "Para bitse de elbet bir gün yeniden kazanılır ama ben seni kaybetsem nasıl kazanırım?" Babaydı o. Ağlamamalıydı. Güçlü olmalıydı.
Arel telefonu kenara koyup kollarını babasının boynuna doladı ve hıçkırarak ağlamaya başladı. Babası başta ne yapacağını şaşırdı, belki de dokuz yaşından beri kollarının arasına almadığı oğlu şimdi tıpkı on sene önce annesini o halde gördüğünde sarıldığı gibi sarılıyordu ona. Kollarını yavaşça oğluna sardı. Sırtını sıvazladı. Bu Arel'i güvende hissettirmişti, hiç olmadığı kadar. Babasının kanatları altında olmak kaç yaşında olursa olsun her evladı güvende hissettirir.
"Neden bu kadar...Geç kaldın baba?" Hıçkırıklarının arasından zar zor konuşabilmişti genç adam. "Neden daha önce görmedin beni, acılarımı, yalnızlığımı?" Babası cevap veremedi. Verecek cevabı yoktu. Sanki önceden hisleri bir düğmeye basılıp kapatılmış, şimdi ise açılmış gibiydi. Bunun hiçbir mantıklı açıklaması yoktu. Arel haykırdı.
"Neden baba?!" Kollarını daha sıkı sardı yaşlı adama.******
Arel günlerdir ağlıyordu. Mutsuz da değildi, sadece çok kolay duygulanabiliyordu. Bu kadar hassaslık bünyesine zarar veriyordu. Ağlamak vücudunu yormuştu, yorgunluğun da etkisiyle başı ağrıyordu. Gözleri ise gözyaşı dökmekten kızarmış ve şişmişti, zor açık tutuyor ve deli gibi yanıyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KİMSELER
RomanceHenüz dokuz yaşında annesini travmatik bir şekilde kaybeden Arel Aryan'ın hayatı o gün sarsılmıştı. O olaydan sonra annesi herkesten, her şeyden uzaklaşıp bilinmezliğe gitmişti. Adam enkazın altında kalmış, kurtarılmayı bekliyordu. İnsanlarla konuşa...