29~SON DURAK~

219 46 24
                                    

İyi Okumalar...

Kara gözlerini gözlerime çıkarıp boğuk çıkan sesiyle dudaklarıma doğru konuşarak "Çok şanslısın afacan, hem de çok, kendime hakim olmam seni bu gece kurtardı."

Ani bir refleksle ondan ayrıldım. Zaten şarkıda artık bitmişti. "Ne demek istiyorsun, açık konuşsana hem afacan deyip durma bana!"

Belli belirsiz gülümseyerek "Dans diyorum dans, bu konuda hiç iyi değilsin afacan."
Son kelimesinin üstüne basa basa söylemişti.

Büyük kapı açıldığında ikimizde bedenlerimiz birbirine bakıyor olmasına rağmen başımızı oraya çevirdik.
Ural sesini yükselterek "On dakikadır seni aradım. Ama şu an hiç şaşırmadım yine Baran yine Baran!" bugün çok tuhaftı. O anlayışlı Ural nereye gitmişti?

"Şimdi geliyordum Ural." beni merak ettiği belliydi. Yüzü kırmızıya dönmüş sarımsı saçları terlemişti.

"Hadi ama sakin ol dostum! Sadece dans ettik, herkesten uzak bu güzel salonda."
Dudaklarını ısırarak sanki Ural'dan bir hamle istermiş gibi dudağının kenarı kıvrılmıştı. Ama karşımızdaki adam bu oyuna gelmeyecek kadar akıllıydı. Belki de bu sinsi teklifi yapanın Baran Tekin olmasıydı onu tuzağa çekmeyen.

Bana doğru gelip elini uzatarak "Hadi gidelim artık." alkış sesi geldiğinde şaşırarak baktığım Ural'ın elinden bakışlarımı Baran'a çıkardım.

"Siz baya ilerlemişsiniz. Ee tabii lisede bitti bitecek." parmaklarını şaklatıp aklına bir şey gelmiş gibi "Doğru ya siz bu ilişkinin adını da koymuşsunuzdur. Yoksa dünkü pezevenk Ural neden bu kadar sinirlensin ki?"

Damarlarımda akan öfkeli kanım kendini belli edercesine sıcaklığını arttırmıştı. Nasıl utanmadan bize bunları yakıştırırdı?

"Maral'ı da kendi karanlığına çekmene izin vermem!"

Kimse karanlık doğmaz! Evet kendisi seçmiş olabilir ya da seçmemişte. Belki de içinde kaybolmuş olabilir ama Baran.. Baran Tekin karanlığın temsili!
O orada kaybolmamış, o kendi karanlık imparatorluğunu kurmuş.
Bunu ben de bilmiyordum günler, haftalar, aylar belki de yıllar sonra öğreneceğim gerçekler bu teoriyi sonuna kadar ispatlayana kadar!

"Beni üzüyorsun ama Ural! Herkes bilir benim ne kadar iyi, cömert, merhametli biri olduğumu." resmen acımadan alay ediyordu. Salonun açık kalan kapısından Koray girdiğinde bu sefer alaylı yüz ifadesi Ural'a armağan edilmişti.

Çünkü Baran her zaman ki gibi bu adamı ne zaman görse yüzündeki en ufak tebessüm gidiyordu. En azından Ural'a bu kadar sert davranmıyordu. Belki de kendi yaşıtı olmadığı içindi.

"İstenmeyen ot burnunun dibinde bitermiş." bunu direk Baran'a bakarak söylemişti. Bu birbirinden öfkeli üç adamın arasından hemen kaçıp kurtulmak istiyordum. Ayağıma giydiğim sporlara bakarak gülümsedim.

"Nereye?" arkamdan Ural'ın seslenmesine önem vermeden yine kalabalık davetlilerin arasına karışarak çıkış kapısına ulaşmaya çalıştım. Az önceki düzenin aksine şimdi her yer her yerdeydi. Bir sürü garson elindeki ikramiye ile aceleci halleriyle masa masa dolaşıyordu.

Sonunda camla kaplı kapıya geldiğimde hemen çıktım. Yağmur bitmiş asfaltta bıraktığı izler kalmıştı. Hafif yağdığı için havayı serinletmiş tertemiz koku bırakmıştı arkasında.

"Küçük Hanım?" yüzümdeki büyük gülümseme yerini küçük bir tebessüme bırakırken Yavuz Bey'e döndüm. "Merhaba efendim."

"Seni ilk kez görüyorum. Bizim çocukların etrafında?" başımı evet anlamında salladım.
"Evet, efendim Doğa ile arkadaşız, Koray ile sadece konuşmuşluğumuz var o kadar."

HAYKIRIŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin