Geçmiş...
Hepimizi şekillendirir. Bugün olduğumuz kişinin temelidir geçmiş. Ne kadar güçlü kaldığındır. Geçmişinden ders çıkarmak güzeldir. Ancak ya geçmişin aslında düşündüğün gibi değilse?
Bazen insan kendini öyle zayıf hisseder ki her daim saklanacak bir sırt arar. Cesareti çatlak bir vazodan farksız ufacık bir darbede yok olur. Yalnız hisseder. Herkes ona karşı duruyormuş gibi. Bazen ise tam tersidir. Öyle güçlü hisseder ki kendini her şeyi yapabileceği düşünür. Kim dursa karşısında yeneceğini bilir. Gelecekten korkmaz. Daima ikinci bir plan düşünür.
Birinin desteğini hissetmeyeli o kadar uzun zaman olmuştu ki neredeyse unutmuştum. Bana bakan ailem öldüğünden beri ne kadar yalnız hissettiğimi şimdi anlıyordum. Berk'in benim kardeşim olduğunu öğrendiğimde içime doluşan öfkeye önce anlam verememiştim ancak şimdi anlıyordum. Sorguluyordum neden yanımda olmadığını, neden daha erken gelmediğini.
"Neden ben senin abinim diyen bir kişiye inanayım?" diye sordum. Ancak çoktan inandığımı ona hemen söylemek istemiyordum. Ona güvenmek istediğimi bilmesini istemiyordum.
Berk'in odasında, o koltukta ben yatağının üzerinde karşılıklı oturuyorduk. Acar büyük haberi patlaktıktan sonra konuşmamız için bizi yalnız bırakmıştı. Çıkmadan önce ise dalgın olmamı fırsat bilerek silahı elimden almıştı. Bu gecenin kanlı bitmesini istemiyordu. Ancak beklediği bir şey olsa gerekti. Sahi o nereden öğrenmişti?
"Kanıtlayabilirim." Ses tonundaki titremeyi fark etmiştim. Her ne kadar gizlemeye çalışsada. Heyecanlı mıydı? Her şeyi öğrendiğim için. Ya da belki gergindi. Ona inanmayacağımı düşündüğü için. Hızlıca yerinden doğrulup yatağının yanındaki komidinini karıştı. Aradığını bulana kadar uzunca bir süre kurcalamıştı. Sanırım elleri de titriyordu. "Burada."
Elime tutuşturduğu kağıt parçasına baktım. Aslında bu bir resimdi. Sadece yarısı vardı. Bir adam ve 4-5 yaşlarında bir çocuk.
"Nedir bu?"
"Tanıdık gelmedi mi? Yeniden bak. Çünkü biliyorum."
"Neyi biliyorsun?"
"Yarısının sende olduğunu."
Resme daha dikkatli bir şekilde baktım. Adamın yanında sadece omzunun bir kısmı görünen biri daha vardı ve adamın sağ eli fotoğrafta yoktu. Sanki elini birinin omzuna yada ona benzer bir şeye koymuş gibiydi. O kısım kesilmişti. Şaşırmama neden olan ise o eksiklerin benim fotoğrafımda olmasıydı.
"Eğer bunu benimkiyle birleştirirsem..." Devam edemedim. Ne diyeceğimi bilmiyordum çünkü.
"Eğer birleştirirsen hayatlarından çok mutlu bir aile göreceksin. Mutluluklarının fotoğrafın karesini sarmış olduğunu fark edeceksin."
Gözümden düşen bir damlaya engel olamadım. Bakışlarımı fotoğraftan ayırıp aynı benimkiler gibi dolu dolu olan Berk'in gözlerine çevirdim.
"Peki neyi göremeyeceğim?"
Yutkundu. Anlatmakta zorlanıyordu. Belki hatırlamak istemiyordu. Gözlerinde oluşan binbir parça kırıklarla başladı konuşmaya.
"O ailenin nasıl darmaduman olduğunu göremeyeceksin. Sanacaksın ki mutluluk onlarda aynı fotoğraf karesinde olduğu gibi kaldı. Ancak onlardan zorla alındığını göremeyeceksin. Nasıl alındığını bilemeyeceksin. Nasıl ayrı düştüklerini." Gözünden düşen gözyaşı için omuz silkti. "Belki bencilce onları suçlarsın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
M.I.M.
ActionHiç, bir olayın hayatınızın dönüm noktası olduğunu hissettiğiniz oldu mu? Peki büyük bir hata yapacağınızı bildiğiniz halde yine de devam ettiniz mi? Ben yaptım. Başıma güzel şeyler geldiğini söyleyemem. Zarar verdim, parçaladım ve ihanet ettim. A...