Dönüş

11.3K 710 142
                                    

Iyi akşamlar yeni bolumumuz sizlerle bu bölüm her bolumde desteklerini esirgemeyen arkadaşıma ithaf olsun

MEDİA:İBRAHİM AKTÜRK

İYİ OKUMALAR...

Oturduğumuz tepede sessizce mahalleyi izliyorduk üçümüzde. Yıllardır değişen çehresini , değişen evleri yolları. Aslında değişen o muydu biz miydik bilmiyordum. Hep küçük hayallerimiz olmuştu bizim öyle fazlasını istememiştik hiçbir zaman. Sadece rızkımızın peşinden koşmuştuk yıllarca. Şimdi izlediğimiz ise bizim geçen yıllarımız ve değişen ,değiştikçe büyüyen acılarımızdı.

Geç saate kadar üçümüzde geçmişten bugünden konuşup durduk. Ibrahim anlattı biz dinledik biz anlattık o dinledi. Hep başkalarını konuşmuştuk hiç kendimizi acılarımızı yaralarımızı konuşmamıştık. Çünkü konuştukça kanardı yaralarımız ve o yaraları sarmaya derman yoktu hiç birimizde.

İBRAHİM

Havasını özler mi insan bazı yerlerin. Özlüyormuşsun o is kokan dumanını. Etrafını saran kokuyu bile gün gelip özlüyormuş insan.

Kaybetmeyi küçük yaşta öğrenmiştim ben önce annemi sonra babamı kaybetmiştim. Kaybedecek bir şeyim kalmadığı zaman daha bir sıkı sarıldım kardeşlerime . Sıkı sıkı sarıldım onlara kaybetmemek için. sonra bir gün yolum sevda ya düştü hem de ne sevda ne sevdiğimi ne sevmediğimi söyleyemedim yıllarca. Her seferinde dilim git derken yüreğim kal diye haykırdı yıllarca. Sonra bir gün dilimden firar etti tüm kalbim ve tüm ömrüne bir ömür talibim dedim tüm dökülen pulların ve kanayan yaralarınla. O günden sonra tüm yaralarım iyileşti bir bir. Ama bir gün en büyük yara açıldı kalbimde o gün yanan ateş bendim tüten duman ise benim geri kalanım. Sevil ile gitmişti bütün hayallerim, umutlarım hatta yağmur bile onunla gitmişti. En son onu toprağa emanet ettiğim gün dökülmüştü bendeki yağmurlar. Ondan sonra bir damla bile akmadı göz pınarlarımdan. Yıllarca kaçtım aslında acım değildi kaçtığım çünkü bu kalp bende olduğu sürece kaçacak yerim yoktu. Ama onu hatırlatan bakıştan, gülüşü yerleşmiş sokaklardan , kokusu sinmiş duvarlardan kaçmıştım. Şimdi ise tekrar aynı yere dönmüştüm çünkü hiçbir acı sonsuza kadar taze kalmıyordu. Gideni unutmuyordunuz fakat biraz daha kabuk bağlıyordu yaranız ve en önemlisi eğer tüm bunlarla yüzleşmezseniz asla tamamen iyileşmiyor yaralarınız.

Evim aynıydı, yatağım aynı duvarlardaki hafif küf kokusu bile aynıydı. Tahta pencereye uzanıp açtım. İçeriye aniden dolan havayı içime çektim yanan ciğerlerime rağmen iyice çektim sanki tüm yılları doldurmak istercesine. Sonra gözlerim karşıdan bana bakan eskiye takıldı. O pencerenin açılması için her sabah perdenin arkasında bekleyişimi, akşamları ışığı sönene kadar onun gölgesini izleyişimi beni fark ettiğinde gülümsemesini, utanışını,utandığında pembeleşen yanaklarını ve benim ömrümün sonbahar hazanını doldurdum içime bir ömürlük. Tüm anılarımı dışarıda bıraktım sonra pencereyi sıkıca kapatıp. Bu gün yeniden başlama günüydü.

Saatler sonra gelen ustalar evin her yerine dağılmış evin içi tadilat edilecek boya badana yapılacak eşyalar değişecekti. Bu bir hafta kadar bir zaman alacaktı bu süre içerisinde Mihralilerde kalacaktım. Hasret teyze geldiğimi duyunca çok sevinmişti zaten Hasret teyze benim annem gibiydi yıllarca beni de Ahmetide Mihraliden ayırmamıştı. Küçük çantanın içine koyduğum eşyaları alıp çıktım evden. Bir bir arşınladığım sokaklarda her adımda çocukluğum anılarım vardı sarıldığım. Kahvehaneye geldiğimde Mihrali yoktu ve onun yokluğunda Ahmet sahip oluyordu gene bu baba yadigarına. Tahsin amca sadece Mihralinin değil tüm mahallenin babasıydı. Kimin başı sıkışsa kimin bir şeye ihtiyacı olsa herkese yardım ederdi. Mahallelide her zaman saygı duyardı ona. Ahmet o kadar dalmış ki fark etmemişti geldiğimi ben seslenene kadar

YÜREĞİNE SOR (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin