# Damien Rice - 9 Crimes #
*******
Karşıda, beton zeminde oturan sarışın bir çocuk görüyordu; daha önce hiç görmediği, karanlığın baskın olduğu odada, elleriyle yüzüne vuran ışığı kapatan bir çocuk. Toprağa bulanmış kirli avuçları dışa dönüktü ve kendisini saklama çabasıyla titriyordu, mavi gözlerinde yer edinmiş korku sezilebiliyordu buna rağmen. Dehşete düşmüş gibi "Yapma..." diye fısıldadığını duyuyordu o sırada. Yalvardığını duyuyordu acıyla. "Ağabey... ne olur acı, yapma..."
Kalbi delicesine atıyordu o an; kulaklarında yankılanacak kadar hızlı ve derin. Ona vurmasından mı korkuyordu? Onu dövecek olmasından... delicesine korkuyordu, anlamayarak "Hayır..." diyordu Andaç çocuğa uzanan elini buğulu gözlerinin önünde görürken. "Sana vurmayacağım."
Bedeni kendisine yabancıydı, ağlıyor muydu? Bilmiyordu. Çocuk ise sürünürcesine geriye kaçıyordu. "Yemin ederim, sana zarar vermeyeceğim." Elini daha büyük bir istekle uzatıyordu Andaç. "Seni almaya geldim. Hadi, uzat elini."
Etraftaki her şey birer kartondan yapılmışçasına yıkılıyordu o sırada. Andaç daha neler olup bittiğini anlayamadan, yıkımdan geriye kalan karanlıkta bir ışık bulabilmek için etrafı süzüyordu. "Neredesin!?" Gözleri endişe yüklü ruhuna eşlik ederek etrafı hızla tarıyordu. Az önceki çocuğu bulmak için karanlıkta koşuyordu. Aklını yitirmiş gibi ve tutarsız adımlarla...
En sonunda, ileride bir ışık süzmesinin altında birilerini görürken o yöne yöneliyordu. Kadem, oradaydı. Üzerinde mavi bir hastane önlüğü vardı. Bir sandalyenin yanında durmuş Andaç'a bakıyordu.
"Kardeşim?"
Cevap yoktu, Kadem tek bir kelime konuşmuyor; sadece huzurla gülümsüyordu. Yanındaki demir sandalyenin üstünde duran az önceki küçük çocuk görünüyordu o sırada. Kadem, onun boynuna elinde tuttuğu halatı gülümseyerek geçiriyordu. "Hayır..." diyordu Andaç bunu gördüğü an. "Kadem yapma! Hayır!"
Adımlarını hızlandırıyordu ve yeniden koşuyordu ama yetişemiyordu. Çocuk sandalyeden düştüğünde ayaklarının çırpındığını, kendisine yalvarırcasına baktığını ve ellerini boynunu sıkan halata götürdüğünü görerek koşmaya devam ediyordu Andaç. "Hayır!"
Bir şeye çarpıyordu o sırada. Sert bir bedene; havada asılı duran ölü bir bedene. Geri adım atıp arkasına dönüyordu başka bir yol için, ancak bu yeni birine çarpması demek oluyordu. Üzerinde hastane önlüğü bulunan onlarca küçük beden... etrafında, ölü halleriyle havada asılı duruyorlardı. "Hayır!"
Boynuna geçirilen kırçıllı ipi hissediyordu o an. Elleri hızla ipe, boynuna giderken nefesinin kesildiğini hissediyordu. Kadem mi? Arkasına bakmaya ve kurtulmaya çalışırken ayaklarının artık yerle temas etmediğini fark ediyordu, beton zemin kaybolduğunda boşluğa düşüyordu.
Boğazı yanıyor, nefesi kesiliyordu... nefes alamıyordu... nefes... alamıyordu... karanlık, onu ele geçirirken ölüme yaklaştığını hissediyordu... çok daha fazla... ölüme...
*******
Nefes alamıyordu. Bu kez az önceki kabustan farklı olarak, gerçek anlamda boğulurcasına nefessiz hissediyordu. Uyandığının, yattığı yerden doğrulduğunun, elini boğazına götürerek bir şey aradığının ve nefes almak için delicesine bir savaş verdiğinin farkındaydı Andaç o an. Ancak etrafındaki her şey yalnızca karartıdan ibaretti. Tek odak noktası boğazındaki ağırlık ve nefes almakta yaşadığı zorluk yüzünden boğazından çıkan hırıltılardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp
Ficción General"Bazen, geçen sadece zamandır, bazı acılar bâki kalır. Bazı sözler bedenlere, bazı aşklar kalplere, bazı dostluklar da anılara saklanır..." Yetimhanede büyümüş dört arkadaşın kayıp zamanlarının, yok oluşların, katlanılamaz acılara rağmen hayata ye...