Şu son 2 bölüm hiç içime sinmedi, sanıyorumki 28. bölüm final..
Küçükken annem babamla nasıl tanıştığını anlatmıştı öyle laf arasında geçmişti yani. Babamın önce onu sevmediğini sonrada ondan nasıl vazgeçemediğini anlatmıştı.
Annem babamın kırılmış, paramparça kalbini iyileştirmişti.
Peki ya benim kalbim. Tüm parçaları etrafa dağılmış, toplayıp o parçaları birleştirecek kimsesi olmayan kalbim. Çok incindi benim kalbim. Yinede yılmadı, yaşamak için devam ediyor.
Bu yaşa bu yorgunluk fazla değil mi? -bu söz bana ait değil alıntıdır.-
Annem geldi bu sabah aklıma. Babam geldi. Aras geldi. Derin bir nefes aldım. Kalbimde bir sıkıntı var. Ama çözemiyorum. Bu sıkıntı daha yeni yerleşti kalbime. Ama ne olduğunu bilemiyorum. Onları özledim. Fakat bu hayatı benim seçtiğimi bir kez daha hatırlatmak isterim kendime.
Annem, Maral bir dilenciymiş. Sokaklarda yaşarmış. Onu şimdi görseniz buna inanmazdınız. Onun hikayesiyle benim hikayem pek benzemiyor açıkcası. Birkaç ortak nokta var tabii.
Küçükken benim için ne anlam ifade ediyorsa şimdide değişen birşey yok. Onu hala seviyorum.
Şuan neden ondan bahsettiğimi bilmiyorum sadece, onu çok özledim. Onunla beraber vakit geçirmeyi şu anda o kadar çok isterdimki.
Belkide çok geçtir ha? Adımın insanı olmadığımı çok küçük yaşlarda anlamıştım.
Birkaç gün izin aldım şirketten. Berkay'a olan özlemimi belki giderir diye. Duyguların yeniden canlanması değişik birşey aslında. Ve aslında kötü birşeydi bence. Fakat yinede kapıldım Berkay'ın sihrine.
Onu izliyordum uyandığımdan beri. O, dış görünüşü iyi ama karakteri ortalarda biryerlerde olan biri. Evet bunu biliyorum.
"Uyan artık eşek herif. Amma uyudun be sendee."
"Ya birtanem biraz daha uyuyalım nolursun. Zaten işede gitmiceksin. Gel biraz sarılıyım sana çok özledim."
Bende, demedim. Her ne kadar zorlasamda tamamen eskisi gibi olabilir miydiki herşey?
Durun bakalım deneyeceğiz.
O bana sarılırken bende ona sarıldım. Sevdiğim adam, beni bırakmamana ihtiyacım var.
Yalnız ve güçlü olmaya alışmıştım halbuki şimdi neden böyle olduğunu bilmiyorum.
Herneyse. Güzel bir kahvaltı hazırladım.
"Harika, sevgilim. Hadi diyelimki sana evlenme teklifi ettim. Benimle evlenir miydin?"
Bak bak, evlenir misin bile değil soru. Önceden bi sağlama alayım diyor. Olur mu öyle şey yahu?
"Eheheh. Hayır zeki sevgilim."
"Oha niye? Benden yakışıklısını bidaha nerde bulucan?"
"Belkide bulmuşumdur hı?"
Aslında bunları konuşuyorken gülüyorduk. Böyle bir ilişkimiz vardı işte bizim.
"Bi kerede dökmeden ye ya çocuk gibisin valla."
"Ben zaten çocuğumki. Senin çocuğunum ben yavrum unuttun mu?"
Ne yapmaya çalışıyordu. Kimse bilmeyecekti. Bunu sadece o ve ben biliyorduk. Ben bu gerçeği, lanet gerçeği unutmaya çalışırken o neden bana bunu hatırlatıyordu.
Çatalı masaya çarptım ve boğazıma durdu tüm lokmalar.
"Senin yüzünden biliyosun. Senin arkanı toplamaya çalışırken oldu. Berkay, ne kadar adisin. Niye biraz olsun düşünmeden konuşmuyosun. Niye kelimelerini seçmiyosun? Hala çok düşüncesizsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seni GERÇEKTEN Sevmiyorum
SpiritualSokaklar benim evimdi. Ben kendime sokak kızı derken insanlar bana yırtık ve kirli kıyafetlerimden dolayı 'dilenci' diyordu. Fakat hiçbiri umurumda değildi. İki yıl önce hayatta ayakta durmam için gereken şartlar sağlanmadığı için bu halde olduğumu...