"Yaralanan yok değil mi?" Kris sorduğunda herkes hayır anlamına gelen mırıltılar çıkarıyordu. Hava aydınlanmak üzereydi ve biz yaklaşık yarım saat önce kampa dönebilmiştik. Kılıcın gücüyle yaratık toz olup havaya karışmıştı. Ancak aşırı güçten dolayı kılıç otobüsü de parçalara ayırıp bize çarpmasına sebep olmuştu.
Sehun benden önce durumu fark ederek beni kurtarmıştı. Yine.
Chanyeol ve diğerlerinin zaman aktıkça canları daha fazla yanıyordu . Bu yüzden yakın kampa o durumda yürüyemezlerdi. Bir de bizden gitmemizi istiyorlardı. Kris son gücüyle bir boyut kapısı açıp bizi kampın girişine kadar getirebilmişti.
Ve işte buradaydık.
Diğerleri bizi merakla beklerken hepimizi sağ salim görünce yüzleri aydınlanmıştı. Kampta kalan Luhan ve diğerleri de onlarla birlikte bizi bekliyordu.
"Hain kimdi?" Arkalardan bir kız sorduğunda Chanyeol cevapladı. Kampa girdiklerinde acıları çok büyük bir farkla azalma göstermişti.
"Adonis melezi Huang Zi Tao." Bazıları şaşırırken , bazıları tepkisiz duruyordu. Tao'yu tanımıyordum. Birkaç kez görmüş ve hiç konuşmamıştım.
"Her neyse. Şimdi herkes gidip dinlensin iki gün boyunca bir şey yapmanıza gerek yok. Ancak sonra balo salonunu hazırlamaya başlayacaksınız." Kai konuştuğunda herkes memnuniyetle kabul etmiş ve yavaşça dağılmaya başlamıştı.
Tessa sinirle :" Şu düşen çocuğu niye cezalandırmıyorsunuz? Onun yüzünden ölüyorduk." dedi. " Onunla uğraşacak vakit yok şimdi. Önce şu kısıtlacıyıları halletmemiz gerek." Kris cevap verdiğinde Luhan yanımıza gelerek :" Çocuklar sanırım siz yaralısınız." dedi.
"Kısıtlayıcılarda bir problem var. Durduk yere vücudumuza zarar verdi. Düzeltebilir misin?" Chanyeol sorduğunda hep birlikte revire doğru gidiyorduk.
Tessa'nın yaraları kapanmıştı bile. Benim vücudumda yara ya da kesik yoktu, ancak çok fazla enerji harcadığım için başım giderek ağrımaya başlamıştı. Ceketimin ucunu acımı biraz dindirmek için sıktım. Diğerlerinin acısı benden yüz kat daha fazlayken bunun için yakınmayacaktım.
Revirden içeri girdiğimizde Chanyeol ve Kai kendini yatağa atarken, Jessica hepimizden önce gelerek merhem hazırlamaya başlamıştı. Sehun ve Kris bir sandalyeye otururken Tessa ve ben duvara yaslanarak yere oturmuştuk.
Sehun ile göz göze gelmemeye çalışarak tüm dikkatimi Luhan'a vermiştim. Bana destek oluşu, elimi tutuşu, beni koruması saçma bir şekilde utanmama sebep oluyordu. Bunları o anlamda yapmadığı her açıdan belliydi, ancak yine de elimde olmadan mutlu oluyordum.
"Biriniz kısıtlayıcınızı çıkarsın." Luhan hepsine kısa bir bakış atarak konuştuğunda Kris kulağını saran metal aleti çıkardı. Luhan eline aldığı metali incelerken masanın üzerine koydu ve cebinden çıkardığı küçük cam kutunun içindeki mavi tozu metalin etrafına döktü.
"Ne yapıyorsun?" Kris sorduğunda :" Tuhaf bir şeyler var." diye cevapladı Luhan. Herkes o yöne bakarken başımın iyice ağrıması ile kafamı eğdim ve gözlerimi kapattım. Herkes Luhan'a odaklandığından bana bakmamaları iyiydi. Dikkat çekmek istemiyordum.
"İyi misin?" Tessa fısıldayarak sorduğunda başımı kaldırıp gülümsemeye çalışarak :"Başım ağrıyor sadece. Önemli değil." dedim ve tekrar Luhan'a odaklandım.
Değişik bir sıvıyı tozun ve metalin üstüne dökmesiyle birden metalden siyah bir toz bulutu yükseldi. Luhan geri çekilirken toz bulutu yavaşça havaya karıştı ve yok oldu.
"Büyü yapılmış." diye mırıldandığında herkes rahatlıkla duymuştu. "Kampın içinde büyü kapanları olduğu için hissetmediniz sanırım. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Olimpos Melezleri [EXO Fanfic]
FantasyOlimpos Tanrılarının gerçek olduğunu öğrendim. İnsanlardan melez adı verilen çocuklarının olduğunu da. Ve ben de onlardan biriyim. Not : Bu bir Percy Jackson fanfiction'ıdır. Ondan esinlenerek yazılmıştır.