"Mutlu sabahlar" dedim kendi kendime, bari bugün mutlu olsaydım. Gerçi dün akşamda fena geçmemişti hatta mutlu bile sayılabilirdim. Araf'ın aldığı elbise çok hoşuma gitmişti, tabi akşam yemeği de güzeldi. Neden böyle bir şey yapmıştı bilmiyordum, resmen bana kötü davranmamış ve güzel bir yerde yemek yemiştik. Ama yine güler yüzlü sayılmazdı bence o hep böyleydi.
Telefonumu alıp Güneşi aramaya koyuldum, nasılda özlemiştim. Oda beni özlemiş olmalı ki ilk çalışta açmıştı telefonu.
"Meleğim çok özledim" ilk lafım bu olmuştu. Tek başıma kötü hissediyordum.
"bende çok özledim canımı ama malesef gelme zamanım uzadı biraz daha buralardayım" ne demek uzadıkça uzuyordu bu gelme işi. Ama olmazdı böyle gözlerimden akan yaşlara engel olamamıştım. Kapı çalmıştı kimdi bu umarım gelen Araf olmazdı.
"kapı çalıyor Güneş kapatmam lazım" telefonu kapatıp, gözlerimdeki yaşları kazağımın tersiyle silmiştim. Yavaş adımlarla kapıya yaklaştım aman Allah'ım iyice panik atak olmuştum her şeyden korkar hale gelmiştim. Kapıyı açtığımda geleni gördüğüm an da şok olmuştum.
"sürpriz" şuan mutluluktan uçabilirdim. Güneşti bu nasılda kandırmıştı beni.
"eve almıyor musun beni yoksa" boynuma atlamıştı, ah almaz mıydım hiç biriciğim gelmişti.
"hoş geldin evine" kocaman öpmüştük birbirimizi, sabah dilediğim şey gerçek olmuştu. Hemen içeri giren Güneşe oralarda ne yaptığını sormuştum.
"güzeldi oralar heralde gelmediğine göre" dediğim şeye kocaman bir kahkaha atmıştı.
"trip yapan bir Hesna gayet eğlenceli görünüyor" evet hiç böyle şeylerle işim olmazdı, ama ne yapayım çok yalnız bırakmıştı beni tabi ki biraz takılacaktım ona.
"ben duşa giriyorum çıktığım da hazır ol da dışarıda yemek yiyelim, seni ihmal ettim telafi etmeliyiz" nasıl da beni düşünürmüş canım benim bu bana iyi gelecekti, çok sıkılmıştım çünkü..
"tamam planı uyguluyoruz" cevabımı alır almaz koşa koşa banyoya gitmişti.
Güneş banyodan çıkmıştı nihayet bende üzerime giyecek bir şeyler bakıyordum. En sonun da lacivert pantolonum ve siyah kazağım da karar kılmıştım. Saçlarımı yine kendi haline bırakmıştım, zaten o saçlar illa ki kapanacaktı. Çok soğuktu havalar ve ben şapkasız dışarı çıkmazdım. Ayakkabılarımızı da giydikten sonra dışarıya çıkmıştık. Yine ne kadar soğuktu bedenim kış bitene kadar bu soğuk hava dalgalarına alışamayacaktı belli ki.
Güneşle her zamanki gittiğimiz yere gitmiştik. Önümüz de duran balığa baktığım da, ne kadar acıktığımı fark etmiştim. Gerçekten doğru düzgün yemek yemiyordum, Güneş gittiğinden beri.
Gözlerini bana çivileyen adama dikkatlice bakmıştım.. Bu dün ki adam değil miydi? Araf'ın pekte hoşlanmadığı adam, iyide bana neden bakıyordu bu kadar dikkatlice anlam verememiştim.
Gözlerimi adamdan ayırıp yemeğime odaklanmıştım, ama iştahım kaçmıştı yiyemiyordum işte. Biri beni bu denli izlediğin de kalbimin ritmi değişiyor, korkuyordum. Teşhisi belliydi gittiğim iki doktor da panik atak demişti. Malesef çoğu durumdan, insanlardan ve davranış biçimlerinden ürküyordum.
"yeme işlemin bittiyse kalkalım mı artık?" yönelttiğim soru ile bir şeyler olduğunu anlamıştı Güneşte.
"sen neden yemiyorsun önündekini bir şey oldu değilmi ?" evet olmuştu ama anlatamazdım uzun hikayeydi nasıl anlatacaktım. Hem yersizdi korkum muhtemelen oda beni tanımış, o yüzden bakmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Psikopat Polis ( Zamansız Gelen)
Chick-LitHayatımız da bazen geri dönmek istediğimiz anlar olur o anlardan sonrasını yaşamamak.. Yaşadığımız her şey bir rastlantı olabilirmi ? Sahi insanın hayatı bir kaç günde değişebilirmi, dünü yarında özlermi insan.. Ben çok özledim dünümü, bugünümü...