(26) Baba!!

273 54 25
                                    

BU İŞİN PEŞİNİ BIRAKSAN İYİ OLUR

İçim aniden endişe ve korkuyla kaplandı. Kelimeler önce beynimi zorladı ve ardından da kalbimin sıkışmasını sağladı. Sadece biraz nefes almaya çalıştım ve düşünmek istedim.

Bana mıydı? Sanmıyorum. Burada kaç kişiyi tanıyordum ki bana gönderilmiş olabilirdi. Selen'de böyle bir şey yapamazdı.

Pekii... İşte bu pekiden sonra aklıma gelen şeyi söylemek istemiyordum. Kalbim el vermiyordu beynimin düşündüklerine. Ama belkide buydu. Ailemin bir düşmanı mı vardı? Ya da onun gibi bir şey. 

Üstündeki yazı o kadar ürkmemi sağlamıştı ki altındaki kahverengi kutuyu çoktan unutmuştum.

Ellerim bedenimin ürkekliğinden titreyerek kutuya gitti. Kutunun üstüne ellerimi koydum. Neden korktuğumu bilmiyordum. Küçük takı kutusu gibi bir şeydi. İçinden kesik el falan çıkmayacaktı. Ama üzerimde o kadar bir gerginlik vardı.

Derin bir nefes aldım. Kutuyu açmak için yanlarından tuttum ve tam açacaktım ki babamın sesiyle aniden kafamı merdivenlere çevirdim.

"Günaydın kızım. O ne?"

Tekrarda derin bir nefes aldım boğazımdan bir kelime dahi çıkmadı. Kafamı çevirip kutuya ve üstündeki nota bir daha baktım. Bu sırada babam bana yaklaşmaya devam etti. Kafamı bir daha ona çevirdiğimde yazıyı okuyordu. Annem ise merdivendeydi. Babam okumasıyla birlikte bana döndü ve aniden çıkıştı.

"Sen babana gelen bir kutuyu nasıl açarsın Hira? Bu konuda hassas olduğumu bildiğin halde."dedi ses tonu hiç de kısık olmayan bir şekilde. Kelimelerinden bile bir şeyler sakladığı belliydi ve bu kutunun ona geldiği. Aniden kutuyu önümdeki masaya bıraktım ve ayağa kalkarak konuşmaya başladım.

"Peki biz ne zamandır ailemizden bir şeyler saklıyoruz baba? Biz ne zamandır bir şeyleri gizliyoruz birbirimizden?" dedim aşırı kızgın ve sesli bir tonda. Çünkü gerçekten kızgındım. Neydi yani. Biz ne zaman böyle olmuştuk. Dışarıdan böyle mutlu görünen ama aslında içi gizemlerle sırlarla dolu bir aile.

"Hira!"dedi babam sesi senkronize olarak kısıldı. Kızgın değildi. Sanki suskunluğuna zaman kazandırmak için için adımı söylemişti. Sadece haklı olduğumu o da fark etmiş ve cevap verememişti.

"Ne bu. Hangi iş ne işi baba?"dedim. Sesimin yüksekliği aynı şekildeydi.

"Hira sadece şirket işleriyle alakalı bir şey. Bizim çok ünlü bir şirketimiz var. Bu konuda düşmanlarımız olması çok ama çok normal. Şu yaptığın sadece çocukluk. Abarttığının ve huzurumuzu kaçırdığının fakına var."dedi. Normalde şu durumda ses tonu daha yüksek olurdu. O kızgınlığını hissederdim. Şu an o bile farklıydı. Kızar gibi değil açıklama yapar gibiydi.

"Hiç bir şey yokken ülke değiştiren de biziz. Eski hayatımızı bir yanda bırakanda biziz. Evimize tehdit yazıları gelende biziz ve evet bunların yanında benim yapabileceğim daha normal bir davranış yoksa ben çocukluk yapıyorum baba ve ben abartıyorum."dedim. Ses tonum çok ama çok yüksekti. Ama şu an ki sinirimle yapabileceğim en normal şeydi.

Bir bıkkınlıkla babamın gözlerini derinliğimle boğmaya devam ettim. Kelimelerim karşısında hiçbir şey diyemedi. Dememeliydi. Ona kırgındım. Aslında hem anneme hem de babama kırgındım ama babam şu an dedikleriyle daha ağır basıyordu.

O da yutkundu bir şeyler söylemeye çalıştı. Ağızında bir şeyler geveledi ama sonuç kocaman bir boş kümeydi. Tekrardan yutkundu.

"Hira bak..."dedi devamının gelmeyeceği fazlasıyla belli olan bir tonda. Sesi kısık çıkmıştı. Gözleri ise anlamlı.

"Bu kadar! Tahmin etmiştim. Açıklamanız bu kadar. Bana bu evde anlatılan bu kadar."dedim. Sesimde aynı babamınki kadar kısıktı. Eğilip koltuğun üzerinden çantamı elime aldım ve kapıya doğru yürüdüm. Bahçeyi hızla yürüdükten sonra kapıda bekleyen arabaya bindim. Kemal amcada bir şey demeden sürmeye başladı.

Gözümden bir damla yaş aktığını fark ettim. Belkide bu damla şu an yaşadığım mutsuzluğun en güzel tarifiydi. Her anım mutlu olamazdı veya her şey mükemmel. Ama zaten benim istediğim de bu değildi. Bu kadar doyumsuz değildim.

Ben ailemin bir sırrı olduğunun farkındaydım benden bir şey saklandığının ama sanki bu iki şey bağlantılı değildi. Sanki her şey bir yandaydı. Yapboz bir daha açılmıştı. Her parça en uç noktadaydı. Bu da anlaşılmasını zorlamıştı.

Ben böyle uzun uzun düşünürken okula geldik. Arabadan indim biraz erkendi ama hala bir çok kişi vardı. Kimseyle uğraşaçak havada değildim. Kimseyle bir şeyler konuşacak. Hızlı adımlarla sınıfıma çıktım.

Sınıfta neredeyse kimse yoktu. Bu hoşuma gitmişti. Herkese günaydın dedikten sonra sırama oturdum.

Bir şeylerle oyalanmak iyi gelebilirdi. Ben de telefonumu ve kulaklığımı çıkardım.  Kulaklığı taktım ve rastgele bir müzik açtım. İnstagrama girip sayfamda dolanmaya başladım. Normalde böyle sosyal medya kuşu değildim. Ara ara kullanırdım. Ve şu an kafamı dağıtmak için en ideal şeylerden biriydi.

Dolanmaya devam ettim ama sıkıldım. Sınıf da bu arada dolmaya devam etti. Selen gelmişti ama bizimkiler hala yoktu. Selen'in ara ara bana baktığını fark ettim ama şu an beynim bu kadar yorgunken bir de onu düşünecek havam yoktu. O da bir süre sonra sınıftan çıktı zaten. Hoca gelmeden sınıfta bulunmak pek ilgi alanı değildi. 

Ardından Batın geldi. Tek kaldığımı fark edince yanıma geldi. Biz bir şeyler konuşurken Derin ve Demir'de geldi ve sohbete dahil oldu.

Arkadaşlarım yanımda olduğu için mutluydum. Onlarla sohbet etmek sadece bir kaç kelimede olsa da konuşmak gerçekten çok iyi geliyordu.

Ayrıca onlara üzerimdeki dalgınlığıda fark ettirmemeye çalıştım neşeli olmayı  gülmeye denedim. Hep mutsuz görünüp etrafımda ilgi olmasını istemezdim. Zaten ilginin bende olması beni utandırırdı. Bu Selen'in ilgi alanıydı.  

Ben ne kadar böyle davransamda Demir bir şeyler fark etti.

"İyi misin? Durgun görünüyosun."dedi aniden. Bir süre bekledikten sonra cevap verdim.

"Evet iyiyim. Dün biraz geç yattımda uykusuzum ondandır."dedim geçiştirmeye çalışarak. Demir her halimden nasıl olduğumu anlayabiliyordu. Her an yanımda olabilmek beni mutlu edebilmek için çabalıyordu. Onun düşünmesi bile insanı mutlu etmeye yetiyordu.

"Uykuluyken bile bu kadar güzel gözlere sahip olmak güzel olsa gerek."dedi beni düşüncelerden hızla çeken bir şekilde. Fazlasıyla utandım. Derin ve Batın kendi hallerinde takıldıkları için duymadılar. En azından bu iyiydi. Utançtan gülerek yere eğdiğim başımı yavaşça kaldırdım.

"Bir kızı iltifatlarıyla bu kadar mutlu edebilmek de güzeldir diye tahmin ediyorum."dedim. Utancımın hala geçmediği kızarmış olduğunu düşündüğüm yanaklarımdan belli olabilirdi.

"O kız sen olunca öyle."dedi. Gülümsemem iki katına çıktı. Utançtan kızardım resmen. Gözlerinin içindeyken daha fazla utanıyordum ama bu güzel duygudan da kendimi alamıyordum.

Herkes konuşmayla meşgulken. Sınıfın kapısı birden açıldı. Bu kapı sesi eşittir hoca geldi demekti.

Gözlerimi aniden refleksmen kapıya çevirdim ve birden kendimi babamın gözlerinin için bakarken buldum. Ardından da şaşkın ses tonumla boğazımdan tiz bir ses çıktı.

"Baba!!"


Vee sevgili DDD!! okuyucularına bir bölüm.
Bölüm doğum günleri olan Sude Aslan ve İpek Ece Özbey'e gelsin. Nice senlere canlar. 😘😍❤️🎉🎂

👇👇👇👇👇👇👇👇👇👇👇
Son bölümde yorumlarınızı çok merak etmiştim ama az yorum aldı.😔 Ben gerçekten sizlerin düşünceleriyle ilerlemek isterim bu yüzden yorumlara voteden daha çok önemli.

Din Dan Don!! (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin