MEDIA: NEVA &MİHRALİ
İYİ OKUMALAR.
Gönlüm dilime dargın, dilim gönlüme Gönlüm duygularını anlatamadığı için kızarken dilime; Dilim anlatamayacağı şeyleri düşündüğü için kızıyor gönlüme!..(Mevlana)
Şuan aklıma gelen ilk sözler bunlar olmuştu. Benim kızgınlığım hangisineydi dilime mi, gönlüme mi yoksa en büyük suçlu kendime mi. Kızgınlığıma, öfkeme yenik düşüp verdiğim karara mı. Ya olmasaydı geldiğimiz kapı burası olmasaydı üzerime alacağım vebalin hesabını nasıl verecektim. Hayırlısı derken nefsimin hükmüne girmenin hesabını nasıl verecektim. Farkına varmıştım varmasına ama geç olmuştu...
Ne söyleniyor ne konuşuluyor farkında değildim. Olduğum yerde boş boş etrafa bakıyor ne olduğunu kavramaya çalışıyordum. Sanki birazdan anam gelip beni sallayarak uyandıracak yeter bu kadar uyuduğun diyip bu rüyadan uyandıracak gibiydim. Ama o uyandırmadan ben uyanayım dercesine koluma bir cimcik attığımda gerçek olduğunu kavramış sessiz bir şekilde
"Gerçekmiş"
Diyip gülümsemiştim.Kafamı gayri ihtiyari çevirdiğimde diş macunu reklamlarından fırlamışcasına bana bakan Ahmet le göz göze gelmiştik. Zaten Ahmet in içinde bulunduğu durum rüya değil sadece kabus olurdu benim için. Başımı yavaşça sinirle Ahmet e doğru eğip
"Ne sırıtıyorsun pişmiş kelle gibi ben ölüyorum burada "
"Yok ya öyle kolay mı ölmek abicim daha çok çekeceğin var yengenin elinde"
"Yenge diyip durmasana¨ dedim kızgınlıkla sonra biranda vazgeçip
¨ Yada vazgeçtim de ulan nede olsa bu saatten sonra yengen" dedim. Bu işin bu saatten sonra kolay kolay dönüşü yoktu nasıl olsa. Tabi Ahmet in cevabı her zamanki gibi tüm hevesimin ortasına limon sıkmıştı
"Dereyi görmeden paçayı sıvama abicim kızı görmedin mi suyu ilk defa görmüş fok gibi açtı gözlerini bizi görünce "
Ahmet in cevabıyla ufak bir kahkaha atmak istesemde şuan içimde bulunduğumuz durum buna pek müsait olmadığı için bunu sonraya ertelemiştim. Elimi sakalıma götürüp sakallarımla oynayarak gülümsememi bastırmıştım
"Fok ne oğlum o nasıl benzetme öyle"
"He abicim sen kızın şaşkınlığına takılma gel benim benzetmeme takıl. Zaten o kız kabul etmesin seni sende bu kafa varken senden bir cacık olmaz. Sen gene yat kalk bize dua et"
Söylediği ile kafamdaki tüm devreler tekrardan atmış kapının önünde Aysel teyzenin söyledikleri aklıma gelmişti. Arkamdan iş çeviren işbirlikçilere öldürücü bakışlarla süzdüm ve elbet benimde günüm gelirdi bu ikisinden intikamımı alacağım
"iyi hatırlattın o döndürdüğünüz dolabın hesabını ayrı sorucam zaten sen hiç üzülme. Aysel teyzeyle iş çevirirsin arkamdan demek bende seni fırıldak gibi çevirmez miyim abicim "
"Seni düşünende kabahat zaten. Aslında bırakacaktım o Necla yı isteyeceklerdi sana. Sonra sakız gibi yapışacaktı görecektin gününü"
"Sus Ahmet sus zeytinyağı muamelesi yapma kendine dellendirme beni "
Ahmet le konuşmanızı annemlerin konuşması bölmüştü. Neva geldiğimizden beri neredeyse hiç gelmemişti içeriye. Sadece bir kaç dakikalığına girip çıkmıştı. Buda beni yanlış düşüncelere sevk etsede bu sefer hırsıma yenilmeyecek o düşüncelerin cevabını almadan karar vermeyecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YÜREĞİNE SOR (TAMAMLANDI)
SpiritualBir kuşun kanatlarında gizliydi belki de aşk. Onun her kanat çırpışında savrulan kokusunda. Bir neyin boğumlarında gizliydi o her feryat ettikçe senin arş-a yükselen sesinde. Belki de bir semazenin rabbine koşuşunda döndükçe yaklaşmasında. Peki sen...