HV-36

102 0 0
                                    

Sabah neşeyle uyandığımdan dolayı alarmı ilk defa ertelemedim. Elimi yüzümü yıkayıp, kişisel temizliğimi yaptıktan sonra odama dönüp okul kıyafetlerimi giydim. Tam saçlarımı yapmak için aynanın önüne geçmiştim ki telefonuma gelen mesaj sesi ile adımlarımı yataktan tarafa yönelttim.

***

Mete: Günaydın miniğim.

Hazan: Günaydıııın :)

Mete: Pek bir neşeliyiz? 

Hazan: Boşver.

Mete: Seni alayım mı?

Hazan: Yarım saat.

***

Cevap vermesini beklemeden telefonu kapatıp çok hafif makyajımı yaptıktan sonra annemle kahvaltı yaptım. Dün ile ilgili bir kaç konu hakkında sohbet ettikten sonra çantamı alıp aşağıya indim. Mete arabanın içinde beni bekliyordu. Yüzümde kocaman bir gülümseme ile yanına gidip koltuğa yerleştim. Yanağımdan öpüp geri çekildi ve arabayı hareket ettirdi. Okula gidene kadar saçma sapan konulardan konuşup kafa dağıttık. Okulda yaşananlardan sonra ikimiz de gergindik. Batu konusunda endişelerim de olduğu için iki kat endişeliydim. Kapının önünde durduğumuzda derin bir nefes alıp indim. Okulun ana kapısına kadar ayrı yürüdük. Kapının önüne geldiğimizde elini bana doğru uzattı. Öğrencilerin meraklı ve kıskanç bakışları eşliğinde uzattığı elini tuttum.

 Öğrencilerin meraklı ve kıskanç bakışları eşliğinde uzattığı elini tuttum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Parmaklarımız birbirine kenetlendiğinde kıkırdayarak Mete'ye baktım. O da yüzünde kocaman bir gülümseme ile bana bakıyordu. Endişelenecek bir şey olmadığını kendime defalarca hatırlattım. Sınıfa geldiğimizde Mete elimi bırakıp beni Ekin'e emanet ettikten sonra sınıfına gitti.

"Çok özledim." dedi Ekin hafif sitemli bir sesle.

"Bende o kadar çok özledim ki..." kocaman sarıldım ona. Birbirimizi bir gün görmesek bile özlerdik. Şimdi onu aksatmıştım.

"Barıştığınızı söylemedin." 

"Çünkü daha çok yeni. Hadi kantine gidip iki kahve alalım, sonra her şeyi anlatacağım." Ekin beni onaylayınca kantine inip kahvelerimizi aldık ve masalardan birine oturduk. Ona dün olanların hepsini anlatıp vereceği tepkiyi bekledim.

"Batu itiraz etmeden verdi mi Nil'i?"

"Birazcık itiraz etti ama diretmedi."

"Hazan, çok dikkatli olmalısın. Batu cidden güvenebileceğimiz birisi değil. Hareketlerine falan dikkat ettin mi? Ruh hastası gibi davranıyor."

"O sadece fazlasıyla..." söyleyecek uygun kelimeye bulamamıştım. Örnekle anlatmaya karar verdim "Mesela söyle düşün, yaralı bir kuş var sen ona yaklaştığın zaman senden korkar ve çırpınmaya çalışır. Çünkü o kuşu yaralayan da bir insandır. Yani senin türünden. Çırpınır ama yarası var kaçamaz. Öyle çaresiz işte."

HAZAN VAKTİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin