HV-20

57 2 0
                                    

Gözlerimi yavaş yavaş aralayıp odadaki ışığa alışmaya çalıştım. Küçük bir gece lambası yanıyordu baş ucumda. Perdenin açık kalan kısmından dışarıyı görebiliyordum. Hava oldukça kararmıştı, muhtemelen gecenin bir saatiydi. Kolumdan uzanan şeffaf kabloyu takip ettiğimde bir seruma ait olduğunu anladım. Kesinlikle hafıza kaybı geçirmek istiyordum ama geçirmemiştim. Her şey olduğu gibi netliğiyle duruyordu. Yine içime dolan korkularla kalp atışım hızlandı. Baş ucumdaki minik aletten garip sesler çıkmaya başladı. Endişem giderek artarken odaya genç bir hemşire girdi. Bana gülümseyip makinedeki bir kaç tuşa bastı.

"Sakin olun lütfen." diyerek uyardı beni. Derin derin nefes alıp aklımdaki düşüncelerden kurtulmaya çalıştım.

"Sakinim." diye mırıldandım. Başını sallayıp elindeki ışığı gözlerime tuttu. Geri çekildiğinde gözlerim sulanmıştı. Sol elimi kaldırıp, işaret parmağımda takılı olan maşa şeklindeki alete dikkat ederek gözümü sildim. Hemşire elindeki dosyalarla uğraşırken bir kaç dakika sonra doktor geldi. Hemşire gibi o da gözlerime bakıp geri çekildi. Ne yani bu doktorlar onca yılı ellerindeki ışıkla hastanın gözlerine bakmak için mi okuyorlardı?

"Hazan Öncü, 17 yaşında. Stres ve üzüntüye dayanan ufak bir atak geçirmiş. Bağışıklık sistemi onu daha da güçsüz kılıyor." hemşirenin anlattıklarından anladığım kısım burasıydı. Sonrasında tıbbi terimler kullanarak bana ne yaptıklarını anlattı. Doktor pür dikkat hemşireyi dinlerken ben sıkıntıdan ölmek üzereydim.

"Merhaba Hazan, ben Selçuk." sonunda birinin benimle muhatap olmasına sevinmiştim.

"Merhaba." dedim gülümsemeye çalışarak. Hemşire beyaz ahşap dolaptan şırınga ve bir kaç tüp çıkarınca gözlerim dehşetle açıldı.

"Korkma, kan değerlerine bakacağız."

"Olmaz!" dedim doğrulmaya çalışarak. Küçükken sokakta düştüğümden beri kan tutuyordu beni. Üstelik kan ve şırınga ikilisi birleşince mideme kramplar girmeye başlıyordu. Annem ne kadar 'sinek ısırığı' dese de sinekler beni hep gece uyurken yerdi.

"17 yaşında bir genç kızsın, korkuyor musun? Bir kaç saat önce 4 yaşındaki ufaklığı ameliyat ettim ve bir damla bile göz yaşı dökmedi."

"A-annem burada mı? Yanıma g-gelsin.." korkudan kekelemeye başlamıştım. Doktor gülümseyip başını sallayınca hemşire harekete geçti. Annem arkasında hemşireyle birlikte bir kaç dakika içinde odaya döndü. Doktor konuşmamıza fırsat vermeden işe koyulunca annemin elini sıkıca tuttum. Gözlerimi yumup acıyı hissetmemek mümkünmüş gibi dişlerimi sıktım. Annem beni sakinleştirmek için çaba sarf ederken kolumdaki sızıyla inledim. Bir kaç saniye süren işlem, bana asırlar gibi gelmişti.

"Bitti Hazan, gözlerini açabilirsin." dedi annem. Sıkıca yumduğum gözlerimi rahat bırakıp kırpıştırdım. Koluma koydukları pamukla iğne yerine bir kaç dakika bastırdıktan sonra attım. Üzerimdeki kazağın kolunu indirip doktora baktım.

"Birazdan görüşürüz, dinlen olur mu?" deyip göz kırptı. Başımla onaylayıp yanağımdan kulağıma doğru süzülen gözyaşlarımı sildim. Annem terden anlıma yapışmış olan saçlarımı geriye yatırıp öptü. Hemşire parmağımdaki saçma aleti çıkartıp bir sorun olursa bildirmemi isteyerek odadan çıktı. Oda eski sakinliğine dönünce derin ve titrek bir nefes aldım.

"Anneciğim..." diye seslendi annem, yumuşacık sesiyle.

"Hı?" dedim dudaklarımı bile kıpırdatmadan.

"Nasıl hissediyorsun kendini?"

"Yorgun." dedim gözlerimi kaçırarak. Yorgun, çaresiz, üzgün, zavallı...

HAZAN VAKTİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin