14

270 9 0
                                    

"En büyük hayalin neydi?" Dedi Aslı gülümseyerek. Arel yukarı bakıp gözlerini kıstı ve dudaklarını birbirine bastırdı. Aslında bilmiyordu. Şuana kadar hiç hayal kurmamıştı. Hayal kurabilmek için umut gerekir, Arel'in umudu hiç olmamıştı.
"Hiç düşünmedim bunu." Aslı cevap vermeyince bir şeyler düşünmesi gerektiğini anladı ve aklına ilk geleni söyledi.
"Sanırım aptal olmamayı dilerdim. Aptallık ettim ve kendimi dünyadan soyutlayıp hayatımı bitirdim. Şimdi ne işim var, ne de okuyabiliyorum. Bir de, uçmak isterdim. Uçağa ya da helikoptere binmek gibi." Bu hayaller Aslı'yı hem mutlu etmiş, hem de hüzünlendirmişti. Aslı daha önce helikoptere binmese de, uçağa binmişti ve babası vefat etmeden önce gayet güzel bir aileye sahipti -fazla disiplinli olsa da- . Arel ise bunlardan hiçbirini yaşayamamıştı.
"Ben veteriner olmak istiyorum. Şu belgesel kanallarındaki aslanlara, kaplanlara, fillere, maymunlara yanaşabilen, onlarla ilgilenen insanlardan olmak istiyorum. Bu benim gerçekten en büyük hayalimdi küçüklüğümden beri. Fakat şimdi daha büyük bir hayalim var." Yutkundu. "Her ne kadar imkansız olsa da, babama sarılmak istiyorum. Bana sarılmasını istiyorum." Arel başını öne eğdi. Kötü hissetmişti. Aklına annesi geldi. O da annesiyle arasının iyi olmasını dilerdi hep.
"Baba çok farklı Arel. Hani sen diyordun ya, babamla aynı çatı altındayız ama yok gibi, diye. Öyle olmuyor işte. Varlığı bile güven veriyor. Gitse, anlarsın."
"Her insanın hayatında şanssız olduğu yanları olabiliyor. Ben anneme hiç sarılamadım Aslı. Annem benden hep nefret etti, benden ve hemcinslerimden. Oysa ben daha dokuz yaşında bir çocuktum, nefreti hak eden bir yaşta değildim Aslı. Dünyanın nasıl bir yer olduğunu yeni yeni anlamaya başladığım çağlarda annemin benden nefret etmesi çok koymuştu. Hala da koyuyor."
"Koyar tabii." Diyebildi Aslı sadece. Annesiyle hep arası iyi olmuştu, her ne kadar o da bir aile ferdini yitirmiş olsa da anne ile babanın yeri çok ayrı olduğu için Arel'i anlayamıyordu. Genç adam Aslı'ya baktı.
"Bana yürümeyi kim öğretti bilmiyorum ama, annemin elinden hiç tutamadım Aslı. Tuttuysam da hatırlayamıyorum, çok küçüktüm. Sen, bana yeniden yürümeyi öğrettin. Elimden tutup düştüğüm yerden kaldırdın beni. Hep söylerim ya, Nazım Hikmet de söylemişti sevdiğine. 'Sen benim annem oldun, ablam oldun, kardeşim, sevgilim oldun; ailem oldun.' " İkisi de yatağın üzerinde sırtını duvara vermiş, oturuyorlardı. Aslı hafif kaydı ve başını genç adamın gövdesine koyup ince kollarını bedenine sardı. Arel tek koluyla onu sardı, boştaki eliyle de saçlarını okşadı.

***
Birkaç saat sonra Aslı'nın telefonuna art arda mesajlar gelmeye başlamıştı. Arel her ne kadar merak etse de Aslı'nın kendisine açıklama yapacağını bildiği için bir şey sormamıştı. Aslı yaklaşık on dakika boyunca mesajlar içinde boğuştuktan sonra Arel'e döndü.
"Arkadaşlarım benimle görüşmek istiyorlar. Hiç dışarı çıkasım yok. Annem evde değil, bende onları bizim eve çağırdım. Sen de gelsene. Hem şuradan şurası. Kötü hissedersen eve dönersin. Lütfen." Kaşlarını kaldırıp dudak büzdü, tıpkı bir çocuk gibi. Arel tereddüte düşmüştü. Artık insan içine karışmak için heveslenmiyor değildi ama korkuyordu. En ufak bir terslemede kötü hissedeceğine kendini inandırmıştı. İnsanlarla konuşmayı, iletişim kurmayı beceremeyen biriydi. Birkaç saniye sonra Arel cevabını vermek üzere Aslı'ya baktı.
"Bilmiyorum. Korkuyorum açıkçası." Aslı anında cevap verdi, çok heyecanlıydı.
"Senin hassas ve kırılgan olduğunu biliyorlar, birçok kez bahsetmiştim. Ona göre davranışlarına dikkat edeceklerdir. Zaten üç kişi gelecek birtanem, çok değil." Arel aldığı iltifat karşısında yumuşamıştı ancak bunu belli etmemek için elini saçlarının arasından geçirdi ve iç çekti. Aylar önce üç numara olan saçları şimdi yine ensesinin altına geliyor, gözlerini de kapatıyordu. Kazımak saç köklerini güçlendirmiş olacak ki, beş ayda bu hale gelmişti.
"Emin değilim. Bana zaman verebilir misin? Ne zaman gelecekler?" Arel ses tonunu kullanırken genç kızın hevesini de kırmamaya dikkat ediyordu. Aslı onu arkadaşlarıyla tanıştırmayı çok istiyordu çünkü Arel'in çok farklı bir kişiliği vardı. Tavrı, duruşu diğer hemcinslerinden çok farklıydı. Genelde erkekler yaşından çocuksu davranırken o nerede ne yapması, söylemesi gerektiğini çok iyi bilirdi. Kurduğu cümleler okumuş bir insanınki kadar açık ve düzgün oluyordu. Aptalca espriler yapmazdı ve aklı sadece cinselliğe çalışmazdı, zekiydi. Aslı için Arel, hayatında babasından sonra karşılaştığı en olgun ve en farklı adamdı. Kendisi için bir gurur kaynağıydı. Üstelik yaklaşık bir yıl önce bu adamın küçük bir çocuk gibi olması da cabasıydı. Psikiyatri kliniğinde aylarca tek başına yatıp eli kolu bağlı bir şekilde sadece beyaz duvarlarla bakışmaktan ziyade Aslı ile olmak onu iyileştirmişti ve bu daha iyiydi. Çok daha iyi.

KİMSELERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin