Bir insanı sevip aynı zamanda nefret etmenin yalnızca okuduğum kitaplarda klişeleşmiş bir kalıp olduğunu düşünürdüm. Fakat son zamanlarda yaşadıklarım okuduğum satırlardakinin aynısıydı.
Sehun'dan hem nefret ediyor hem de seviyordum.Onu sevdiğim için de nefret ediyordum. Saniyelik bir gülümsemesini görmemle içimde tarif edemeyeceğim bir huzur doğuyordu. Fakat saatlik bir sinirlenmesini görmemle günümün yarısından fazlası mutsuz geçiyordu.
Daha dün benimle ilgilenmesi beni çok mutlu etmişti. Bunun üstüne bana kendi isteğiyle sarılması ve birkaç şey anlatması beni duygulandırmıştı.
Dengesiz biri olduğunu zaten bildiğim için sonraki gün eski haline döneceğini tahmin edebiliyordum.
Hayır. Asıl sorun bunu bildiğim halde gece uyumadan önce kafamda içime giren ergen kızın sesini susturmamış beni hayaller diyarına götürmesine izin vermiştim.
İçinde Tessa'nın saçmalıklarının olmadığı bir yer ne kadar zor görünse de bir sürü hayal kurup kendimi umutlandırmaktan başka bir şey yapmamıştım.
Sonuç yüzüme bile bakmadan yanımdan geçip gitmesiydi. Tamam her zamanki haliydi. Onun değişmesini beklemiyordum. Belki de ben bu kadar umutlandığım için bu kadar üzülüyordum. Eskisi gibi umursamaz olmayı ben de isterdim.
"Abla o kim?" Varlığını unuttuğum ve konuşunca hatırladığım Mia'ya dalgın gözlerle baktım."Kim?"
"Az önce yanımızdan geçen kişi. Siyah saçlı."
Ona kampı gezdirirken amacımı çoktan unutmuş yine Sehun'a odaklanmıştım. "Ah o mu? Sehun." Mia'nın gözleri saniyelik parladığında bunu çokta garipsememeye çalıştım.
"Tessa Abla'nın bahsettiği Sehun mu? Hani şu senin sev-" Biraz yüksek sesle konuştuğundan hemen elimle ağzını kapattım.
Tessa'yı mahvedecektim. Sabah hemen yanımıza gelmiş ve bizi uyandırmıştı. Mia ve Tessa aşağı indiğinde hemen giyinip bende inmiştim. O kadar kısa sürede bunları ne ara anlattığını çözemiyordum.
Kim bilir başka neler sokmuştu kızın kafasına?
Elimi yavaşça geri çekerken : "Mia bu bir sır. Sadece Tessa ve sen biliyordun. Kimseye söyleme olur mu?" diye sordum. Kafasını gülümseyerek aşağı yukarı salladığında ben de gülümsedim.
"Bu arada Tessa'yı gördüğün yerde lütfen kaç." Cümlemi bitirmemle tatlı bir kahkaha sunmuştu. Gülüşü beni de gülümsetirken insanlardan uzak çiçeklerle dolu bir alana gelmiştik.
Oldukça güzel ve insana huzur veren yer Mia'yı da mutlu etmiş olacak ki koşarak çiçeklerin arasına atladı.
Benim hafif bir tebessümle bu güzel görüntüyü izlerken Baekhyun gelip güzelliğin içine etmişti. Yanımdan geçerken omzuma çarpmayı unutmamış ve Mia'ya ilerlemeye başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Olimpos Melezleri [EXO Fanfic]
FantasyOlimpos Tanrılarının gerçek olduğunu öğrendim. İnsanlardan melez adı verilen çocuklarının olduğunu da. Ve ben de onlardan biriyim. Not : Bu bir Percy Jackson fanfiction'ıdır. Ondan esinlenerek yazılmıştır.