Multimedia: Baran TEKİN
İyi Okumalar...
Ölüme meydan okumak ne kadar da kolaydı onun için. Pes etmişti. Burayı baştan saralım kime göre pes etmişti? Belki de tek şansı buydu.
Attı kendini, yaralanmaktan, ölmekten hiç korkmadan Baran Tekin'in onda yarattığı bilinmezlik korkusuyla.
Her şey bitti mi şimdi?
Son altı haftanın hafızasından silinmesi tesadüf müydü yoksa sadece tehlikeli bir oyun mu?
Ustaca yalan söyleyebilirdi ama oyun konusunda özellikle de tehlikeliyse hâla çaylaktı. Evet, tesadüftü belki de sonsuza kadar da asla hatırlamayacaktı. Asya, Ural, Aras, Hira, Koray, Mira... Bu belki de iyi bir şeydi çünkü onların arasında ruhuna hançeri saplayan Baran'da vardı.
Hâla anlam veremiyordu Maral, başında toplanan üç üniformalı adama ve onların arkasında sinirle soluyan genç adama. Sürekli bedeni kontrol ediliyor, telefonlarla konuşuluyor, 'bulduk' diyorlardı. Neyi, kimi bulmuşlardı?
Zihnini iyice zorladı ama hiçbir şey hatırlamıyordu. En son evdeydi evet bunu gayet iyi hatırlıyordu dayısı yanına gelip ona Açelya hakkında bir şeylerden bahsetmişti. Sonrası yoktu, karanlık uçsuz bucaksız bir bilinmezlikti.
Sadece o konuşmanın yarısı kadarı vardı. Bu bir rüya olabilir miydi?
Hayır, vücudu bu kadar çok üşürken ve canı yanarken bu imkansızdı. Bakışları polisin üniformasına kaydığında Antalya yazısıyla hafifçe ürperdi. Kalkıp ne olduğunu öğrenmek istiyordu. Yavaşça başını kaldırıp kollarıyla destek olmaya çalışırken acıyla büyük bir feryat koparıp tekrar uzandı.
Her yeri yara bere içindeydi özellikle omuzlarının arkası kandan ve açılan derin yaralardan bakılamaz haldeydi. Hissetmiyordu çünkü ıslak giysileri bedenini o kadar çok üşütüyordu ki.
Bir polisin yanından kalkarak arkada ona teklifsizce bakmakta olan adamın yanına gitmesiyle konuşmalarına kulak kabarttı. Genç adam kimliğini polis memuruna göstererek.
"Ben öldürülen yaşlı kadının torunuyum. İzini bulup yakaladım. Kusura bakmayın 155 e haber verme fırsatım olmadı. Biz de şimdi polis merkezine gidiyorduk. Sizi görünce telaşlandı. Kendini attı. Onu durduramadım arkamda oturuyordu bana da zarar verip kaza yapmamızı istedi, başaramayınca intihar etmeye kalkıştı herhalde."
"Ucuz atlattı ölmesi an meselesiydi. Şimdi kendinde değil, şok geçiriyor. Pekala siz gidebilirsiniz daha sonra tekrardan sizi karakola çağırabiliriz yazılı ifade vermeniz için. Bu arada başınız sağ olsun. Talihsiz bir ölüm." genç adam sanki ölen kadın kendi yakını değilmiş gibi rahat ve dik duruyordu. Dudaklarını birbirine bastırıp hafifçe başını sallayarak polisi onaylayıp tekrar yerde kanlar içinde yatan Maral'a bakıp gitti. Bu öyle bir hızlı gidişti ki! İntikam alma arzusu bile ilk defa yoktu. Tuhaf çok tuhaftı. Sanki Maral ondan değil de o Maral'dan kurtulmuş gibiydi.
İçten içe sinirliydi. Herkese. Tek dayanağı kardeşi, Hira artık yanında değildi! Çok önceden planladığı gibi gidecekti buralardan. Annesini ve büyükannesini bu topraklara emanet edip gidecekti.. Kendi karanlık imparatorluğuna güç üstüne güç katmaya. Peki nedendi? Neden kötülüğüne güç katmak istiyordu? Onu tanımaya çalışanlar, sizler ve bizler bunu henüz bilmiyoruz.
Ama o biliyordu. Kendini sadece o tanıyordu. Şu an küçük olan gücü büyüyecekti ve onun adı herkesin dilinde dolaşan uğursuz bir isim olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYKIRIŞ
General Fiction"Oyunu kurallarına göre oynayacak mısın?" "Peki küçük hanım, sen kurallarını benim yazdığım bir oyunun içine girmeye hazır mısın?" "Oyununu bozmaya her zaman hazırım!"