İyi okumalar...
"Annem ve babam ne zaman beni almaya gelecekler?"
Dayıma sorduğum bu sorunun cevabının gelmeyeceğinin her zaman bilincindeydim ama yine de umudumu kaybetmek yerine sormayı tercih ettim, annemin öldüğünü liseye geçtiğim zaman söylemişlerdi ve sorum artık "Babam gelecek mi?" olmuştu.
Büyüdükçe babamı da sormaz oldum. Küçükken hep pencerenin kenarına geçip kapıyı gözlerdim belki hiç tanımadığım yüzler gelirdi.
Tanımadığım yüzler diyorum çünkü dayım daha önce onları hiç görmediğimi söylemişti, resimlerini bile. Sadece liseye geçtiğim zaman dayım annemin öldüğünü söyleyip ondan kalma kolyeyi ve resmini verene dek.
Uzandığım yataktan kalkıp kolyeyi avucumun içine aldım sanki annemle iletişim aracımız bu kolyeydi.
Onu o kadar merak ediyorum ki sesini, davranışlarını, babama olan aşkını her şeyini...keşke bir kere de olsa birbirimizi tanıma şansımız olsaydı belki de annem ölmeseydi ben böyle olmazdım, çok daha farklı Maral olurdum.
Güneş kendini yavaş yavaş göstermeye başlamıştı. Yataktan kalkıp odadan çıktım, sessiz olmaya dikkat ederek. Asya ile ortak olan odamıza girdim. Piyano tam karşımda duruyordu onu doğru düzgün bir kere bile çalmamıştım. Gidip piyanonun karşısına oturdum çalmayı çok özlemiştim. İlkokul zamanında dayım, ben ve Açelya'yı müzik kursuna göndermişti. Kuzenim bateri kulübünü ben ise piyano kulübünü seçmiştim, o zamanlar piyanoya ilgim yoktu aslında bakılırsa onu da Açelya ile aynı kulübe gitmemek için seçmiştim tabii bir daha bırakamadım.
Elimi piyanonun tuşlarında gezdirdim. Asya'nın benim yüzümden uyanmasını istemiyordum o yüzden sadece parmaklarımı düğmelere basmadan gezdirerek gözlerimi kapadım. Tuşların sesi beşeri olarak gelmese de kulağımı hayali hoş sesler dolduruyordu. İstemsizce olduğum yerde kendimi kaptırıp sağa sola hareketler ediyordum. Bu bana çok iyi gelmişti.
Kalkıp tekrardan odama yöneldim, yarım saate yakın piyanonun başındaydım. Okul kıyafetlerimi giyip lavaboya geçtim. Hafiften yüzüme makyaj yapıp saçlarımı ördüm. "Maral!" Asya'nın bağırmasıyla lavabodan hızlıca çıktım.
Asya kapıda birisiyle konuşuyordu. Kafasını bana döndürüp tekrar karşısında somurtarak bakan adama döndü. Elime yerdeki çantamı alıp bende yanlarına gittim. Asya'nın yüzü sirke satıyordu "Bir sorun mu var?" Yaşlı adam gözlerini benim üstümde gezdirip elini beyazlamış sakallarına götürerek "Var! Evimden çıkın yarın sizi burada görmeyeceğim."
"Dayım ile anlaşmıştınız, şurada alt tarafı birkaç gün sonra zaten gideceğiz. En azından okulun son günlerinde bunu yapmayın." ellerini ceplerine yerleştirip kaşlarını çatarak "Kanıtla anlaştığımızı." pis pis gülümseyince aklıma burayı kiralarken hiçbir sözleşme imzalamadığımız geldi. Dayım sadece telefonda konuşmuştu.
"Ben diyeceğimi dedim ya çıkarsınız ya da zorla çıkarsınız!" adam merdivenlerden aşağıya ineceği sırada Ural'da kapıdan çıkmıştı "Kim nereden çıkıyor?" adam az önceki halinden eser kalmayacak şekilde iki elini birleştirip gülümseyerek Ural'a döndü. Mahcup bir şekilde "Mühim bir şey değil efendim." hayat tuhaftı insanlar ise iğrençti! İğrenerek adamın şu korkak haline bakarken Asya gülümseyerek kulağıma doğru "Ural halleder." inanamayarak Asya'ya döndüm Ural haletse zorla hal ederdi ve ben bizi istemeyen bu adamın evinde asla kalmazdım.
"Halletmesi umurumda değil bu akşam son gecemiz eğer Ural halletse bile tabii sen burada kalabilirsin." bu sefer Asya bana inanamayarak bakıyordu "Bu konu akşam konuşulacak." Asya'ya onay vererek merdivenlerden inmeye başladım sonra durup arkama baktım adam buranın sahibi olmasına rağmen Ural'a laf edemiyordu.
"Merak etme evinden çıkacağız." Asya ince sesiyle "Maral!" diye tısladı ama umurumda değildi bu yaşıma kadar istenmeyen bir yerde kalmıştım ve bunun ne kadar kötü olduğunu çok iyi anlamıştım geçte olsa.
Binadan çıkıp yaya olarak okula gitmeye başladım. Dün gece epeyce yağmur yağmıştı ve şimdide hafiften çiseliyordu.
Okul göz hizama girince adımlarımı daha da hızlandırdım. Okulun bahçe kapısına gireceğim sırada yanımdan hızla geçip okula giren araba yüzünden çamurlu su eteğime damla damla yerleşmişti, hızla okula giren o kırmızı arabaya doğru ilerlemeye başladım. Bunu bilerek yaptığına emindim.
Araba durunca bende yanına gidip şoför koltuğunun kapısını açtım az önce ev sahibi şimdide bu! Sırayla mı geliyorsunuz kardeşim?
İçinden gülerek Mira çıktığında bir iki adım geriledim cidden bu kadar nefret nasıl oluşmuştu onda ? Benden ne kadar nefret ettiği gözlerinden okunuyordu.
"Bunu neden yaptın?" dedim ellerimle üstümü göstererek. İnce parmaklarını saçlarına daldırıp dişlerini göstererek "Bunu değil bundan sonra bunları diyeceksin." olumsuz anlamda kafamı salladım "Ee evden ne zaman çıkacaksınız?" Nasıl? O adamı Mira'mı göndermişti öfkem damarlarımda gezinirken birkaç saniye olduğum yerde durdum.
Onun gülüşüne bende sahte gülüşümle eşlik ettim benim bu halime şaşırmış olacak ki kahkahaları aniden kayboldu az sonra yapacaklarımdan kesinlikle ben sorumlu değildim. Yere bakıp elime geçen ilk taşı havaya kaldırıp hedefe doğru sabitledim yanlış anlamayın arabanın camına(!)
Tam atacağım sırada bileğimin sertçe tutulmasıyla elimdeki taş yere düştü. Mira yine haince sırıtırken hâlâ bileğimi tutmakta olan kişiye döndüm.
Baran... Gözleri kısılmış avına bakan yırtıcı bir hayvan gibi önce elime sonra bana baktı "Eğer o Mira'ya gelseydi seni yaşatmazdım."
Hayretle "Onu bu kadar çok mu seviyorsun?" onun için beni tehdit etmişti.
Kısa bir anlığına afalladı. Bir şey demedi sonra kendine gelerek "O benim kardeşimin en yakın arkadaşı!"
"Ne sadece kardeşimin arkadaşı mı?"
Mira kafası karışmış halde Baran'a bakarken o Mira'yı takmamıştı bile. Kolum hâlâ havadayken bileğimi tutan ellerinden kurtulmaya çalıştım ama daha da sıkmaya başladı elim morarmaya başladıkça ağrısı da artıyordu defalarca kez elimi kurtarmaya çalıştım ama onun gücünün karşısında benim gücüm çok azdı.
"Sadece kardeşinin arkadaşı öyle mi?"
Bileğimdeki elini daha da sıkılaştırdı "Evet!"
Kafamı iki yana sallayıp bileğimdeki acının aksine güldüm "Eğer öyle olsaydı bu kadar sinirlenmezdin!"Mira yanımıza gelerek elini Baran'ın omzuna koyup onun göremeyeceği şekilde bana göz kırptı lanet olsun Mira tam bir şeytandı.
"Bırak!" bu sefer bağırmıştım bileğimdeki elini aşağıya indirmişti ama hâlâ bırakmamıştı "Çok fazla kaşınıyorsun!" bu sefer de o bağırmıştı.
Tek eliyle Mira'nın elini omzundan çekip beni de arkasında sürüklemeye başladı "Nereye?" Mira arkada bağırırken Baran'ın eline vurup kurtulmak istiyordum ondan ama onda hiçbir etki etmiyordu vurmam. Acımasızca davranıyordu yine!
"Dokunma bana!"
oy kullanırsanız çok mutlu olurum . :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYKIRIŞ
Genel Kurgu"Oyunu kurallarına göre oynayacak mısın?" "Peki küçük hanım, sen kurallarını benim yazdığım bir oyunun içine girmeye hazır mısın?" "Oyununu bozmaya her zaman hazırım!"