İyi okumalar...
Her ne olursa olsun mutlaka acıların seni takip eder ve asla peşini bırakmaz. Artık senin de bir parçandır. Acıyı, sadece kendi zihnim yönetse ama kötülük kokan dünyada bu imkansız.
Bütün renklerin kirlendiği bu dünya kötülerin eline geçmiş bile. Mesela maviye bakınca okyanusları göremiyorum, yeşile bakınca doğadan eser kalmamış.
Eve varınca hiç özenmeden direk turuncu tulumumla siyah sandaletlerimi giydim. Boynuma ucunda M harfi olan zarif kolyemi taktım daha makyaj yapamamıştım ağlamaktan ve ne zaman yapmaya çalışsam yine gözlerim dayanamayıp göz yaşlarını akıtıyordu, bugün Mira'nın dedikleri o kadar dokunmuştu ki bana!
Bunu nasıl söylerdi? Tüm dediklerinden zevk almıştı. Hiç mi kalbi sızlamamıştı?
Kafe diye geldiğim yer lüks bir bardı bunu kesinlikle beklemiyordum. Burasının hiçte samimi bir yer olmadığını anlamak zor olmadı hemen Doğa'nın bana attığı resim için mesajlara girdim daha kim olduğuna bakamamıştım daha doğrusu bakmaya fırsatım olmamıştı. Resmi açacakken sağ tarafımda hissettiğim soğuklukla o tarafa döndüm garsonun biri elindeki içecekleri üstüme dökmüştü onun özürlerini "Sorun yok." diye geçiştirip tarif ettiği lavaboya koştum.
Üstümü temizledikten sonra saçlarımı düzeltmeye başladım "Sorun yok, sakin ol!"
"Hep böyle kendi kendine mi konuşursun?" arkamdaki alaycı erkek sesiyle irkildim bu sesi sanki daha önceden tanır gibiydim gözlerimi aynaya diktim ah bu! Onu bir yerden tanıyor olmalıydım aklımdakileri uçuşturup "Senin ne işin var burada?" diye bağırdım kaşıyla bir yeri gösterince utancımdan gözlerimi kaçırdım bir bu eksikti erkekler tuvaletine girmiştim!
"İstersen seni kendi kendine konuşmaktan kurtarabilirim." diyerek kapıdan dışarı çıktı bende arkasından kimse görmeden çıktım.
Gözlerimi devirerek iğneleyici ses tonumla "Yine kendini bir şey sanan erkek modeli süper. Ne yani kurtarabilirim de bilmem neyde!"
Yüzünü iyice inceledim tavanda bir o yana bir bu yana dans eden ışıklandırmadan o mavi gözleri tanımam zor olmadı bakışlarından anlamıştım. Ama bu sefer daha sakindi ve ayrıca beni tanımamıştı o gün çok sadeydim bugün ise hem makyajım vardı hem de üstümdekiler farklıydı apayrı birisine dönmüştüm. Bu adam Asya ile gittiğimiz kafede bizi kibarca kaldırandı(!)
Ondan uzaklaşıp galeriye girdim resim gelmiş olmalıydı "Ne!" yüksek sesle bağırdığımı etraftakilerin tuhaf bakışlarıyla anladım bu oydu ve az önce beni masasına çağırmasına rağmen reddetmiştim!
Yavaşça onun olduğu tarafa döndüm yanında birkaç adam daha gelmişti yaşları benden en fazla sekiz dokuz yaş büyüktü aralarında şakalaşıyorlardı daha ismini bile bilmediğim adam ise dalmış gitmişti bir an o gitti gözümün önüne Baran geldi oda sürekli böyle dalıp gidiyordu aynı zamanda etrafında olan bitenden de haberdardı. Böyle dalıp gidenlerin neler düşündüğünü her zaman merak etmişimdir hem sadece benim dertlerim yoktu her insanın ayrı bir derdi vardı.
Bir saate yakın bir süre geçince adam hâlâ masada kadehini yudumluyordu eline o kadar yakışmıştı ki mavi gözleri ise etrafı tarıyordu yanındaki arkadaşları da teker teker masadan ayrılmıştı derin derin nefesler alıp masasına doğru yaklaşmaya başladım.
Tüyler ürperten bakışları vardı. Çoğunlukla kaşlarının altından bakıyor ve dikkatlice etrafını süzüyordu sadece tek tehlikenin kendisi olmasını istermiş gibi bir havası vardı.
Gözleri beni bulunca eliyle otur işareti yaptı. Hemen karşısına oturup nereden başlayacağımı düşünmeye çalıştım sadece birkaç bilgi bile yeterliydi hem sarhoş olursa ağzından laf almak daha kolay olurdu ama bu yaptığım kendimi kötü hissetmeme neden oluyordu ya iyi taraf bu adamsa..
"Şanslı kız." kaşımın ortası ince bir çizgi halini alırken anlamsızca "Ben miyim şanslı olan?" dudaklarımı birbirine bastırıp kafamı iki yana salladım. İşte bu komikti!
"Evet sensin." ellerimi masaya yerleştirip dalga geçercesine "Bu kanıya nerden vardın?" Oda aynı benim gibi ellerini masaya yerleştirip "Bundan bir süre önce masamda oturamamıştın. Gerçi bana söylediklerinden sonra bile buradasın orası ayrı bir tuhaf." işte buna şaşırmıştım bir süre ne diyeceğimi bilemedim sonra arkama yaslanarak "Beni hatırlıyorsun."
"Yüzün unutulacak gibi değil."
Mavi gözleri yüzümde oyalanırken bir şey demedim hemen birkaç bilgi alıp buradan ayrılmak istiyordum masadaki bira şişesini alıp ona tutarak "Biraz daha?" elindeki kadehi son kez kafasına dikip doldurmam için bana uzattı ve yine kafasına bir dikişte bitirdi.Birkaç kez daha bunu tekrarladım ama hiçbir etki etmiyordu sadece konuşurken yarım yamalak konuşuyordu o kadar "Adın ne?"
"Maral, senin ne?" bu biraz tuhaf olmuştu dakikalarca birlikte aynı masada olduğum adamın adını bile yeni öğrenecektim.
Geriye yaslanıp kendinden emin bir şekilde "Koray." dedi. Güzel bir ismi vardı.
Kolumdaki saate baktım bire geliyordu bir an önce işimi halletmem gerekiyordu.
"Okula gidiyor musun?" benim arkama doğru bakıp kısaca "Üniversite bitti."Konu açamıyorum kendisi de zaten hâlâ gözünü arkamdaki bir noktaya sabitlemiş bir şekilde duruyordu kaşları hafif çatılmıştı. Dişlerini de sıktığını buradan görebiliyordum.
Bende arkamı dönüp neye baktığını görmek istedim ve o kara gözlerle karşılaştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYKIRIŞ
Genel Kurgu"Oyunu kurallarına göre oynayacak mısın?" "Peki küçük hanım, sen kurallarını benim yazdığım bir oyunun içine girmeye hazır mısın?" "Oyununu bozmaya her zaman hazırım!"