32 ♦ Eski Defter

4.4K 337 137
                                    

Öncelikle bölümü okumadan önce söylemek istediğim şeyler var. Bölümü okuduğunuz zaman neden diğerlerinden daha geç geldiğini anlayacaksınız. .Çünkü bu bölüm benim yazdığım diğer bölümlerin üç katı fazlası oldu. Yani bu bölüm tam üç bölüm uzunluğunda. 🖤

Ayrıca kendi açımdan oldukça büyük bir başarıya imza atarak bir ayda tam 4 bölüm yayınladım. Normalde 2 ayda bile zor bölüm yazabilen ben sanırım tatilde olmanın verdiği rahatlıkla durmadan yazdım. Diğer tatillerden farklı olarak bu tatil en rahat geçirdiğim tatil oldu. Çok fazla yazma imkanı buldum çünkü.

Onun dışında bu bölümde herkesten yorum bekliyorum. Satır arası yorumlarınızı hele heyecanla bekliyorum. Şaşırdığınız her satıra yorum yazmanızı istiyorum. Beğenen herkesten vote vermesini rica ediyorum. Bir sonraki bölüm son bölüm olacak. Beni yalnız bırakmayın.

---

Derin bir nefes alarak pencereden dışarı baktım. Bugün hava çok güzeldi. Soğuyan havaya inat bahçede gezinen kuşlar vardı. Yerde solmaya yüz tutmuş yaprakların bile ayrı bir güzelliği vardı bugün. Havanın aydınlanmasına az kalmıştı. Penceremden içeri doğru süzülen ay ışığı dışında başka bir ışık yoktu. Etraf loş bir ışıkla çevrelenmişti. Evdeki herkes uyuyor olmalıydı. Yeni görev için dinleniyorlardı. Son olaylardan çok fazla haberim yoktu ancak Savaş'ın dediğine göre bir sonraki nakliyat onun şirketiyle olacaktı. Yeri ve saati söylemek konusunda zorluk çıkarmayacaktı. Çünkü o bunun için buraya gelmişti.

Geçen saatler ya da günler artık o kadar da ilgi odağım değildi. Bazen oldukça dalgın olabiliyordum. Düşünürken geçen zamanların farkında olamayabiliyordum. Berk ile olan iletişimim öncesinden daha çok artmıştı. Benim dışımda herkes aynı davranıyordu Berk'e. Sanki öğrenmemişler gibi. Cenk hala aynı şekilde sataşıyordu Berk'e. Berk de ona tabiki. Ancak hepsinin bildiğini biliyordum. Sadece ne zamandan beri bildiklerini bilmiyordum.

Sahi ne zamandır ayakta uyuyordum?

Odanın kapısı hafifçe tıklatılıp ben daha yanıt vermeden açılınca, omuzumun üzerinden gelen kişiye baktım. Gelen Acar'dı. Elinde bir fincanla içeri girip kapıyı olabildiğince sessiz örttü.

"Kahve?" Elindeki fincanı bana doğru uzattı. Reddedince kendisi bir yudum alarak komidinin üzerine bıraktı. "Uyanık olduğunu tahmin etmiştim." Tam karşıma kadar gelip tek omzunu duvara yasladı. "Gerçi pek uyuduğun söylenemez şu aralar." Gözümün altında belirmeye başlayan halkalar bunun destekçisiydi.

"İhtiyacım yok."

Anında reddetti.

"Her zamankinden daha çok ihtiyacın var. Çünkü..."

"Görev için." Diye mırıldandım. "Biliyorum."

"Abin için, Ayza. Onun için çok zor."

"O benden daha güçlü." Diye fısıldadım imrenircesine. "Her şeyi tek başına, yalnızken, atlatmış."

Hafifçe tebessüm ederek başını dışarıya doğru çevirdi.

"Kime çektiğin belli o zaman."

"Hayır, hayır. Ben onun gibi değilim. Ben güçlü değilim." Çünkü hiç güçlü hissetmedim.

"Olay güçlü olmak değil. Cesur olmak. Şu zamana kadar çoğu insanın korkudan bayılacağı birçok iş yaptın. Kendini küçümseme."

"Bundan birkaç ay öncesi olsa bunları yapacağıma inanmazdım."

"Birkaç ay önce böyle biri değildin çünkü. O birkaç ayda ne kadar büyüdüğünü sana anlatamam."

Büyümekten çok çöktüğümü hissediyordum. Bazen iç organlarım iflas edecek gibi oluyordu. Sanki onlarda pes etmek istiyorlardı. Yolun sonuna gelmiştik belki de ama ben yorulmuştum.

M.I.M.  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin