bölüm 21

4.2K 119 3
                                    

Sabah uyandığım da Araf'ı yanımda göremeyince korkmuştum. Alçılı ayağımla  yerimden zar zor kalkabildim. Banyoda dahil, odanın her yerine baktım. Beni bırakıp nereye gitmişti? Yine onu sinirlendirip, uzaklaşmasına mı sebep olmuştum.. Dün gece uyuduğumuz da pek sorun görünmüyordu. Yatağa tekrar oturup ayağımı uzattım. Kalbim çarpmaya başlamıştı, beni bu halde bırakıp gitmezdi o. Acaba aşağı falan mı inmişti? telefonum çantam her şey Berk'in evinde kalmıştı. Kapı açılma sesi geldiğinde düşüncelerimden arındım. Gözlerim onu gördüğün de kalbim rahatladı. Psikolojim bozulmuştu her şeyde panik yapar olmuştum iyice.

"uyandın mı bücür" eğilip alnımdan öptüğünde kendime kızdım. O beni bırakmazdı ki bırakmamıştı işte. Kokusu hemen odayı doldurmuştu, tuhaf bir şekilde iyi hissettiriyordu. Elinde ki poşetleri daha yeni fark etmiştim. 

"şey nereye gitmiştin" yanıma oturduğun da poşetleri yere bıraktı. 

"sen uyurken giyecek bir kaç şey aldım. Böyle yolculuk yapmak istemezsin sanırım" beni düşünmüştü, evet bu pasaklı halimle kalmak istemiyordum. Kafamı salladığım da odanın kapısı nazikçe tıklatıldı. Araf kalkıp odanın kapısını açtı. Buradan tam göremesem de duymuştum. İnce bir kız sesi, kahvaltı servisinden bahsetmişti. Kız odaya girdiğin de gözlerime inanamadım. Ne kadar güzeldi öyle, bebek gibi pürüzsüz cildi vardı. Saçları ipek gibi sırtına dökülüyordu, gözleri kahverenginin en açık tonuydu parlıyordu. Üzerinde kısacık etek gördüğüm de kıskandım, Araf'a bakıyordu bacakları da uzun ve düzgündü.  

"kahvaltınızı getirdim istediğiniz gibi Araf bey" kız gülücüklerini Araf'a saçarken bana bakmıyordu bile. Araf ta kıza nazik nazik teşekkür ederken, sinirlendiğimi hissettim.

"ahh ayağım" birden istem dışı bu yalana başvurmuştum. Araf o kızla göz temasını kesmeli ve bana bakmalıydı. Bana doğru ikisi de döndüğün de Araf yanıma geldi.

"ne oldu iyi misin ?" o kız odadan çıkınca daha iyi olacaktım.

"ayağıma sancı girdi, çok ağrıyor" kadın işini halledip dışarı çıktığında, ne kadar acıktığımı fark ettim. Araf'ın bir şey demesine fırsat vermeden konuşmaya başladım.

"çok acıktım artık kahvaltı yapalım" doğrulduğumda, Araf'ın tuhaf bakışlarını yakaladım.

"hani sancın vardı? unuttun bir anda sancıyı ağrıyı" dediğin de ellerini yanaklarıma koydu. Bir şey diyemedim, hiç ağırmamıştı ki.. Başımı önüme eğdim.

"unuttun çünkü hiç ağırmamıştı" sesi yaramazlık yapmış bir çocuğa kızarmış gibi çıktı. Nereden de anlamıştı, sanki içimi okuyordu. Çenemden tutup başımı kaldırdı, gözlerime baktığında içim eriyordu resmen.

"kıskandın beni o kızdan bücür hadi itiraf et" rezil olmuştum işte. Hemen cevap vermiştim.

"ha. hayır ya neden kıskanacakmışım" acele ettiğim için kekelemiştim. İnsanları çok iyi tahlil edebiliyordu.

"sende çok tehlikelisin, kadınlar kıskanç mahluklar sende öylesin küçüğüm" parmağı çenemi okşarken utandım. Sanki kötü bir şey yapmıştım, tamam sırf kıskançlıktan öyle yapmam fenalıktı ama olsun oda kıskançtı nede olsa. 

"tamam kıskandım yani güzeldi kız, neyse kahvaltı yapalım mı?" Kafamı başka yöne çevirdiğim de yine beni kendine doğru çekti.

"evet güzeldi, ama senin kadar alımlı değildi" söylediği şey beni mutlu etse de gözlerimi kaçırdım. Alımlı olmak neyi gerektirirdi, umarım aklıma gelenler değildir.

Kahvaltımızı yaptıktan sonra duşa girmek istedim. Bu ayakla nasıl yapacaktım bilmiyordum. 

"Hesna soyunmaya başla seni yıkayacağım, ve yola çıkacağız" söyledikleri kulağım da çınladığında bedenimi büyük bir panik ele geçirdi.

Psikopat Polis ( Zamansız Gelen)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin