Multimedia : Maral DİNÇER
İyi okumalar...
Zaman, kişiler, olaylar bir romanın sayfalarında gezinir ama duygular, düşünceler bunları herkes anlayamaz herkes göremez bu gibi soyut kelimeler romanın sayfalarında gizlidir.
Asıl romanı oluşturanlarda aslında bunlardır.Herkes kendine göre birini seçer, kendine hangisi daha yakınsa. Bu arada ben kim miyim?
Ben parmaklarının gezindiği piyano tuşlarının çıkardığı sesin uğradığı son noktayım.
Olayları ben yürütmem, olacak olur ama bunun sonunda doğacak herhangi bir sonuç benimle son bulur.
Baran tam gözlerimin içine bakıyordu yanında duran sarhoş olduğu her halinden belli Hira'nın bileklerini tutuyordu Hira ise Baran'dan kurtulmak için çırpınıyordu ama o hâlâ bana bakıp yanlış bir şey görmüş gibi inceliyordu. Bakışlarını benden çekip Koray'a yöneltti bende Koray'a döndüm yeniden.
İkisi arasında rekabetli bir bakışma geçiyordu ve bu endişelenmeme neden oluyordu.
"Tanıyor musun onu?" evet anlamında başımı sallamakla yetindim şu an gerçekten Koray'dan korkuyordum eliyle sıktığı kristal kadeh parçalara ayrılınca sanki içimde bir şey kopmuş gibi sıçradım."Elin kanıyor, hastaneye gitmelisin." gözlerini hâlâ Baran'a dikmiş bakarken birkaç saniye kadar bekledikten sonra cevap verdi "Bu ufak yara için mi hastaneye gideceğim?" ufak yara falan değildi tamamen eli kan içindeydi.
"Ufak mı ne saçmalıyorsun elin ne halde görmüyor musun?" ben masadaki peçeteyle elini silmeye çalışırken daha da artıyordu kanama. Sonunda Baran'ların olduğu tarafa bakmayı kesip "Ne yapıyorsun sen?"
"Kanamayı durdurmaya çalışıyorum!" hiç beklemediğim bir an "Annem gibisin." dedi. Hiçbir şey demeden önüme döndüm kim olsa yardım ederdi.
Tekrardan peçeteye kanı silerken, peçeteyi avucumun içine alıp ona odaklandım. İnsan değil de bir robot gibiydi kaşları çatık değildi ama bu halde bile korkutucu duruyordu.
Elini dizimin üstünden çekip kendine gelmek ister gibi bira şişesini kafasına dikti. Çok hızlı içiyordu ve bu onu zayıflatmaktan çok güçlendiriyordu adeta.
Telefonuma gelen mesaj sesiyle hemen açtım Doğa'dan gelmişti.
"Sağ çapraz masana bak!" gözlerimi telefondan çekip tarif ettiği masaya baktım bu Doğa'ydı takma saç kullanmıştı, kakülleri gözlerinin önüne gelirken tarzı da şirin bir kız çocuğunu anımsatıyordu. Koray'dan ne kadar korktuğu her halinden belliydi. Kendi tarzı ile o kadar zıttı ki onu bu hale getiren Koray'a döndüm yeniden.
"Kardeşin var mı?" bunu Doğa için sormuştum artık başlamalıydım kaç saattir bu masada Koray'la oturduğum halde sadece bana anneme benziyorsun demişti. En azından bu da bir bilgi sayılırdı.
"Ailem hakkında konuşmam!" o kadar net söylemişti ki bunu bir daha konusunu bile açmayacağıma emindim. "Az önce Baran'a bakıyordun hem de baya sinirli bir şekilde?" soru sorar gibi söylemiştim umarım bunun cevabını verirdi.
"O kim?" bunu dalga geçercesine söyledi Baran'la dalga geçmek ımm bu hiç mantıklı değildi.
"Baran az önce baktığın çocuk." arkasına rahatça yaslanıp "Ha o Baran ben genelde ona ismiyle hitap etmem." kaşlarım benden istemsiz çatılırken bana dönüp bir şeyleri anlamaya çalışır gibi baktı umarım oyunumuzu anlamazdı yoksa hem Doğa'ya hem de bana Allah bilir ne yapardı. "Yoksa ona ismiyle hitap etmemem seni sinirlendirdi mi?" rahatça nefesimi dışarı verdim anlamamıştı ama saçma sapan başka şeyler anlıyordu. "Tabii ki hayır en az senin kadar bende onu sevmiyorum!" bu dediğim doğru muydu? Doğru olması gerekirdi.
"Buna sevindim." hafiften gülümseyerek gözlerimi masaya çevirdim birçok adını bile bilmediğim şişeler vardı ve hepsinin içi boştu belki biraz daha bir şeyler sormalıydım aklı artık gitmiş olmalıydı.
"Genelde hep buralarda mı takılırsın?" tekrar gözlerini bana çevirip "Hayır burayı sevmem ama kalite fışkırıyor her tarafından bende gelmek zorundayım yani benim olmadığım yerde akbabalar uçuşur buna izin vermem." anlamayarak "Peki neden sevmiyorsun burayı?" uzunca etrafına bakınıp "Hoşlanmadığım birine ait burası." elimi yumruk yapıp çeneme koydum artık her soruma cevap veriyordu daha önemli sorular sormalıydım.
"Güvenilir birine benziyorsun?" elindeki kristal bardağı yere atıp elini çeneme getirdi yakınımızda olan birkaç kişi bize dönerken onları unutup Koray'a odaklandım ilk başta çenemi yumuşak tutuyordu ama gözlerime her bakışında sertleşiyordu bu durum.
"Bu kadar oyun yeter söyle seni kim gönderdi?"
Dudaklarım aralanırken hiçbir şey diyemedim nasıl anlamıştı ve hâlâ aklı nasıl yerindeydi?!
Son kez şansımı denemek istedim "Ben anlamadım dediğini." Yalan söylemek artık saçma gelmişti kesinlikle anlamıştı! Kafamı oynatmadan gözlerimi Doğa'ya çevirdim çoktan toz olmuştu aynı masada değildi.
"Dedim ki oyun bitti!"
🌀Koray karakterini nasıl buldunuz?
🌀Oy ve yorum yazmayı unutmayın! :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYKIRIŞ
General Fiction"Oyunu kurallarına göre oynayacak mısın?" "Peki küçük hanım, sen kurallarını benim yazdığım bir oyunun içine girmeye hazır mısın?" "Oyununu bozmaya her zaman hazırım!"