(28) Galiba Hoşlanıyorum

279 52 19
                                    

Aşk mıydı şu an doruklarda yaşadığım duygunun adı? Demir'e karşı kalbimdeki sıcaklığın adı neydi? Onun kelimeleriyle mulu olabilmek, onu mutlu edebilmek için çaba harcamak. Kalbim sanki ilk defa bu duyguyla birleştirmişti kendini. Ne yaşadığımı bile bilemiyordum.

Şu an bildiğim tek bir şey vardı. Demir benim kendime inandırmak istediğim yakın arkadaş değildi. Onu kollarındayken kalbimde hissettiğim duygunun adı ne arkadaşlık ne de dostluktu. Ama neydi? Bu aşk olabilir miydi? Şimdiye kadar hiç aşık olamamıştım. Hiç başkasının sadece gözlerinin içine bakarken bile mutlu olmadım ben. O yüzden tarifsizdi duygular. Kendimi inandırdığım ama söze dökemediğim.

Demir'in kollarımdan Derin'in kelimeleriyle birden ayrıldım.

"Hiraa!"dedi. Sesi çağırır gibiydi. Birden arkama döndüm. Yüzüm aniden kıpkırmızı oldu.

"Efendim"diye karşılık verdim. Ama hala yanaklarımın kızarmış olduklarını hissedebiliyordum. Derin'in yüzünde hafif bir tebessüm belirdi. Bu utanmamı daha da arttırdı.

Aslında Derin ve Batın hiç sarılmıyorlar mıydı sanki. Bu Derin'in Batın'dan hoşlandığı anlamına gelmezdi ki. (Rahatlatma çabalarım.)

Hafif gülümsemesi hala yüzündeyken "Zil çoktan çaldı. Siz de gelmeyince Batın'la merak ettik"dedi. O arada yanında elleri cebimde bize bakan Batın'ında olduğunu fark ettim. Tabiki onun yüzündeki imalı alttan gülüşü görüncede daha da utandım.

Birazcık bekledi ve ardından devam etti. "Sen ders kaçırmayı sevmessin ya ondan söyleyeyim dedim"dedi. Kendimi o an oraya gönmek istedim.

"Hiç duymamışız. Teşekkür ederim tatlım. İyi oldu. Ders kaçırmayı istemiyorum."dedim. Konuyu derse yönlendirmeye çalıştım. Ardından Demir'e baktım  o da gülümsedi ve ayağa kalktı. Dördümüz beraber sınıfa çıktık. Hoca derse daha yeni girmiş ve masasındaki fotokopilere bakıyordu. Dersler işlenmekten çok test çözmekle geçiyordu zaten. Kapıdan girince hoca da pek aldırış etmedi. Bizde pek sallamadan yerimize geçtik.

Selen dik dik baktı. Rahatsız olduğu gözlerinden belli oluyordu. Bana katil bakışları attı. Umarım sarıldığımızı başkası görmemiştir diye düşündüm. Tamam sadece sarılmıştık ama ben utangaç bir insandım. Yani insanların karşısında konuşmaktan veya bir şey yapmaktan utanmazdım ama bu konularda -hangi konudan bahsettiğimi tam bende bilmiyorum- utanıyordum.

Derin ve Batın'ın gülüşleri, Selen'in katil bakışları, sınıftaki diğer kişilerin imalı tavırları. Güya dersi kaçırmamıştım ama dersi dinleyememiştim bile. Ne olmuştu ki sanki, ne olabilirdi?

Her şey sadece benim sorunumdu. Her şeyi sadece ben kafaya takıyordum. Aslında ortada hiç ama hiç bir şey yoktu. Kendimi kendi boşluğumdan kurtarmaya çalışarak dersi dinlemeye başladım.

Dersler ard ardına devam etti. Kafamdaki soru işaretleri hiçbir şey düşünememi sağlıyordu. Demir'le de hiç konuşmamıştım. Konuşşam ne diyecektim sanki. Ne olduğunu bile bilmediğim hisleri mi? Kiii bilsem bile söyleyemeyeceğim kesin bilgiydi.

Dersler bitti. Çıkışta arabaya doğru hızlı adımlarla ilerledim. Neydi içimedeki korkunun adı. Saçma şeyler hakkında beynimi fazlasıyla yoruyordum. Nedendi nedendi?

Arabaya bindim. Eve doğru yol alırken telefonumu kurcalayarak beynimi dağatabileceğimi düşündüm. Bordo çantamın ön gözünden telefonumu alıyordum ki yere bir kağıt düştüğünü fark ettim. Yere doğru baktım ayağım yanında duruyordu. Beyaz ikiye katlanmış bir kağıt. Eğildim ve kağıdı aldım. Sırtımı tekrardan geriye yasladıktan sonra kağıdı açtım. Ardından da yazıyı okudum.

Din Dan Don!! (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin