Multimedia da Ulaş var. Ulaş için yeşil gözlü demiştim ama siz onu unutun sayın okurlarım:))
Başıma kaskımı geçirip Allah ne verdiyse yardırmaya başladım. Bizim takım da Abim, Emre ben ve tanımadığımız 3 kişi vardı. Karşı takımda ise, Buğra, Ulaş, Ecem ve yine tanımadığımız 3 kişi vardı. Koşarak çalılığın arkasına saklandım. Kollarımıza bağlanan bezle kimin karşı tarafta olduğunu anlayabiliyordum. Bizim rengimiz yeşilken karşı tarafın rengi kırmızıydı. 10-15 adım ilerimde birini görünce nişan alıp ateş ettim. Artık her kimse yerinde sıçradıktan sonra vurulduğunu fark etti. Kaskı çıkarıp attığında vurduğum kişinin Buğra olduğunu görmemle kıkırdayarak saklandığım yere iyice sindim. Belimde hissettiğim şeyle yavaşça arkamı döndüm. Karşım da kaskını çıkarmış bir Ulaş, silahını karın hizama doğru tutmuş sırıtıyor. Homurdanarak kaskı kafamdan çıkarıp yan tarafa attım. Beni görünce şaşırsa da sırıtmaya devam etti.
-Ya daha bi kişiyi vurmuştum, bu kadar erken vurulmak istemiyorum!
Omuz silkip dudaklarımı büzdüğüm de sırıtması genişledi.
-Seni zevkle vura...Lan noluyor?!
O konuşmaya devam ederken silahımı gizlice bacağına doğru tutup vurmuştum. Böylece sözünü bitiremedi. Kahkaha atarak geri çekildim.
-Sen ne sinsi birşeysin lan!
Gülerek yanından geçerken durup yüzüne baktım.
-Seni vurmak büyük bi zevkti.
Gülerek yanından geçerken abimi gördüm. Kaskından akan boyayı görünce kahkaha attım.
-Gülme yapıştırırım silahi yüzüne.
Kaskı çıkarıp kenara attı. Emre koşarak yanımıza geldi.
-Aslı vuruldun mu?
Diyip beni şöyle bi süzdü.
-Lan sen kimi süzüyorsun şerefsiz!
Abim elinde ki tabancayı Emreye atarken gülerek onu durdurdum.
-Ne oldu ki Emre?
-Bi sen kaldın yaşayan bizim grup kazandı.
*
Eve geldiğimiz de annemlerle biraz konuşup odama gittim. Üzerimi değiştirip yatağa atladım. Bu eve geldiğim gün sanki kendi benliğimi bulmuş gibiydim. Sinirlenmiyor, kimseye kızmıyordum. Daha iyi hissediyordum kendimi. Odamın kapısı tıklandıktan 3-4 saniye sonra abim girdi içeri.
-Gelebilir miyim?
-Tabii ki.
Kapıyı kapatıp yan tarafta ki koltuğa atlayıp yatar pozisyona geçti. Odamı incelemeye başlayıp kaşlarını havaya kaldırdı.
-Siyah ha?
Başımla onayladım.
-Nasıl hissediyorsun kendini?
Ani gelen soruyla kaşlarımı havaya kaldırıp abime döndüm.
-Ne için?
Oda bana döndü.
-Bak ben senin abinim. Belki senelerce yanında olamadım ama senin bi mimiğinden her hareketini anlayabiliyorum artık.
-Abi ben iyiyim, nerden çıktı şimdi bu?
Omuz silkip önüne döndü. Bende gözlerimi kapatıp uyumayı seçtim.
Buse
Okula girdiğim de direk sınıfa çıktım. Kızlar gelmiş bile. Yanlarına geçip oturdum. Artık aramızda eskisi gibi bi güven bağı olduğunu düşünmüyorum. Arka sırada ben ve İpek ön sırada Selin oturuyordu. Aslında okul değiştirebilirdik ama istemedik. Aslının aksine burada kalmayı tercih etmiştik.
Bak yine geldi aklıma. Çok özlemiştim onu. Bu olanlar o kadar şaşırtıcıydı ki. Selinle birbirlerine vurmaları. Aklım hâlâ almıyor. Biz kardeştik, aileydik.
-Ne düşünüyorsun?
İpeğin sorusuyla düşüncelerimden sıyrıldım.
-Aslıyı.
Derin bi nefes aldı. Selin ise sessizliği seçmişti.
-Ona buradan gideceğiz derken çok büyük hata yaptık. Onunda dediği gibi, biz kardeşiz. Nasıl birbirimizi bırakıpta başka bir şehre gidebilirdik. Bunu nasıl düşündük, Aslıya nasıl söyledik. Hâlâ şaşkınım.
Başımla onayladım.
-Onu yalnız bıraktık.
Selin sinirle ayağa kalktı.
-Biz onu yalnız bırakmadık. O bizi yalnız bıraktı. Baksana hepimiz buradayız, o nerede? Ailesinin yanında! Abisiyle aynı okulda! Biz onun için gitmekten vazgeçtik be!
Bağırmasıyla bi kaç kişinin bakışları bize kayınca sinirle hepsine baktım. Anında önlerine döndüler.
-Hayır Selin! Sen gitmekten vazgeçmedin! Ailen burada ki düzenlerini bozmak istemedi! Burada üçümüz de suçluyuz! O kızı yalnız bırakmayı göze alan biziz! O kız ailesini bulmasına rağmen bizim için yanlarına gitmedi! Ama biz onu düşünmeden, çekip gittik!
İpeğin bağırışıyla Selinin gözleri dolarken sadece izledim. Onun yanına gidip ona teselli vermeyecektim. Bu konuda haksızdı. Aslıya attığı tokadı hâlâ unutmamıştım. Aslı da ona atmıştı gerçi. Belki ikiside haksızdı, ama en büyük suç yine bizdeydi. O kız ne yapsa yeri. Bizi çok zor affedecek, belki de hiç affetmeyecek.
İpek sinirle sınıftan çıktığında bende son bi kez Seline bakıp peşinden çıktım. Asrınla karşılaştığım da durdum.
-Nefretin soğudu mu! Dindi mi öfken?! Mutlu oldun mu?! Bitirdin bizi lan bitirdin!
Söylediklerimle omuzları düşürken ona üzüldüğümü hissettim. Aslıya aşık olduğunu biliyordum. Herkes biliyordu zaten. Aslı gittikten sonra eski gücü yok olmuş gibiydi.
-Buse yeter, iki gündür demediğinizi bırakmadınız şu çocuğa! Görmüyor musunuz halini?!
Rüzgara sinirle baktım.
-Bu hale gelmemizin sebebi bu çocukken ona acımamızı mı bekliyorsun?! Sizde en az Asrın kadar suçlusunuz! Aslı bizi affeder, ama seni affetmez Asrın! Sen kendi derdine yan!
Omzuna çarpıp çıkışa yöneldim. Bu okula geldiğimiz güne lanet olsun.
Arkadaşlar hafta içine giriyoruz ve benim sınavlarım var. Bu yüzden erkenden bölümü paylaşmak istedim. Kısa olmuş olabilir kusura bakmayın. Bu arada siz yorum yaptıkça yazma hevesim artıyor. Lütfen bölümleri okuduktan sonra düşüncelerinizi iyi-kötü belirtin:)) Mutlu haftalar dileğiyle:d
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DELİKANLI KIZLAR
Teen FictionKimsesiz 4 kız. Hayat onlar için hiç adil değil. Yetimhanede yaşayan 4 kızın hikayesi bu. Gittikleri yeni okullarında başlarına neler gelecek? Yada kimlerin başlarına bela olacaklar. Ben Aslı, diğerlerinin deyişiyle Arıza Aslı. Hayattan tüm umudumuz...