Sabah kapımın hunharca çalınması ve küfürler ile uyandım.
Sendeleyerek ayağa kalktım ve merdivenlerden düşmemeye çalışarak aşağı indim. Cidden kimdi bu?
Ya da bu önemli değil her kimse onu bir güzel benzetecektim.
Kapıyı sertçe açtığımda bana 32 diş sırıtan Chanyeol ile karşılaştım. Burnumdan soluyarak: "Ne var Chanyeol?" diye soru sorma gereğinde bulundum.
Beni takmayıp : " Sana da günaydın Rina." deyip tekrar gülümsedi.
"Chanyeol sabahları hele uykuluyken aşırı huysuz olurum. Bu yüzden çüküne bir tekme atmadan ne istediğini söyle."
"Sinirli halin hoşuma gidiyor. Her neyse kahvaltı için sana eşlik etmeyi düşünüyordum." Bana mı yürüdü o? Her neyse. Yine riske girip karnımın rezil olmasına müsaade etmeyecektim.
"Biraz bekle. En azından yüzümü yıkayayım." diyerek üst kata koştum.
Aşağı indiğimde hala kapıda duruyordu.Hızlı adımlarla yanına gelip kapıyı kapattım.
Birlikte yürürken aklıma gelen soru ile ona döndüm.
"Arkadaşın yok mu? " Hafif bir tebessümden sonra: "Tabi ki de var. Popüler birisiyim ben. Şu suratla kim popüler olmaz ki? Sadece çok yakın olduklarım şu an burada değil." dedi.
Kendine yağdırdığı övgüleri görmezden gelerek: "Niye benimle ilgileniyorsun?" diye sordum.
"Öyle kesin bir nedeni yok. Sadece şu kamptaki çoğu kişi sıkıcı. " Başımı sallamakla yetindim.
Yemekhaneye geldiğimizde çoğu kişi çoktan masalara oturmuş tabaklara gömülmüşlerdi bile.
Yürürken az daha birisine daha çarpıyordum. Aslında çarpmışım. Elindeki birkaç kağıdı yere düşürmüştü.
Biraz insani duygularım ortaya çıkmış ve bende eğilip kağıtları toplamasına yardım etmiştim.
Birlikte ayağa kalktığımızda bana teşekkürler diye mırıldandığını duydum. İnsan düzgün bir teşekkür ederdi. Ne kaba bir kız.
Sevdim bunu.
"Hey sen Bay Kim'e bir torba köpek pisliği gönderen kızsın." diye bir anda konuşan Chanyeol'e bakıp tuhaf ama bir şekilde gözüme iyi gelen kıza döndüm. Bu kız da çok güzeldi. Sarışın, yeşil gözlü, benden kısa ama yine de bir kıza göre ortalamanın üzerinde bir boya sahip bir kız. Ve Koreli olmadığı her halinden belli. Sanırım Chanyeol'ün ne dediğini anlam-
"Evet bir sorun mu var?" diye ukalaca cevapladığında düşüncelerimde yanıldığımı kanıtlamış oldu. Üstelik ukala bir kızdı. Bu kızı kesinlikle sevmiştim.
Chanyeol ben suçlu değilim der gibi ellerini havaya kaldırdığında bu durum hoşuma gitmişti. Yani komikti biraz. Sanırım burası düşündüğüm kadar kötü geçmeyecekti. Ama bu kamptan gitmek istemediğim anlamına gelmezdi.
Kız gözlerini devirip sinirli adımlarla hızlıca uzaklaştı.
Chanyeol'e dönüp : "Onu tanıyor musun?" diye sordum.
"Pek sayılmaz. Buraya yaklaşık bir yıl önce geldi ama birkaç kişi dışında konuştuğunu hiç görmedim. Onlarla da birkaç kez konuşmuştur."
"Adını biliyor musun?"
"Öğrenme gereğinde bulunmadım. Hem sen niye soruyorsun? Hoşuna mı gitti kız?"
"Evet." deyip kestirip attım.
Yemeklerimizi alıp masaya oturduğumuzda Chanyeol adeta karşısında bir kız olduğunu unutarak önüne dalmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Olimpos Melezleri [EXO Fanfic]
FantasyOlimpos Tanrılarının gerçek olduğunu öğrendim. İnsanlardan melez adı verilen çocuklarının olduğunu da. Ve ben de onlardan biriyim. Not : Bu bir Percy Jackson fanfiction'ıdır. Ondan esinlenerek yazılmıştır.