Hastaneden çıkalı tam üç gün olmuştu. Nihayet daha iyi olabilmiş ve oradan çıkabilmiştim. Tabi ki yaralarım henüz geçmemişti, arada bir ağrılarım da oluyordu. Hayatım da Araf var oldukça bu yaralar belli ki kapanmayacaktı.
"neredesin Hesna ilaçlarını içmemişsin" Araf'ın sert sesi kulaklarımı doldurmuştu. Evet yine ilaçlarımı içmeyi unutmam gündeme bomba gibi düşmüştü. İki gündür Araf ile yalnız başımıza bu dağ evinde kalıyorduk.
"içerim birazdan şey sen nasıl polissin hiç merkeze uğramıyorsun?" sormasam içimde kalırdı çok merak ediyordum, umarım cevap verirdi.
"ayrıcalıklı polisim ve merak etme bücür yıllık iznimi kullanıyorum" yıllık izindi demek, ayrıcalıklı olmasının da faydası vardır diye düşündüm. Sahi neden ayrıcalıklıydı ki? sorunlu bir kişiliğe sahip olması yüzündendi belkide..
" ne zaman döneceğiz ? Güneşi özledim" duydukları ile sıkıntıyla nefesini dışarı vermişti. Asıl sıkılması gereken bendim, tamam onunla burada olmak tuhaf bir şekilde hoşuma gidiyordu fakat, kafasına göre beni yönetmesi hoş değildi.
"başlatma Güneşe şimdi hava al diye getirdim seni buraya" evet gerçekten hava alıyordum. Dağ evi harikaydı, içinde o kadar huzurlu hissediyordum ki.. Havaların soğuk olması bunu değiştirmiyordu,evin içi sıcacık ve şirindi. Her akşam ağaçların üzerini örttüğü karların muhteşem görüntüsünü, elimdeki salebi içerek izlemek iyi hissettiriyordu. Tabi Araf ta kendi gibi acı kahve içmekle yetiniyordu. Alt tarafı üç gündür buradaydım ama alışmıştım bile. Araf'a cevap vermediğimden olsa gerek, ona dönmem için elini kaldırıp gözümün önünde sallamıştı.
"evet güzel bir yer ama kafana göre beni yönetiyorsun, nerede ne yapacağıma karar veriyorsun bu hoş değil." bunları ben söylemiştim değil mi? Muhtemelen bana bir kaç gündür iyi davrandığı için ondan yüz bulmuştum. Ama merak ediyordum bende bazı şeyleri..
"seni gözümün önünden ayıramam bücür başına gelenleri biliyorsun" evet evime döndüğüm gece kaçırılmıştım. Ne kötü kader dedim kendi kendime..
"şey o adama ne yaptın? sürekli sordum ama cevap vermedin bilmek istiyorum" sesim titremişti bu konuyu her açtığımda mutlaka bana bağırmıştı.
"susmayacaksın değil mi? pekala dinle" evet anlatacaktı sonunda çok merak etmiştim. Oturduğum yerden biraz daha ona yaklaşıp ellerimi kucağıma bırakmış artık başlamasını bekliyordum. Yüzündeki ifade hiçte iyi şeyler yapmadığını gösteriyordu.
"ne yaptım biliyor musun Hesna ? sana dokunan parmaklarını kırdım. Saçlarını koklamıştı nefesi kesilmeliydi artık. Sıktım ağzına muhtemelen seninle konuşmasını sağlayan ses telleri kopmuştu pezevengin oldu mu" Ne kadar rahat anlamıştı, resmen benim kanım donmuştu. Gözlerine baktım hiç bir duygu kırıntısı görememiştim. Ne yani sırf bana dokundu diye parmaklarını mı kırmıştı? İnanılır gibi değildi, bu adam ne kadar da tuhaftı..
"bunları yapmasaydın keşke katil oldun.." üzülmüştüm katil olmuştu o benim yüzünden katil. Araf kahkaha attığın da ne kadar güzel güldüğünü fark ettim dişleri o kadar düzgündü ki inci gibi parlıyordu. Gamzesi yoktu ama, dudaklarının kenarlarında oluşan çizgi tıpkı bir gamze gibi hoş duruyordu. Neden gülmüştü peki komik bir şey söylediğimi sanmıyordum.
" ne zannediyorsun Hesna benim ilk kez birini öldürdüğümü falan mı?" hala gülüyordu ilk kez demişti,daha öncede mi yapmıştı böyle bir şey? Bir anda yüzündeki gülümse silinmiş ve yerini ciddiyet almıştı.
"ben polisim unuttun mu? polis olmasaydım da görülecek hesaplarımı görürdüm tabi, Ama nihayetinde polisim ve bazı durumlarda buna ihtiyaç duyabiliyoruz." Hayret bana açıklama yapmıştı ilerleme kaydediyorduk sanırım. Doğru o polisti ve biz dışarıdan sadece onların suçluları ceza evine tıktığını görüyorduk..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Psikopat Polis ( Zamansız Gelen)
ChickLitHayatımız da bazen geri dönmek istediğimiz anlar olur o anlardan sonrasını yaşamamak.. Yaşadığımız her şey bir rastlantı olabilirmi ? Sahi insanın hayatı bir kaç günde değişebilirmi, dünü yarında özlermi insan.. Ben çok özledim dünümü, bugünümü...