# Snow Patrol - Chasing Cars #
*******
"Bu tetiği çektiğinde her şey değişecek."
Orta yaşlardaki adam; karşıya odaklanmış olan ve burnundan hızla soluyan genç çocuğa yaklaştı. "Biliyorsun, değil mi?" diye sordu ruhsuz bir tonda. "Elindeki silahın tetiğini çektiğinde sen artık sen olmayacaksın Andaç," dedi seçim hakkı verir gibi. "Bunu bil. Vicdanın artık eskisi gibi olmayacak, sen de olmayacaksın."
Harabe binanın nemli ve kirli kokusu burnuna dolarken; kendisine söylenenlere cevap vermedi ve karşıdaki sandalyede elleri arkasından bağlanmış şekilde oturan adama baktı Andaç. Karşısındaki adamın kendi kanıyla yıkanmış yüzüne, kırılmış dişlerinin ardından can acısıyla nefes alışverişlerine ve kendisine odaklanan gözlerindeki bitkin, yalvaran bakışlara baktı. Darmadağın olmuş adama ait olan her noktaya dikkatle baktı.
"Kararın nedir, Andaç?"
Merhametli bir gençti Andaç. Birilerine zarar veremeyecek kadar, tek bir varlığın dahi canını incitmekten korkacak kadar merhametliydi; her yaşında, o zamana kadar ama o gece hariç. O gecelik, o harabede titreyen bedeniyle ve merhametten kaçınan ruhuyla bambaşka biriydi. Elinde bir silah vardı, bir tabanca. 9 mmlik bir Smith Wesson. Avcunun içinde bir kader tutuyordu ve kendisi için bir seçim hakkı.
Yere bakan elindeki tabancayı saniyeler süren bir yavaşlıkta kaldırdı, karşısında yalvarırcasına titreyen adamın alnına nişan aldı. İşaret parmağı tetiğe gittiğinde gözleri adamın yüzünden yukarıya yöneldi, karşısındaki beton duvara, boşluğa dalgınlıkla baktı.
Kendisinden gözlerini kaçıran Bade'nin yansımasını gördü o duvarda önce, utanır gibi olan kızı. Gözlerine hesap sorarcasına bakan ve hayalkırıklığı ile başını ağır ağır iki yana sallayan Defne'yi gördü sonra. Onun huzursuz hayali gözlerine değdiğinde irkildi. Elini tetikten çekecek gibi oldu.
Defne'nin hayali silindiği anda Kadem'i gördü o duvarda. Onun o son halini, gidişini gördü. Kendisini astığı ipte, havada sallanan cansız ve çelimsiz o genç bedenin açık kalmış gözlerinden akmış tek bir damlanın yanağından süzülüşünü gördü. Bir kabus gibi günlerce rüyalarından çıkmayan o sahneyi bu kez daha net hatırladı ve yeniden büyük bir acıyla sarsıldı.
Dolu dolu olan gözlerini kapattı o an ve acıyla kükrercesine inlerken tek bir saniye bile tereddüt etmedi, elindeki silahın tetiğini çekti. Tek bir ateşlenme sesiyle bir geceliğine, bilinçsizce ve fütursuzca merhametini yok etti.
*******
Defne'nin gözleri gözlerine değdiğinde ve eli ile bedeni aynı anda Aslan'dan uzaklaştığında uzun bir nefes alarak kendisini toparladı Andaç. Defne'nin adımlarını tahmin edebiliyordu, en başından bu savaşı durdurabilirdi onu da biliyordu ama hep bir tık geride kalıyordu. İstemeden.
Defne bakışlarını da onun aksi yönüne çevirdiğinde Andaç merdivenlere yöneldi. Basamakları engelleyemediği bir sertlikle tüketirken çok da sağlam durmayan merdivenlerin titrediğini fark edebiliyordu. Buna sebep olan adımlarını yumuşatmadan devam etti yine de. Küçük, loş mekanın ilerisindeki bara doğru ilerledi.
Aslan'ın sağ tarafındaki taburenin boş olduğunu görse de gözleri doğrudan onun sol tarafına takıldı. Defne ile ikisinin arasında duran boş, yüksek tabureye yöneldi. Sanki ikisinin arasında bir bariyer olmak ister gibi ortalarındaki yere ulaştı ve bakışları yeniden kendisine ulaşan Defne'ye saniyelik bir bakış attıktan sonra Aslan'ın önünde duran, yeniden incelemeye koyulduğu çizimlere çevirdi gözlerini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp
General Fiction"Bazen, geçen sadece zamandır, bazı acılar bâki kalır. Bazı sözler bedenlere, bazı aşklar kalplere, bazı dostluklar da anılara saklanır..." Yetimhanede büyümüş dört arkadaşın kayıp zamanlarının, yok oluşların, katlanılamaz acılara rağmen hayata ye...