Multimedia: Maral DİNÇERİyi okumalar...
Öfke en güçsüzü bile birer canavara dönüştürmekte üstat.
Öğretmenimiz derse girdiğinde hepimiz kitaplarımızı çıkarttık. Hocanın yaşına rağmen içindeki gencecik coşkusu beni ona hayran bırakmıştı.
"Evet nerede kalmıştık? Ah evet hatırladım Kuran'ı kerim kim yazıya çevirdi söz almak isteyenler?"
Elimi havaya kaldırdığımda tarihçinin memnun bakışları beni buldu. "Cesaretin için seni tebrik ederim bakalım doğru cevap verebilecek misin?" kocaman gülümsedim. Bunu bilmeyen de ne bileyim yani..
"Hz. Muhammed tabii ki." hoca beklediği cevabı almışcasına sınıfa odaklandı. Resmen yerinde duramıyordu. Kıpır kıpırdı.
"Arkadaşınıza kimler katılıyor bakalım?"
Sorusuyla bende sınıfta göz gezdirdim. Herkesin kolu havadaydı. Fakat isminin Baran olduğunu öğrendiğim çocuk sırasına koyduğu iki elini birbirine kenetleyip keskin bakışlarını bana dikmişti. Kapıyı arkamdan açan oydu.
Sadece salisenin binde biri kadar sürede ona bakmıştım ve bu yaptığım sanki çok büyük bir günah gibi hemen ela gözlerimi ondan çektim. Ama kaşlarına inat yukarı kıvrılan gür siyah kirpikleri ve onun altında yatan o kara gözleri, dağınık ama düzenli simsiyah saçları, hiçbir erkekte olmayan uzun, güzel burnu, kan kırmızısı olan üstü ince altı kalın dudakları ve bembeyaz yüzü hafızama kazınmıştı. Kafamı iki yana sallayarak o görüntüyü hafızamdan silmeye çalıştım ama benimle inatlaşan her neyse buna izin vermiyor o görüntüyü gözlerimin önüne seriyordu.
"Anlıyorum. Peki Baran sen neden arkadaşına katılmadın?" tekrardan ona döndüğümde uzun ve düzgün parmaklarına bir kalem alarak beni sonrada tüm sınıfı gösterip.
"Katılmadım çünkü yanlış ve yanlışlar." hoca yavaşça yerine oturup tüm dikkatini ona vererek "Neden yanlış biraz daha detaya iner misin?"Kimsede görmediğim kara gözlerini hocaya yöneltip "Olur! Öncelikle hiçbir peygamber kendilerine gelen kitabı yazmamış onlar öldükten yıllar sonra yazılmıştır. Ayrıca Kuran'ı kerim Hz. Muhammed tarafından ezberletilmiş ve hiçbir yanlışı olmadan 42 sahabe tarafından yazıya geçmiştir."
Hoca tatlı bir telaşla ayağa kalkıp "İşte, işte bu oğlum, aferin!"
"Biraz daha bakmaya devam edecek misin?" Mira'nın sesi kulaklarımda çınlarken yüzümü ekşittim. Bir ses bu kadar mı itici olur!? Baran'da bize bakmaya başladı. Yanaklarımın al al olduğunu bir an da gelen bu ani sıcaklıktan anlayabiliyordum.
"Hey sana diyorum yeni kız ya da..." elini düşünürmüş gibi çenesine koyup. "Yeni sürtük mü demeliyim tatlım?" p** gülümsemi dudaklarıma yerleştirip "Ne oldu sürtüklüğünü elinden alacağımı mı sandın? Endişelenme rekor sende tatlım." onun ses tonunu taklit ettiğim için öfkelendiği her halinden belliydi.
Sınıftan kopan seslerle egomun taştığını hissettim. Mira etrafa sinirle bakınca herkes susup kaldı, hoca da sustu tabii onun meraktan sustuğu gözlerinden okunuyordu. Anlaşılan bu gruptaki kişilere büyük saygı vardı. Sınıfa bir göz gezdirince herkesin gözünde ki merak ve endişeyi gördüm. Ne yani Mira bizimle yaşıt ona da sizin gösterdiğiniz o büyük saygıyı gösterecek değilim. Alt tarafı kendinden büyüklere sığınmış çakma barbi işte!
Mira'ya bakınca öfkeyle soluyordu. Son kelimesi 'sen bittin' oldu..
Evet şimdiye kadar sağ kaldım sen beni bitireceksin haklısın...Uuuu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYKIRIŞ
General Fiction"Oyunu kurallarına göre oynayacak mısın?" "Peki küçük hanım, sen kurallarını benim yazdığım bir oyunun içine girmeye hazır mısın?" "Oyununu bozmaya her zaman hazırım!"