ARKADAŞLAR LÜTFEN YORUM YAPIN. O KADAR BÖLÜM YAZDIM HİÇ YORUM YAPMIYORSUNUZ ELEŞTİRİ VE TAVSİYELERİNİZİ BEKLİYORUM LÜTFEN...
Multimedya: Doruk Arslan
Bu gün kendim için yapacağım en güzel iyiliğin temellerini atacaktım. Yarım kalmış eğitimimi tamamlamak için, dershaneye yazılmıştım. Ve bu gün ilk dersim vardı, okula yeni başlayan çocuklar gibi heyecanlanmıştım nedense. Tabi kendimi çocuk gibi hissetmekte haklı olabilirdim, çünkü tıpkı bir veli gibi Araf beni götürmüştü dershaneye yazılmaya..
Aradan iki hafta geçmiş, ayağım düzelmeye başlamıştı. Alçım yoktu, biraz ağrım olsa da yinede katlanabilir seviyedeydi. Evet saat 12 olmuştu ve dersim bir saat sonra başlayacaktı. Sabah kalktığım gibi duşa girdiğime sevinmiştim. Yoksa bu uyuşuklukla geç kalabilirdim. Odama girip dolabımın karşısına geçtim. Artık havalar biraz daha güzel sayılırdı. Kot pantolonumu ve beyaz triko kazağı da alıp yatağa koydum. Üzerimde ki beyaz pijamalarımı çıkardığım da kendime gülümsedim. Gerçekten her kız benim gibi evde çok bakımsız mıydı bilmiyordum. Çabucak üzerimi giyindikten sonra, saçlarımı gelişi güzel toplayıp, kırmızı beyaz saç bandımı taktım. Havanın çok soğuk olmayışını fırsat bilerek, kırmızı hırkamı giydim. Son olarak koluma kırmızı çantamı aldıktan sonra ayakkabılarımı da giyip çıktım. Yeniden öğrenci oluyordum bu duygu içimde bir yerlerin umutlanmasına neden oldu. Ak bilimle yolculuk yapmayı gerçekten özlemiştim. Dershane güzergahına giden her hangi bir otobüse bindim. Yine çok kalabalıktı ama olsun bunları bile özlemiştim. Liseli gençlerin birbirleri ile olan şakalaşmalarına güldüm. Bana eski günlerimi hatırlatıyorlardı, gerçi mezun olalı da çok olmamıştı ama yinede hayatta ki en güzel anıları lise dönemi oluştururdu..
Otobüsten indiğim de yavaş adımlarla dershaneye yürümeye başladım. Cebimde titreyen telefonu fark ettiğimde zorda olsa dar olan cebimden çıkarmıştım. Arayan kişiyi gördüğüm de yüzümde beliren gülümsemeye engel olamadım, vakit kaybetmeden telefonu açtım.
"Şu telefonu geç açmaktan vazgeç" her zaman ki gibi ilk önce Araf'ın sinirli halinden nasibimi alıyordum. Yine telefonu geç açtığım için kızmıştı, ama titreşimdeydi ve duymamıştım.
"duymadım kızma hemen" sesimi oldukça masum çıkarmaya özen gösterdim. Belki uzatmazdı böyle olunca. Derin bir iç çektiğini buradan bile duymuştum.
"tamam güzelim tamam ama sessize alma şunu" derse girecektim bu mümkün gözükmüyordu.
"ben öğrenciyim unutma istersen" imalı lafıma karşılık, kocaman kahkaha attı. Ne demiştim ki böyle gülüyor diye düşünürken sesi düşüncelerimi böldü.
"tabi öğrencisin ellerimle yazdırdım küçüğümü okula" dalga geçiyordu. Kaç gündür böyleydi, yaşımla bir problemi olduğu kesindi.
"dalganı geç sen ben geldim içeri gireceğim" beni yine sinir etmeyi başarmıştı.
"tamam bücür dikkat et sen benimsin unutma" bu adama ne kadar sinirli kalabilirdim sanki? Dediği şeyle hemen yumuşamıştım. Bu adamın her yaptığı ruhuma işliyordu.
"tamam unutmayacağım hiç bir zaman" üzerine basa basa söylediğim kelimelerle ona güven vermek istedim. Daha yeni yeni aşıyorduk bazı şeyleri, hala daha tam olarak bana güvenemiyordu yaşadıklarından dolayı. Telefonu kapattığımda merdivenlerden yukarı çıkmaya başlamıştım. Elimde ki telefonu zaten küçük ve dolu olan çantama sıkıştırmaya çalışırken, birine çarpmıştım. Ne diye önüme bakmadan yürüyordum ki zaten.. Kafamı kaldırdığım da uzun bir gövdenin elinde dökülen kahveyi kendinden uzaklaştırdığını gördüm. Resmen ona çarpmış ve kahvesini dökmüştüm..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Psikopat Polis ( Zamansız Gelen)
ChickLitHayatımız da bazen geri dönmek istediğimiz anlar olur o anlardan sonrasını yaşamamak.. Yaşadığımız her şey bir rastlantı olabilirmi ? Sahi insanın hayatı bir kaç günde değişebilirmi, dünü yarında özlermi insan.. Ben çok özledim dünümü, bugünümü...