51

6.3K 463 35
                                    

Asrın

Yerde ki taşlara vurarak yoluma devam ederken Aslıyı düşünmekten kendimi alı koyamıyordum. Bi an sadece bi an gerçek sanmıştım herşeyi. Bana ilgisi olduğunu düşünmüştüm. Büyük hayal kırıklığı.

Onun kalbi başkası için atarken benim onu sevmem hak mıydı?

Oyunlar oynamasaydım, Aslıya olan ilgilimi daha erken kabullenseydim, sevgimi yok saymasaydım, şuan benim yanımda olur muydu?

Benim onu sevdiğim gibi sever miydi beni?

Hep Aslıda ve kızlarda aradım suçu. Ama onların da suçu yoktu ki. Herşeyi isteyerek, bilerek ben yapmamışmıydım?

Başkasına gülüyor, başkasına bakıyor, kalbi başkası için atarken ben sadece kenardan izlemekle yetiniyordum.

Bir zamanlar baş karakterken şimdi yan karakter bile değildim onun için.

-Asrın?

Başımı kaldırıp önümde duran ve bana üzgün gözlerle bakan Rüzgâra baktım.

-Düzel artık be kardeşim. Eskisi gibi ol, dağıt ortalığı, korkut insanları, oyun oynayalım yine millete.

Güldüm.

-Oyun oynadığımız da sonucu çok acı bi şekilde yaşadım kardeşim, yaşıyorum. Bir daha aynı hataya düşemem.

Omzuna hafifçe vurup yoluma devam ettim.

Aslı

-Aslı!

Rüzgarın sesiyle arkamı döndüm.

-Efendim?

Yanıma gelip tam karşımda durdu.

-Asrın ne halde biliyor musun?

Omuz silktim.

-Yoo. Nerden bileyim?

İşaret parmağını tehdit edercesine sallayınca sinirle parmağını büktüm.

-Asrın kendinde değil! Senin yüzünden kardeşim her gün daha da kötü oluyor!

-Asrın daha ne kadar kötü olabilir Rüzgar!

-Onun duygularıyla oynadın!

-Onu kendi silahıyla vurdum!

Arkamı dönüp giderken durup tekrar ona baktım.

-Unuttunuz mu? Ben Arıza Aslıyım. Yapılanı yanına bırakmam!

*

Ulaşla bi cafede otururken sabah ki konuşmayı aklımdan çıkaramıyordum. Yaptığımdan pişman değilim ama birinin benim yüzümden üzülmesi de canımı sıkıyordu. Bu Asrın bile olsa öyleydi.

-Bi sorun mu var?

Ulaşın sesiyle daldığım düşüncelerden ayrılıp ona baktım.

-Hayır, bir sorun yok.

Kaşlarını inanmıyorum der gibi havaya kaldırınca somurttum. Beni, benden daha iyi tanıyordu ve bu can sıkıcıydı. Yalan bile söyleyemiyorum yahu.

-Sabah, buraya gelirken Rüzgarla karşılaştım.

Tanımadığı belirten bir bakış attı. O nasıl oluyor bende anlamadım.

-Asrının en yakın arkadaşı.

Çenesi kasılırken devam et der gibi elini havaya kaldırdı.

-Asrınla ilgili abuk subuk konuştu. Benim yüzümden Asrın çok kötüymüş falan. Duygularıyla oynadığım için beni suçluyor. Ki haklı da.

Kaşlarını çattı.

-Onun size yaptıklarının yanında senin ona yaptığın devede kulak kalır Aslı. Bana o çocuğun söyledikleri yüzünden üzgün olduğunu falan söyleme.

Başımı iki yana salladım.

-Neyse kapatalım bu konuyu, boşver.

Tam bir şey diyecekken elimle susturdum.

-Baranın bu olanlardan haberi var mı?

Bana, 'ben lezbiyenim ve Eceme tecavüz ettim' demişim gibi baktı.

-Tek parça olduğuma göre bilmiyor.

Kıkırdayarak başımı salladım.

-Senin için kötü olurdu.

Gülerek başını salladı.

-Bizimkiler nerd.. Heh geldiler.

-İti an çomağı hazırla diye boşa dememişler. Ecem hariç tabii.

Çocuklar da yanımıza oturduğunda Buğra öğrendiği dedikoduyu bizimle paylaşmaya başlamıştı bile. Bu çocuk kesinlikle kız olmalıydı.

-Bizim mahallede ki Sermin varya, kız o hamileymiş ya! Kim bilir kimden peydahladı yosma.

Kahkaha attım.

-Buğra, Sermin evli, gerizekalı arkadaşım benim.

Ecemin dediğiyle gülüşüm daha da şiddetlendi. Buğra kafası karışmış şekilde bize bakarken yüz şekli çok komikti.

-Bu çocuğun kurduğu cümleden, söyleyeceği sözden ne bekliyoruz ki zaten?

Buğra, Emreye el hareketi çekip sırıttı.

-O elini senin varya, neyse kızların olmadığı bi ara söylerim.

Buğra, Emreye meydan okuyan bi bakış attı.

-Söyle koçum.

Kıkırdayarak aralarında ki atışmayı izliyordum. Ne zaman bir araya gelsek ki genelde hep beraberiz, gülmekten yanaklarım ağrıyordu.

-Ama biz sizin atışmalarınızı dinlemek zorundamıyız ya!

Ecemin isyanıyla Emre ve Buğra kavgalarına ara verip bize baktılar. Ulaş ve Ecemin suratında bezmiş bi ifade varken ben sırıtıyordum.

Emre, Buğraya laf yetiştiremeyeceğini fark edince susarak önüne döndü. Yada Ecemin cırlamasından dolayı da susmuş olabilir.

Kahvemden bir yudum daha alırken kapıdan giren kişiyle kahve boğazımda kaldı.

Ulaş sırtıma vurduğunda öksürüklerimin arasında azar çektim.

-Adam mı dövüyorsun şerefsiz, ne abanıyorsun?

Ecem gülerek Ulaşın elini ittirip sırtımı sıvazladı. Rahat bi nefes alıp arkama yaslandığımda Asrınla göz göze geldik. Göz altları morarmış. Sanırım uykusuzluktan. Saçları dağınık, yorgun gözleriyle vicdanımı sızlatmayı başarmıştı.

Ecem de benim baktığım yere bakınca gözleri irileşti. Sonra Asrının ne halde olduğunu görünce başını eğdi. Oda kendini suçlu hissediyor olsa gerek. Sonuçta bu oyunu onunla beraber kurmuştuk.

Ulaş ve diğerleri de baktığımız yöne bakınca sinirle önlerine döndüler. Ulaş ayağa kalkacağı sıra kolundan tutarak engel oldum.

-Görmüyor musun ne halde? Bir darbe daha almasın, lütfen.

Sinirle başını salladı.

Ulaşında, Asrına olan sinirini anlıyordum ama Asrın bu haldeyken birşey demesine izin veremezdim.

-Bunun burada ne işi var?

Emre de en az Ulaş kadar Asrından nefret ediyordu.

-Burası bi topluluk Emre, kendine gel. Oda buraya gelebilir. Buna karışamazsınız.

Emre birşey diyecekken Ecem benim taktiğimi uyguladı. Elini Emreye doğru uzatıp başını sağa çevirdi. Yani diyor ki 'elimlen qonuş'

Asrın, cafeden çıktığında Ulaş gevşeyerek arkasına yaslandı.

-Lan aklıma geldi. Ben ne öğrendim biliyor musunuz? Bu, Sevilay vary...

Hepimiz Buğranın sözünü kesip aynı cümleyi kurduk.

-Kes sesini Buğra!

-Ama sikecem artık ha!

DELİKANLI KIZLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin