6 ♦ Polis

9.6K 769 115
                                    

Umarım bölümü beğenirsiniz. Voteleri ve yorumları unutmayın 🖤 Sizleri seviyorum...

-----------------

Ay yüzlü...
Bu kelimeleri ikinci kullanışıydı. 

İlkinde barda ringden indiğimde söylemişti. İkincisini ise dün gece. Neden ismimin anlamını söylediğini bilmiyordum. Belki de böylesi daha hoşuna gidiyordu.

Peki ilk karşılaşmamız olmasına ve daha adımı söylemememe rağmen nereden biliyordu? İşte bu kafamı karıştırıyordu. Hele ki bunu gözlerime vuran gün ışığı karşısında hatırlamak daha da sinir bozucuydu.
Bir elim alnıma giderken ağrıyan başım yüzümden sinirle inledim. Tüm vücudum sızlıyordu. Ancak ense kökümdeki ağrı hepsinden daha kötüydü.
Kelimenin tam anlamıyla "dünden kalmış" gibi hissediyordum.
Gözlerimi yavaşça açıp etrafıma göz gezdirdim. Burası benim odamdı. Buraya nasıl geldiğim hakkında bir fikrim yoktu ancak kimin getirdiğini biliyordum.
Acar...
Dün gece bana mesaj atmıştı. Ancak o kafayla okumak mümkün değildi. Hızlıca etrafıma bakarak telefonumu aradım. Bunun için yatakta oturur pozisyona gelmiştim. Bakışlarım hemen yanımdaki komidine takıldı. 

Telefonum oradaydı. Elimi uzatıp telefonumu aldım ve mesajlara girdim. Okunmamış bir mesajım vardı. Neredeyse iki saat önce gönderilmişti. Kimden olduğu yazmıyordu ancak bir adres yazılıydı.

Dün gece mesaj atan numarayla aynıydı. Yani Acar'dı adresi atan.
Adresi es geçip dün geceki mesajı açtım. 

'Sana bir teklif sunmaya geldim. Barın arka çıkışındayım. Hemen gel.'

Teklif mi? Ne teklifiydi bu?
Ne ara bana teklif sunacak kadar güvenmişlerdi?
Telefonu komidine bırakıp yataktan kalktım. Üzerimde hala dün giydiğim elbisem vardı. Ayrıca leş gibi içki kokuyordum. Yüzümü buruşturarak banyoya doğru ilerledim.

Hızlıca duş alıp üzerimdeki kokudan kurtulduğumda daha iyi hissediyordum. Beyaz, uzun saçlarımı özensizce örerek yüzüme düşmelerini engelledim. Saç diplerimde hafiften çıkan renk asıl rengini belli ediyordu.

Siyah...
Tezatlık.
Saçlarımın asıl rengi neredeyse siyahtı ve ben bir yılı aşkın süredir beyaz saçla takılıyordum.
Önceden de belirttiğim gibiydi. Sıra dışı olmak hoşuma gidiyordu.
Ani bir dürtüyle elimi burnuma yaklaştırarak hapşırdım.
Harika!

Şimdide hasta oluyordum. Hem de havalar tam anlamıyla soğumamışken.
Merdivenlerden inerken mutfağa geçip kendime atıştırmalık bir şeyler hazırladım. Hastalığıma iyi gelecek birkaç bitkiyi de kaynatıp suyunu fincanıma döktüm. 

Hızlıca bir şeyler yedikten sonra pantolon-gömlek ikilisini üzerime geçirerek örgülü saçlarıma hiç dokunmadan telefondaki adrese gitmek üzere yola çıkmıştım. 

Acar verdiği adresin yanında birde buluşacağımız saati de yazmıştı. Fazla mı düzenliydi acaba?
Teklifini merak etmiyor değildim. Öyle bir adamın – ki beni iki gün önce kaçırdıklarını da düşünürsem- ne gibi bir teklifi olacağını merak etmemek imkansızdı.

Tehdit edeceğini düşünmüyordum. Öyle olsa bunu beni bir kez daha kaçırarak yapabilirdi. Tehditleri zaman daha gerçekçi kılınırdı hem. Belki de sisteme sızarken tamamen masum düşünceler içinde olduğumu kabullenmişlerdi. 

Yani en azından amacımın dosyaları sızdırmak olmadığını anlamışlardı. Hatta belki de çenemi kapalı tutarsam rahat bırakacaklarını söyleyeceklerdi.
Evet! Bence kesinlikle böyle olacaktı.
Sonunda verilen adrese ulaştığımda beni şirin bir kafe karşıladı. Görünüşü bile Acar'ın gideceği mekanlara tersti. 

M.I.M.  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin