Her şey 02/01/2026 tarihinde, soğuk bir kış gününde başlamıştı. Değişen dünya düzeninde hastalıklar artmış, gelişen teknoloji insan hayatına yardımdan çok paraya yönelik, dönen çarklı bir sisteme evrilmişti. İnsanlar olağan yaşamdan keyif almıyor, hayatlarının çoğunu sosyal medya üzerinden yürütüyor, kazandıkları paraları yine sosyal medya üzerinde harcıyordu. Hastalıklar artmış, yaşam kalitesi ve insan ömrü iyice düşmüştü. Dünya'nın azalan kaynakları da buna eklenince doğum oranında trajik bir düşüş meydana geldi. Tüm bu etkenler birleştiğinde, ölüleri yeniden diriltme fikri ortaya atıldı. Yıllardır süregelen bu konu üzerinde de çalışmalar ve deneyler yapılmaya başlanmıştı. Hatta kimileri ölen yakınlarını defnetmeyip dondurulmuş dolaplarda saklıyordu.
Dünya ikiye bölünmüş, inançlı taraf buna karşı çıkarken ölüleri yeniden diriltme yanlısı diğer taraf ise azımsanmayacak kadar fazlaydı. Sıkça eylemler düzenleniyor, iki taraf da birbirine giriyordu. Çok geçmeden eylemlerin son bulması için bu konuda basın yasağı getirildi. Deneyler ve tüm gelişmeler yeraltından yürütülmeye başlandı.
Ölü deneklerin kafataslarından veya kalplerinden enjekte edilen çeşitli sıvıların etkileri gözlemleniyor çoğunda ise bedende şişkinlik, erime veya dökülme gibi geri dönütler alınıyordu.
Bütün bu olumsuz yanıtlardan sonra, İsveç'li bilim adamı Ralph Bjornsson vardığı kanılar sonucunda, "A13B" sıvısına sitrik asit karıştırmaya karar vermişti. Eğer bu sıvı başarısız olursa, yüksek asitten dolayı ölü denek saniyeler içerisinde delik deşik olabilirdi. Ama İsveçli bilim adamı kararlıydı.
Ralph Bjornsson, elli yaşlarında saygın bir bilim adamıydı. Kır saçlarının ön tarafı kel olsa da, yılların yorgunluğunu almış kaşları ona ayrı bir karizma katıyordu. Moskova şehrinin dağ yolunda kendisine ait büyük bir laboratuvarı, yirmiye yakın çalışanı ve on yaşında Bubben isimli bir oğlu vardı. Sürekli babasının yanında laboratuvara gider gelirdi. Pasif bir çocuktu Bubben. Oyun esnasında her seferinde dışlanan tiplemelerden biriydi. Bu yüzden de hiç arkadaşı yoktu. Ralph, karısını ise Bubben'in doğumu esnasında kaybetmişti.
İsveçli bilim adamı, ölü deneklerle ilgili yaptığı bütün deneyleri tüm dünyadan saklıyordu. Bu formülü bulduğunda kimsenin bilmemesini istiyordu çünkü sıvının nelere yol açabileceğine dair en ufak bir fikri bile yoktu. Tüm hazırlıklar sonunda, "A13B" sıvısına 150 gram sitrik asit eklenerek, ölü deneğin beynine enjekte edildi. Deneği yatağa yatırıp, bir cam odaya kapatmışlardı. Böylelikle içeride ne olup bittiğini yakından görebileceklerdi. Geriye ise sadece beklemek kalmıştı.
Soluksuz bir bekleyiş...
Camın dibine geçmiş, hareketsiz yatan deneği sabırla ve dikkatle izliyordu Ralph.
Genç denek, süt beyaz tenli, uzun kahverengi saçlı, siyah gözlü ve on yedi yaşlarındaydı. Yüksek doz uyuşturucudan dolayı hayata gözlerini yummuş, onca kişi arasından en ufak bir hastalığı dahi olmadığı ve genç yaşta oğlunu yitiren ailenin şiddetli ısrarları sonucunda seçilmişti.
Aradan sadece birkaç saniye geçmişti ki, deneğin vücudunda delikler ve yırtıklar oluşmaya başladı. Önce gencin derisinde su kabarcıkları belirdi ardından o kabarcıklar siyaha büründü. Çok geçmeden birkaçı patlayıp yaralar derinleşmeye başladı. Kaynayan su baloncukları gibi tek tek patlıyordu kabarcıklar. Ralph, gözlerini kapadı. İçini keder kaplamıştı, derin bir nefes çekip çalıştığı ekip arkadaşlarına doğru baktı. Hepsi umutsuzca deneği izliyor, notlar alıyordu. Senelerdir yapılan çalışmalar, denenen sıvılar, uykusuz gecelerin sonucu sürekli aynı yola çıkıyordu. Öfkeyi ve daralmışlığı hissetti Ralph, ''Bu saçmalığı daha fazla görmek istemiyorum.'' diye geçirdi içinden. Arkasını dönüp hiçbir şey demeden ofisine doğru ağır adımlar atmaya başladı. Bir yandan da ekip arkadaşlarının yüzlerine bakıyordu. Üzgün, bitkin, öfke dolu bakışlardı bunlar. Birinin göz bebeklerinin büyüdüğünü gördü, ağzı açılmış şaşkınla bakıyordu. Diğer yüzlere baktı hızlıca, herkesin yüzünü şaşkınlık ve heyecan kaplamıştı. Zorlukla da olsa içlerinden birisi kekeleyerek konuştu.
''E.. EFENDİM! BAKIN!''
Ralp, yavaşça arkasını dönüp deneğe doğru baktı. Gencin vücudu tir tir titriyor, ellerini sıkıp bırakıyordu. Damarları iyice şişmiş lakin kabarcıkların patlaması son bulmuştu.
İsveçli bilim adamı şok içindeydi. Beyaz kalın kaşlarını kaldırıp, kocaman mavi gözlerini açarak;
"Başaracağız!" diye haykırdı.
Bu, tarihteki en önemli buluş olabilirdi belki de. Ölü bir insanı yeniden diriltmek! O sırada, babasının yanında deneği büyük bir hayranlıkla seyreden Bubben için bu olay, izlediği tüm o bilim kurgu filmlerinin cam odada vücut bulmuş hali gibiydi. Üstelik bunu babası yapmıştı. Babasına doğru bakışlarını çevirdi, ağzı kulaklarında gülüyordu. Laboratuvardaki tüm çalışanlar, alkışlar ve coşku bağrışmaları eşliğinde camın önüne deneği izlemek için toplandılar. Heyecanla olan biten tüm dikkatleriyle izlenmeye başlandığında, denek ayaklarını da yavaşça kasmaya başlamıştı. Dakikalar geçtikçe de, kolları ve bacakları daha da inceliyor, derisi sarkıyordu. Tam olarak beş dakika geçtiğinde ise tamamen korkutucu bir kimliğe bürünmüştü. İyice zayıflamıştı, suratı buruşmuş, ağzı düşmüş, dişleri sararmış ve elmacık kemikleri çok belirginleşmişti. Ardından da denek yattığı yerden garip hırıltılar çıkarmaya başladı. Tüm gözler sonuna kadar açılmış, istemsizce düşen ağızlar birbirlerini bakıp herkesin aynı hali aldığını görünce yeniden camın ardındaki deneği izlemeye çevriliyordu. Laboratuvardaki herkes olan biteni şok içinde izlerken, denek aniden beyaza bürünmüş gözlerini açtı.
•●·•●•●·•●•●·•●•●·•●•●·•●•●·•●•●·•
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zombi Salgını / Felaketin Şafağı
Gizem / GerilimArtık evrende ölüm hüküm sürecek... Ölüm zayıf bir insanı yakaladığında; onuru, aşkı, sevgiyi ve vefayı unutturur. Fakat bazıları dünyanın yeni düzeni ile iç içedir, ölümün masasına oturup şeytan ile pazarlık yaparlar. Tanrılar, inananlarını unuttu...