HV-35

48 0 2
                                    

"Biz geldik!"

"Hazan..."

"Dayyııı." Nil'i Mete'nin omzuna atlaması ile serbest bıraktım. Mete daha onu koklamaya fırsat bulamadan İpek göründü koridorda. Önce boş boş bana baksa da kızının sevinç çığlıklarını duyunca kendine gelip koşarak yanımıza geldi. Nil'i kucağına alıp doya doya öperken bizde gülerek onları izliyorduk. İçeriye girdiğimizde İpek kızını bağrına basmış, tekrar onları ayırmalarından korkar bir vaziyetteydi. Mete de beni kolunun altına almış dakikada iki kez saçıma öpücükler konduruyordu. Bulunduğum konumdan fazlasıyla memnundum. Mete öpmeyi bıraktığında şımardığım için huysuzlandım ama kucağımıza gelen Nil ile tekrar eski halimize döndük. 

"Umarım bir gün sizinde böyle çocuğunuz olur." dedi gözlerinin içi gülen İpek. Kıkırdayarak Mete'ye kaçamak bir bakış attım. İpek sahiden kendine gelmişti. Gözlerindeki kızarıklık geçmiş, yerini parıltılar almıştı. Yüzünün solgun rengi ise kendini toz pembeye bırakmıştı. Suratındaki donuk ifade de yok olmuştu.

"Anlat bakalım miniğim." dedi Mete, Nil'i kucağından indirdiğinde.

"Neyi?" dedim zaman kazanmak için.

"Bu cadıyı nasıl bulduğunu."

"Ben bulmadım, Batu getirdi."

"Batu mu getirdi?" dedi hayretler içerisinde kalmış İpek.

"Evet." 

"Nasıl getirdi? Çat diye kapına mı bıraktı?" Mete'nin saçma fikirleri karşısında gözlerimi devirdim.

"Hayır tabi ki. Emniyette iletişime geçmişler, korkmuştu. Siz uyurken Mehmet bey aradı, Batu ile Nil'i teslim etmek için bir parkta anlaşmışlar. Bende gidip aldım." birazcık yalandan ölmeyeceğimi umut ettim. İkisi de buna inanmış gibi duruyorlardı.

"Haber verseydin de keşke beraber gitseydik." diye fısıldadı kulağıma Mete. Halının üzerine oyun oynayan Nil ve İpeğe bakıp ona döndüm.

"Yanımda Mehmet bey vardı, sorun olmadı."

"Baban mı o senin?" dedi sinirle. Sonra yüzüm düşünce dediğini fark edip sıkıca bastırdı beni göğsüne. "Öyle demek istemedim..."

"Biliyorum." diye mırıldanıp kafamı kaldırdım. İçim sıkışsa da belli etmemeye çalıştım. Annesinin kollarında huzurla uyuyan Nil'in, hatıra için bir kaç poz fotoğrafını çekip telefonu cebime sıkıştırdım. İpek Nil'i de alıp odalarına gittiğinde yarım saattir kaçtığım şeyle başa çıkmak zorunda kaldım. Mete.

"Özür dilerim Hazan." diye fısıldadı iyice yanıma geldiğinde.

"Ne demek istediğini anladım Mete, açıklama yapmana gerek yok." dedim anlayışlı bir sesle. 

"Hani genelde öyle derler ya, baban mı o senin de güvendin anlamında söyledim."

"Anladım diyorum ya." deyip ellerini tuttum. "Beni eve bırakır mısın?"

"Bırakırım tabi ki." deyip gülümseyerek bir elimi bıraktı. Birlikte evden çıkıp arabaya geçtiğimizde sessizliğimizi koruyorduk. Arada kesişen bakışlarımız ile kıkırdayarak önüme dönüyordum. Öğlen olduğu için yollar sakindi. Sorunsuz bir şekilde eve ulaştığımda yanağına bir öpücük bırakıp arabadan indim. Anneme kısaca özet geçip uykusuz olduğum için doğru odama gittim. Hiçbir şey düşünmeme gerek kalmadan kafamı koyar koymaz uyumuştum.

Uyandığımda hava çoktan kararmış, dolunay odamı aydınlatmıştı. Yatakta gerindikten sonra telefonumu elime alıp Mete'nin cevapsız çağrılarını sildim. Kendime geldikten sonra aramayı aklıma not edip yataktan çıktıktan sonra minik adımlarla mutfağa girdim. Annemin yaptığı börek fırında kendini belli ederken bir tabak dolusu böreği ve içeceği alarak odama girdim. Böreğimi yerken çalan telefonla yağlı ellerimi umursamadan açıp kulağıma koydum.

HAZAN VAKTİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin