"Ellerini kaldır ve ayağı kalk hemen!"
Telaşla ellerimi kaldırmaya çalıştım ancak sol kolum ani bir şekilde sızlayınca dişlerimi sıkarak ayağı kalktım. Sağ elimle yaramı sarmaya çalıştım. Bu Savaş'ın hemen dikkatini çekmişti.
"Çok fazla hareket etme."
Gözlerimi devirme isteğiyle yanıp tutuşurken sağlam elimi havaya kaldırarak paniklemesini engellemeye çalıştım. Korkuyordu ve ne yapacağını bilmiyordu. Ses tonundaki titreklik ve acemilik belli ediyordu kendini.
"Yürümeye başla." Dedi hızlıca ancak ben yürümeyi reddederek yerimde durduğumda sırtımdan sertçe ittirerek uyardı. "Yürüsene."
Dişlerimi daha da sıkarak acımı hafifletmeye çalıştım. Bu konuda Savaş hiç yardımcı olmuyordu. Dediğini yaparak küçük adımlar atmaya başladım. Nasıl kurtulacağımı bilmiyordum. Çatışma hala devam ediyordu ve ben onlardan giderek uzaklaşıyordum. Bir mucize olmadığı sürece kurtulamayacaktım.
Sonunda beni durdurduğunda ormanlık alana girmiştik. Silah sesleri hafiften duyuluyordu.
"Şimdi." Diye yutkunarak Savaş. "Yüzünü bana dön."
İçimde kopan fırtınalar öyle büyüktü ki düşünmeme fırsat vermiyordu. Eninde sonunda olacaktı bu zaten. Nereye kadar gizleyebilirdim ki? Bundan kaçamazdım.
Yavaş bir şekilde arkamı döndüm. Beni elbette ilk baktığında tanıyamadı. Bunun iki nedeni vardı. Birincisi perukdu. İkincisi ise, ki bu en önemli nedendi, beklediği kişi ben değildim.
"Ne yapıyordun orada?" diye sordu. "Hacker sen misin?"
"Ben..." Devamını getiremedim.
"Sen ne?" dedikten hemen sonra ses tonumdaki tanıdıklığı fark ederek duraksadı. "Sen..."
Giydiği takım elbiseden nefret ettiğinden emin olduğum kadar emindim beni tanıdığına. Sağlam kolumla peruğumu çıkardığımda şaşkınlıkla gözleri büyüdü.
"Ayza."
Silahı indirecek gibi olduysa da vazgeçerek bana doğrultmaya devam etti.
"Sen kötü tarafta mısın?" diye sordu şaşkınlıkla.
"Nereden baktığına bağlı, Savaş." Elindeki silahı işaret ettim. "Bana silah tutan sensin."
Hırsla silahını indirerek ağaçların arasına fırlattı. Rahat bir nefes aldım.
"Sen ne yaptın?" dedi. Daha sonra sesini alçaltarak devam etti. "Babamı tutuklattın ve şimdi buradasın. Senin amacın ne?"
"Mecburdum." Dedim babasına yaptığım şeye hitaben.
"Senin amacın ne?" dedi yeniden sesini yükselterek. Aynı şekilde bende sesimi yükselterek cevap verdim.
"Kötü olan herkesi adalete teslim etmek." Sol koluma sağ elimle destek çıkarak acımı hafiflettim. "Bak, bu işlere nasıl bulaştığımı sorma. Uzun hikaye."
"Bulaştığın bu işler bu sefer benim peşimde mi?"
"Ne?" şaşkınlıkla soludum. "Neyden bahsediyorsun sen? Bu belgelerde sende mi varsın?"
"Onlarla iş birliğinde olmam buna yetiyorsa, evet."
"Uyuşturucu." Diye bağırdım hırsla. "Uyuşturucu işine mi girdin?"
Bunu yapmış olamazdı. Her şey olabilirdi, intikamını almak için her şeyi yapabilirdi ama insanlara zarar vermeyi düşünmüş olamazdı. İmkanı yoktu!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
M.I.M.
ActionHiç, bir olayın hayatınızın dönüm noktası olduğunu hissettiğiniz oldu mu? Peki büyük bir hata yapacağınızı bildiğiniz halde yine de devam ettiniz mi? Ben yaptım. Başıma güzel şeyler geldiğini söyleyemem. Zarar verdim, parçaladım ve ihanet ettim. A...