Hayranlıkla yeni arkadaşına bakıyordu. Hafif bir şekilde tebessüm etti, başını korkuyla eğerek elini uzattı tanışmak için.
''S... Selam, ben Bubben.''
Gözlerini kapadı. Birden kulaklarının tıkandığını hissetti, kalp atışları yavaşlamıştı. Elinin yukarı doğru kalktığını fark etti sonra da acıyla gözlerini açtı.
İki eliyle Bubben'in elini kavrayan denek, dişlerini tanışmak için uzanan ele geçirmiş ısırdığı yeri koparmaya çalışıyordu. Gözbebekleri yerinden çıkacak gibiydi Bubben'in, odanın sıcaklığı sanki birden artmıştı. Acıyla haykırdı.
''BABA!''
Kopardığı et parçasını yutan denek üzerine çullandı, bir şekilde boğazından ve omuzlarından tutarak kendinden uzak tutmaya çalışıyordu. Bir yandan ağlıyor, bir yandan da haykırıyordu.
''BABA YARDIM ET!''
Görevli, Ralph ve Anais laboratuvara vardığında olanları gören Ralph donakaldı. Öylece oğlunu ve yeniden dirilttiği insanı izliyordu. Görevli hiç tereddüt etmeden silahını kabzasından çıkardı ve deneğe iki el ateş etti. Vücuda saplanan mermiler deneğin birkaç adım gerilemesini sağlamıştı. Biraz sersemleyip hantal vücudunu yere bıraktı ama bırakmasıyla da kalkması bir oldu.
Bu imkansız sanılıyordu, ama gerçekti.
Bu ölümsüz yaratığın boğazından gelen soğuk ve bir o kadarda tırmalayıcı ses etrafta yankılanırken, denek bir hamle daha yapıp Bubben'ı kavradığı kolundan ısırdı. Her yer kan gölüydü. Bubben'ın damarları ortaya çıkmış, koluna geçirilen diş izlerinin yerini saniyeler içerisinde kan pıhtıları kapatmıştı. Daha fazla dayanamadı minik Bubben, bayıldı. Bu sefer de görevli masasının yanında bulunan pompalı tüfeğe koştu. Biraz yaklaşıp, deneğin vücuduna tüm şarjörü boşalttı. Sesten dolayı laboratuvardaki camların çoğu patlamıştı. Silahın gücü ile deneğin vücudundaki parçalanan kuru et parçaları tüm etrafı siyaha bularken bu atışlara rağmen denek yeniden düşüp ayağa kalktığında, Ralph kendine gelmişti. Görevliye doğru koştu ve silahını aldı. Deneğe doğru yöneltip kafasına bir el ateş etti. Deneğin kafası kırmızı bir toz bulutu gibi etrafa saçıldı ve denek ipleri kesilmiş kukla gibi yere yığıldı. Ralph ise göz yaşları içinde oğluna koşup onu yerden kaldırdı ve laboratuvarın eczanesine götürdü. Bubben'ın koluna doğru baktığında, bileğinde iki ısırık olduğunu gördü. Çocuğun minicik bilekleri ısırık yüzünden mosmor olmuş, derisinde ise kritik denilebilecek kadar derinlik vardı. Yanında bulunan Anais'e ambulans çağırmasını söyledi. Ambulans en geç otuz dakikaya varırdı. Ecza dolabından çıkardığı narkozu oğluna enjekte etti ve kolunu da sardıktan sonra hızla laboratuvarına geri döndü.
Bir süre etrafa bakındı. Kapının üzerindeki anahtara gözü ilişti önce, sonra da yıllarını verdiği deneğe baktı. Birkaç adım atıp dibine kadar geldi cesedin, dizlerinin üstüne çöktü ve gözlerini kapadı. Öfkesini iliklerine kadar hissediyordu, senfoni ise çalmaya devam ediyordu. Yumruklarını iyice sıktı.
''Ambulans yolda! Devlet adamlarını arayıp durumu bildirmeliyiz efendim!'' diye seslendi Anais, bir yandan da yürüyerek Ralph'e doğru yaklaşırken.
''Her şey... Yaptığımız her şey... Oğlum...''
''Biliyorum.''
''Anais, bu...'' Gözlerini nefretle görevliye çevirdi. Birden ayaklandı ve görevliyi yakasından kavradı. ''HEPSİ SENİN SUÇUN! BİR ÇOCUĞA SAHİP ÇIKAMADIN!''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zombi Salgını / Felaketin Şafağı
Mistério / SuspenseArtık evrende ölüm hüküm sürecek... Ölüm zayıf bir insanı yakaladığında; onuru, aşkı, sevgiyi ve vefayı unutturur. Fakat bazıları dünyanın yeni düzeni ile iç içedir, ölümün masasına oturup şeytan ile pazarlık yaparlar. Tanrılar, inananlarını unuttu...