MERHABA ARKADAŞLAR BAYAĞIDIR YOĞUN OLDUĞUM İÇİN YAZAMADIM. ELİMDEN GELDİĞİNCE HER HAFTA YAZMAYA ÇALIŞACAĞIM, YORUMLARINIZI VE OYLARINIZI BEKLİYORUM..
ARAF'IN AĞZINDAN..
Yine yanlış anlaşılmanın hatalarını ödüyorduk. Hesna ameliyatta, ben ise bu koridorda can çekişiyorduk..
Tam üç saattir gözlerim ameliyathane kapısında haber bekliyordum.
"Sana kahve getirdim, iç birazcık kendine gelirsin" Elinde kahve olan Boraya baktım. Bu çocuk böyle durumlarda fazlası ile salaklaşıyordu. Hesna orada ölüm kalım savaşı verirken burada kahve içmemi istiyordu.
"Bora sence de son ihtiyacım olan şey değil mi kahve?" elindeki kahveyi kenarı bırakıp yanıma çöktü.
"Biliyorum Araf şuan ihtiyacın olan tek şeyin Hesna'dan gelecek ufacık bir iyi haber olduğunu biliyorum." güven verircesine elimi sıktı. Evet şuan tek ihtiyacım olan şey buydu. Bora yanımdan kalkıp, ağlamaktan gözleri kızarmış olan Güneşin yanına gitti. Hesna'nın vurulduğunu öğrendiğinde derinden sarsılmıştı, ona destek olan yine Berk ve Bora olmuştu. Peki ben nasıldım? Hesna'yı bu hale ben getirmiştim, vurulana kadar her anına şahit olup yetişememiştim. Ellerimi saçlarımın arasından geçirip küfür mırıldandım, böyle olmamalıydı..
Sonunda ameliyathane kapısı açılmıştı. Doktor çıktığın da çöktüğüm yerden hızla kalkıp yanına gittim.
"O nasıl iyi değil mi?" her zaman kendinden emin olan ben şuan sesimin titremesine engel olamıyordum. İyi değil dese ne yapacaktım? yapabilecek bir şeyim kalmış mıydı? İşte şimdi duyacağım her harfi hazmetmem gerekiyordu. Bu adamın ağzından çıkacak kelimeler ya beni yaşama saracak yada sonsuza dek koparacaktı. Derin nefes alıp konuşmaya başladı.
"Yüzeysel olarak fazla yara almış tabi bizim için en zoru kurşunu çıkarmak oldu" ağzını kapattığın da hala iyi mi kötümü olduğunu anlayamadım. Derin nefes aldım sinirlerime hakim olmalıydım.
"uzatma yani o iyimi?" kalbim kulaklarımda atıyordu sanki onu kaybetme düşüncesi nefesimi kesmeye yetiyordu.
"Şuanlık iyi yoğun bakımda uyanmasını bekleyeceğiz" işte beklediğim umut ışığı doğmuştu. En azından hayattaydı, nefes alıyordu.
"Şükürler olsun sana Allahım" ellerimi yüzüme götürüp bir kez daha şükürler etmiştim. O bana tekrar bağışlanmıştı. Güneşlerin ne zaman yanıma geldiğini bilmiyorum bile. Berke sarılmış ağlıyordu, sanırım bu sefer mutluluk gözyaşlarıydı. Doktor yanımızdan gitmediğin de bir şeylerden şüphelendim. Bu adamın söyleyecekleri bitmiş gibi durmuyordu. Gergindim olası kötü bir haber duymaya dayanamazdım, yakardım bu hastaneyi.
"Sorun ne ?" doktora döndüğüm de yüzünü bana çevirdi. Artık konuşması gerekiyordu.
"Çok minik bir misafire rastladım. Sanırım gitmeye niyeti yok, hayata tutunmaya çalışıyor." ne demişti bu doktor. Yine ne saçmalık dönüyordu. Gözlerimi etrafımda gezdirdiğim de diğerleri de benim gibi şaşırmış şekilde bakıyordu. Elimi kaldırıp devam et şekilde kıpırdattım.
"Hesna hanım hamile ve sadece on günlük bir gebelik saptadık. Garip olan şu ki o kadar darbeye ve kan kaybına rağmen hala annesinin karnında olması." duyduklarım beynim de yankılanıyordu. Avuç içlerim terliyor, göğüs kafesim daralıyordu. Hesna hamile miydi yani söylediklerinden ben bunu anlamıştım. Geri adım atıp başımı ellerimin arasına aldım. Yanlış duymamıştım değil mi? yutkunup zar zor konuştum.
"Na.. nasıl Hesna şimdi yani bebek mi var dedin?" zar zor konuşmamın yanı sıra saçma sapan da bir cümle kurmuştum. Doktorun yüzünde ki hafif tebessümü görmüştüm.
"evet beyefendi, Küçük hanım hamile" evet öyleydi işte yanlış duymamıştım o hamileydi. Küçüğüm karnın da benim bebeğimi taşıyordu. Güneşin bitip tükenmeyen sorularına maruz kaldığım için yine gerilmiştim.
"sen sen ne yaptın ha ona ne yaptın ? sen ona zorla sahip oldun değil mi ondan son zamanlarda hayata küsmüştü aşağılık herif!"Güneş üzerime yürüdüğünde Bora zar zor tutmaya çalışıyordu. Birden yüzüme inen yumrukla sarsıldım. Kafamı kaldırdığım da Berkin bir yumruğu daha yüzüme inmişti.
"lan şerefsiz sen Hesna'yı böylemi sevdin ha ırzına geçerek mi sevdin!" bir yumruk daha attığın da Bora sonun da üzerimden almıştı onu. Evet haklıydı bu yüzden ona karşılık vermedim. Elimi bile kaldırmamıştım. Zaten attığı yumruğun onlarcası, kalbime Hesna tarafından atılmıştı. Vicdan azabı çekiyordum. Ama olan olmuştu ne yazık ki ben ona zorla sahip olmuştum. Ve şimdi minicik bir kalp daha atıyordu. Hesnam uyanır uyanmaz kendimi ona affettirecektim. Bir şekilde bunu yapacaktım. Kapı açıldığın da bana söylenen her kelimeyi bir kenarı attım. Hesna sedyeyle çıkıyordu. Ağzında hortum kollarında çeşitli cihazlar vardı. İçim acıdı ne kadar bitkin gözüküyordu. Yüzü yara bere içindeydi, iyice zayıflamıştı sanki. Sedyede ufacık gözüküyordu. Bu küçücük kadın benim bebeğimi taşıyordu. Yanına yaklaştım ellerine dokunduğum da buz gibiydi, üşümüştü benim meleğim. Ona dokunduğum da nasıl özlediğimi fark ettim meğer benim yaşama tutunma sebebim oymuş, şimdi ise bir sebebim daha vardı. Ellerimle dur işareti yapıp sedyeyi durdurttum. Yaklaşıp alnına dudaklarımı dokundurdum. Hala mis gibi kokuyordu, duygu karmaşası yaşıyordum. Resmen bebeğimiz olacaktı ve Hesna'nın bunu nasıl karşılayacağını bilmiyordum. Dolan gözlerime hakim olamadım, alnına kondurduğum öpücüğü hissetmesini istedim.
"Dayan Hesna bak bebeğimiz dayanıyor. Çünkü o babası gibi, tutunmak için seni seçti" gözlerimden akan yaşları sildim. Hesna'nın eli elimden kayıp giderken içimden tarifsiz şeyler koptu.
"Resmen amca oluyorum bu harika bir şey" yanıma gülerek yaklaşan Boranın bu söyledikleri yüzümü güldürmüştü. O amca olacaktı ama en önemlisi ben Baba olacaktım ve tabi bunların olması için Hesna'nın iyileşmesi gerekecekti. Ona iğrenç bir şekilde sahip olmuştum ama var olduğunu öğrendiğim o minicik şey tüm bunların üzerine hediye gibi gönderilmişti. Bunu inkar edemezdim.
2 gün sonra
Yoğun bakımın önünden bir dakika olsun ayrılmamıştım. İki gün boyunca Hesna2nın uyanmasını bekledim. Artık uyanmalıydı o güzel gözlerini açmalıydı. Onsuz ne kadar boştu her şey, dünyama açan bir güneşi karanlığıma hapsetmiştim. Ama o beni aydınlatmaktan hiç vazgeçmemişti. Ve yine uyanacaktı biliyordum bebeğimiz annesine güç verecekti.
Yoğun bakıma girdiğim de yüzü solmuş olan Hesna'ya baktım. Onu böyle gördükçe tüm gücüm emiliyordu sanki. Meğer yaklaştığım da titreyen bağırdığım da ürken ağlayan bu küçük kadın bana güç veriyormuş. Varlığının bende ki etkisini bilmeden benden sürekli korktu, çünkü ona sürekli zarar verdim. Elini avucuma alıp okşadım, onsuzluğa dayanamıyordum.
"Hesna.. Benim Dünyam, beni affedebilir misin? sana güvenmeyerek hayatımızı mahvettim. Senden benden, bizden çok şey çaldım biliyorum. Ama biliyor musun yeni bir can kazandık yeni bir hayat ufacık bir melek. Senin gibi annesi olacağı için çok şanslı, biliyorum bunlarda geçecek dayan güzelim."avucumda ki küçük el kıpırdadığın da kalbimin hızı da artmıştı. Gözlerimi elinden çekip, yüzüne sabitledim. O güzel kirpiklerinin arasından gözlerini aralamaya çalışıyordu. Sonun da gözlerini açtığın da bir kez daha şükrettim. Yavaş yavaş etrafına bakınıp benim gözlerimle buluştuğunda derin bir nefes aldım.
"Uyandın meleğim, yeni hayatımıza hoş geldin Seni çok seviyorum."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Psikopat Polis ( Zamansız Gelen)
ChickLitHayatımız da bazen geri dönmek istediğimiz anlar olur o anlardan sonrasını yaşamamak.. Yaşadığımız her şey bir rastlantı olabilirmi ? Sahi insanın hayatı bir kaç günde değişebilirmi, dünü yarında özlermi insan.. Ben çok özledim dünümü, bugünümü...