Enis, arkasında kimin olduğunu bilmiyordu. Sadece Doğukan'ın gözlerine odaklanmıştı. Yardım bekliyordu. Doğukan bakışlarını Enis'ten alıp adama doğru yöneltti. Dazlak bir saç kesimine sahipti adam. Siyah şişme montu giymişti, altında ise ilginç bir şekilde bej rengi uzun kaprisi vardı. Bir süre sessizlik oldu. Bu süreyi iki tarafta soluklanmak ve birbirini süzmek için kullanmıştı.
Tek elini adama doğru uzattı.
''Bak... Sorun istemiyoruz, bıçağı bırak ve adam gibi konuşalım.''
Adam bıçağı Enis'in boğazına bastırdı. Biraz da bastırsa derin bir kesik açacaktı.
''BEN DE SORUN İSTEMİYORDUM!'' diye bağırdı adam. Bir kahkaha attı. ''TA Kİ SİZ ÇOCUKLAR BENİM ALACAKLARIMA GÖZ DİKENE KADAR!'' Ayakta durmakta güçlük çekiyor gibiydi. Konuşması kayıktı, gözlerini ise zorlukla açık tutuyordu. Alkollü olduğu her halinden belliydi. Bu Enis'i daha da korkutmuştu. Bilinci tam olarak yerinde olmayan bir adam tarafından rehin tutuluyordu, üstelik boğazına dayalı bir bıçak vardı.
''Tamam, tamam... Bak biz sadece öğrenciyiz, kötü insanlar değiliz ve bela istemiyoruz tamam mı? İstersen kalan tüm erzakları alabilirsin.''
Adam, Enis'in boğazındaki bıçağı biraz gevşetip karşılık verdi.
''Adım Kaan.'' Hıçkırdı. ''Aslında ben ırkçıyım ama siz pek siyah durmuyorsunuz.'' Bakışlarını aşağı indirdi ve Enis'e baktı. ''Gerçi bu arkadaş siyaha yakın bir renge sahip.'' Bıçağı yeniden Enis'in boğazına dayamıştı. ''Siyahları pek sevmem de.''
Doğukan ne diyeceğini bilemiyordu. Ağzı açık bir şekilde adamı izliyordu. Kaan devam etti;
"Bugün öldürme havamda mıyım diye düşünmeme izin ver. Yoksa siz gençlere bir iyilik yapıp iki çikolata verip yollasam mı... Bilemedim.''
Doğukan ve Kaan birbirleriyle göz teması kurmuş öfke ve nefret ile bakıyorlardı. O sırada Doğukan, arkasında bir çıtırtı sesi duydu. Hemen arkasını döndü. Döndüğü gibi de elinde çekiçle üzerine atılan genç bir kız gördü. Kız çekici zorlukla savurmuş, Doğukan da hemen yan tarafa kaçmıştı. Kaçtıktan hemen sonra da kızın üstüne doğru hamle yaptı ve ensesinden yakaladı.
Kaan çıldırmışçasına bağırmaya başladı.
"BIRAKIN LAN KARDEŞİMİ! ŞEREFSİZ! İKİNİZİ DE ÖLDÜRECEĞİM LAN!"
Bağırırken, Enis'in boğazındaki bıçak tenini derin olmayan bir şekilde çizmişti. Enis dişlerini sıktı ve gözlerini kapadı. Kanı fark eden Doğukan kızın kolunu kavradı ve arkasında birleştirdi.
''NE YAPTIĞINA BAK! DAHA DA İLERİ GİDERSEN BU KOLU KIRMAKTA ASLA TEREDDÜT ETMEM!
Adam eline bulaşan kana baktı ve afalladı. Bıçağı iyice gevşetti lakin tutmaya devam ediyordu.
Doğukan yavaşça yaklaştı ve Enis'in yerde duran silahını aldı. Sonra da kızın kafasına doğrulttu. Bakışlarını Kaan'ın bakışlarına odakladı.
"Burada arkadaşım ölecekse, yanında kız kardeşin de gidecek. O yüzden o çocuğu bırakman hayrına olur. Ayrıca, ırkçıları hiç sevmem, ayyaşları da sevmem. Ama hem ırkçı hem de ayyaş olursa, nefret ederim."
Kaan, Enis'i yavaşça bıraktı. Gözleri dolmuştu. Enis, Kaan'ın bıçağını kapıp Doğukan'ın yanına geldi. Doğukan da kızı yavaşça bıraktı ve abisinin yanına gitmesini söyledi. Silahı doğrultmaya devam ediyordu.
"Şimdi sizinle ne yapmalıyım?" diye sordu.
Kız sessizce ağlamaya başlamıştı. On altı on yedi yaşlarında kumral genç bir kızdı. Doğukan içten içe üzülüyordu fakat belli etmemesi gerekiyordu. Enis, Doğukan'ın bu bakışlarından neler hissettiğini anlamıştı. Sinirle kaşlarını çattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zombi Salgını / Felaketin Şafağı
Mystère / ThrillerArtık evrende ölüm hüküm sürecek... Ölüm zayıf bir insanı yakaladığında; onuru, aşkı, sevgiyi ve vefayı unutturur. Fakat bazıları dünyanın yeni düzeni ile iç içedir, ölümün masasına oturup şeytan ile pazarlık yaparlar. Tanrılar, inananlarını unuttu...