Kaybolduğum Maviler

25.6K 953 149
                                    

Yeni hikayemizin ilk bölümü sizlerle. Desteklerinizi bekliyorum. Iyi okumalar

Media:Mihrali Kurtuluş

Gözlerimi açtığım her sabaha yaptığım gibi bu günde şükür etmiştim Allaha doğrulduğum yerimde. Sabahın nurunda açtığım gözümü günün ışıltısı doldurmuş ,kulaklarımı ise ezanın davet eden sesi. Abdest almak için odamdan çıkınca salonda elinde yıllardır düşürmediği mushafıyla anacağımı görmüştüm. Elindeki kuran rahmetli babamın yadiğarıydı ona. Onu her açtığımda onun mezarı ışıklanıyor der elinden hiç düşürmez babamın ışığını eksik etmezdi. Abdest alıp çıktıktan sonra namazımı kıldım anacığımda namazını bitirmiş cam kenarına oturmuş sokağı izliyordu. Babam rahmetli olduğundan beri her gece yapardı tüm bunları. Onların aşkının büyüklüğü ile büyümüştü bu deli yürek ve yıllar yılı onların ki gibi bir aşka sahip olmak için dua etmiştim. Gerçi dualarım daha gerçek olmamış o aşkla karşılaşamamıştım ama herşeyin zamanı vardı elbet.

Anacağımın oturduğu divana uzanıp başımı dizlerine koydum. Yıllardır değişmeyen birde bu vardı kaç yaşına gelirsem geleyim değişmeyecekti. Annem o sıcacık ellerini saçlarımda gezdirirken onun sıcaklığımı yüreğimi sarıyor sarmalıyordu. Onun tüm ensturmanlardan güzel sesi kulağımı doldurduğunda ise gözlerimi kapamıştım yavaş yavaş bir tek o ses olsun istiyordum çünkü beni anlayan beni koruyan beni saran o ses...

Ben Mihrali... Anamla babamın koyduğu adıyla Mihrali Kurtuluş. Bu sokaklarda büyüdük biz bu mahallenin çoçuklarıydık hepimiz. Çiroz Ahmet, Acemoğlu İbrahim ve ben fırtına mihrali. Bakmayın fırtınalığımıza bizim fırtınalığımız bıçkınlığımız sadece kendimizeydi. Kavgalarımızda bu sokaklarda saklıdır bizim, acılarımızda, ilk sevdalarımız ilk utanmalarımızda. Hani öyle ulu orta söylenen sevdalarımız yoktur bizim yüreğimizde saklıdır. Adını anmaya korkarız adına zeval gelir diye.. Kardeşte biziz birbirimize arkadaşta biziz bir parça ekmeğimiz varsa sahibi yoktur sahibi hepimizdir. Biz böyle gördük böyle biliriz. O yüzden bu sokaklar bizimdir onlarda büyüdük onlarda yetiştik,onlarda tek kale maçlarımızı yaptık aşağı mahallenin çocuklarını pars edercesine,sakızdan çıkan meşeleri günlerce biriktirip sonra onları kaybeden çocuklardır biz. Bakmayın şimdi süslü püslü binaların etrafımızı sardığına biz aslında hiç bozulmadık...

Babam mahallenin sevilen sayılanlarındandı bizde saygımızda kusur etmedik Allaha şükür kimseye. Babam mahallede bir kahve işletirdi o rahmetli olduktan sonra bana kalmıştı emanete sahip çıkmak. Gerçi rahmetli çok istemişti okumamı ama olmadı işte. Haytalıktan falan değil okumamamız almayınca almıyor işte bu beton yığını ne yapalım liseyi zorla bitirdik. Ondan sonrası ise ekmek teknemize sahip çıkmak oldu. Allaha şükür allahta verdi rızkımızı hiçbir zaman kimsenin malında mülkünde olmadı gözümüz helalinden kazanmaya baktık kazandıkta.

Bir anacığım bir ben kalınca hayatta sıkı sıkı sarıldık birbirimize babamdan başımızı sokacak bir evimizde kalmıştı ekmek teknemizle beraber ikisi yetiyordu bize..

Gözlerimi araladığımda gün aydınlanmıştı bile. Mutfağı dolduran anacığımın ince tıkırtıları eşliğinde mutfağa yöneldim içimden bu tıkırtıların hiç eksilmemesini dileyerek. Arkası dönük annemin arkasından yaklaşıp gıdıklayınca huylanmış elindeki bıçağı fırlatı vermişti. O kıkırdamaya başlayıp bir yandan da

¨sabah sabah gene kudurdun deli oğlan ¨

Diye azarlarken benimse hiç durmaya niyetim yoktu son gaz gıdıklamaya devam etmiştim. Artık gülmekten bitap düşünce rahat bırakmış masaya oturmuştum. Sıcacık çayımdan bir yudum alıp ağzıma bir tane zeytin attım. Annem ise tabağıma yumurta doldurma telaşındaydı. Ben ne kadar sevmesemde her sabah zorla yerdim bu yumurtayı sırf hatrı kırılmasın diye

¨oğlum ben bugün meral teyzenlere gidicem birkaç saatliğine biliyon bugün bizim alt katın yeni kiracıları geliyor. Bir ara uğrada sor bakalım bir ihtiyaçları yardım edilecek bir şeyleri var mı. Ayıp olmasın insanlara¨

¨tamam anacığım öğleden sonra mal almaya gidicem ahmete bırakacağım kahveyi. Dönüşte bakarım¨

Kimseyi tek bırakmayı yalnız bırakmayı sevmezdi anacığım herkese yardım eder kimin ne işi varsa yapardı. Aşağı kat yıllardır boş olmasına rağmen kimselere kiraya vermemiş verememişti.ilk gelin geldiği yerdi orası. Babamla ilk anıları ilk hatıraları. Babam vefat etmeden birkaç yıl önce üst katı yapmış buraya çıkmıştık. Birkaç sene sonrada Asım amcayla vefa teyzeye kiraya ermişti. Kira dememe bakmayın aslında o parayı hiç almadı ama ele güne karşı mahcup olmasınlar diye hep öyle söylemişti. Asım amcada babamın vefatından 3 ay sonra vefat edince evlatları Vefa teyzeyi yanlarına almış ev boş kalmıştı. O gün bugündür de Annem her gelen kiracıya bir bahane bulmuş vermemişti. Ama nedense bu kiracılara hemen razı olmuş kabul etmişti. Daha tanışamamıştım kendileri ile mütavazi bir aile olduklarını zararları olmayacağını söylemişti. Neyse birilerine yaramıştı yıllar sonra ev sonunda.

Kahvaltıdan sonra kahveyi açıp ortalığı toparladım. Öğlene doğru kahveyi Ahmet e teslim edip anacığımı alıp Meral teyzelere bıraktım. Gereken alışverişi yapıp kahveye döndüm. Sağolsun Ahmet bana sürekli destek oluyor işim olduğu zamanlarda benim yerime kahveye bakıyordu

¨allah razı olsun kardeşim valla hakkını nasıl ödücem bilmiyorum¨

¨ne demek kardeşim lafımı olur¨

¨yalnız Ahmet ben bir eve gidip gelsem biraz daha bakar mısın. Bizim yeni kiracılar geliyor ya annem sıkı sıkı tembihledi bir ara uğra ihtiyaçları var mı diye sor dedi. Bir uğrayayım dedim iki dakika ¨

¨tabi tabi git sen ben hallederim. ¨

¨eyvallah kardeşim. Hemen geliyorum¨

¨sıkıntı yok keyfine bak sen¨

Kahveden çıkıp yokuşu yürürken bir yandan da gelen geçeni selamlıyordum. Yılların aşinalığı vardı insanlarda dışarıdan gelen çok azdı. Yüzler simalar hep aynıydı burada o yüzdendir ki samimiyetler böyle sıcak kalmıştı. Evin önüne geldiğimde küçük bir kamyon görmüştüm. Hemen yanlarına yaklaşıp kolilerden birini alıp içeriye doğru yürüdüm. Evin içine koliyi bıraktığımda etrafta kimseler varmı diye baktım fakat kimseyi görememiştim. Daha fazla durmak doğru olmazdı beklide dışarıdadırlar diye arkamı dönüp kapıya yöneldiğimde bana hızlıca çarpan şeyle olduğum yerde kalmış

¨yavaş kardeşim frenlerinin ayarı yokmu devirdin valla¨

Dedim. Elindeki koliler kendinden ağır olduğu belliydi hatta yüzünü nerdeyse kaplamış görünmüyordu. Bir an elindeki kolileri hızlıca yere bırakınca karşımda gördüğüm kızgın bakan bir çift mavilikle asıl benim frenlerim boşalmıştı hem de ne boşalmak. Son sürat duvara toslamış gibi atıyordu kalbim. O nasıl bir bakıştı sanki çatılan kaşları köprü olmuştu mavi deniz gözlerine şimdi anlamıştım insanların neden maviyi sevdiğini

¨sevilmeyecek gibi değil ki kardeşim¨

diye içimden geçirirken aslında tüm bunları dışımdan söylediğimi daha sonra anlamıştım....

YÜREĞİNE SOR (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin