(34) Hiçbirşeyim

204 38 29
                                    

Canlarımmm. 💝💗 Uzun süredir bölüm yayınlayamadığımın farkındayım. Ama son yazılılarım vardı ve gerçekten de bölüm yazacak değil nefes alacak zamanım yoktu. Lütfen beni affedin.

Bence güzel bir bölüm oldu.
İyi Okumalar 💝💗
👇👇👇👇👇👇👇👇👇

Aniden donakaldım çünkü Selen'in dudakları Demir'inkilerdeydi.

Nasıl olabilirdi. Demir nasıl bunu yaptı.

İnsanın hayalleri bu kadar çabuk yıkılabilir miydi? Bu kadar çok acır mıydı kalp?Nasıl olurdu? Ben Demir'e böylesine aşıkken, böylesine severken onu kelimelere dökemediğim için Selen'in mi olacaktı Demir. Buna hazır değildim.

Elim hala kapının bir kolunda iken Demir bana baktı. Yüzündeki ifadeden anlam çıkaramadım. Birden kapıyı çarpıp koşarak arabaya doğru ilerledim. Demir'in sesi arkamdan duyuldu. "Hira bekle beni. Hiraa!!"

Beklemeden hızlıca koşmaya devam ettim. Arabaya binip hemen eve gitmek istediğimi söyledim.

Gözlerimden akan yaşların farkıda bile değildim. Ama boynumdaki ıslaklığı ve gözlerimdeki kırmızı halkaların başka bir açıklaması yoktu.

Araba hızlıca giderken Demir'in arkadan arabanın gidişine baktığını gördüm.

Gözleri o kadar anlamlı o kadar farklı bakıyordu ki...

Hızlı hızlı inen gözyaşlarımı tutmak elde değildi. Yinede silmeye çalışıyordum. Kalbim acıyordu, sıkışıyordu adeta.

Şu an içimdeki şeytan Selen'i gece yatağında boğabilirdi. İlk defa birine karşı nefret duygusu hissediyordum.

Nefret benim için şimdiye kadar çok güçlü bir kelime olmuştu. Ben kimseye nefret ediyorum diyemezdim. Haz etmediğim insanlara bile sevmesem bile saygı duyardım. Ama ben Selen'den tam anlamıyla nefret ediyordum.

Deli gibi aşık olduğum bir adam ve onun dudaklarında gördüğüm bir kadın...

Arabanın evin önünde olduğunu Kemal Amca'nın "Hiraaa!" değişinden anladım.

Aniden Kemal amcaya döndüm. "Küçük hanım bir sorun mu var ? Neden ağladınız?"dedi. Kelimeler şu an o kadar uzaktı ki bana onlara uzanmak hiç ama hiç istemiyordum.

"Önemli değil."dedikten sonra arabadan indim.

Kapıyı çaldım ve Sibel ablanın Hira ne oldu sorularına cevap vermeden odama çıktım.

Gözyaşlarımı durdurmak imkansızdı. Neden ağlıyordum ki onu bile bilmiyordum? Keşke orada Selen'in saçını başını yolsaydım. Veya bıçaklasaydım. Ya da kafasını duvara sürtebilirdim. Direk tuvaletin içine atmak da olabilir. Üstüne sifon da çekelim. İçimdekilerin yanında yapabileceklerimi düşününce gülünç durumdaydım.

Odam sanki üzerime üzerime geliyordu. Ne yapabilirdim bu bilmediğim şehirde kimsem yokken.

Kendimi bu evde hapis gibi hissediyordum. Ağlayacak gözyaşım da kalmamıştı mutsuzluğunu belli eden. Tam anlamıyla depresyondaydım.

Kapım çaldı aniden. Hemen kalktım aynaya baktım. Gözlerim şişmişti.
"Hira müsait misin?"dedi babam. Şimdi mahvolmuştum. Ne yapıcaktım. Kaç saattir bu odadaydım. "Bir saniye baba."dedikten sonra koşarak aynanın önüne gittim pudra ile gözlerimdeki kırmızılığı kapatmaya çalıştım işe yaramış gibiydi.

Kendimi koşarak yatağın üzerine attım ve "Girebilirsin babacım."dedim. Babam kapıyı yavaşca açtı. Yanıma kadar geldi ve yatağıma oturdu. "Hira okuldan geldiğinden beri odandan çıkmamışsın. Bir şey de yememişsin. Bak kızım benimle her şeyi ama her şeyi paylaşabileceğini biliyorsun değil mi?"dedi.

Din Dan Don!! (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin