16.BÖLÜM-GEÇMİŞİN GÖLGELERİ

13 2 0
                                    

16.BÖLÜM

GEÇMİŞİN GÖLGELERİ

"Ebette Egor! Bende hemen onlara başvurdum. Tarihsel inanışları ve kanunları bunu kesinlikle yasaklıyormuş. Tekâmül etmiş ırkların böyle şeylere ihtiyaç duymamaları gerektiğini söylediler. Bir arkadaşımın annesinin dediğine göreyse, atalarımızın yaptıklarından o kadar büyük utanç duyuyormuşlar ki bahsetmek bile onurlarını zedeliyormuş."

"Onurlarını zedeleyen neymiş?"

"Robotlu yada robotsuz, geçmişten. Bilip bilmemeleri önemli değil. Kime atalarımdan söz açsam üzüntü ile lafı değiştiriyorlar. Öyle sanıyorum ki o eziyet edilen insanların da bir nevi robot olduklarını düşünüyorlar. Hani karşı çıkmadan her emri yerine getiriyorlarmış ya! Şimdi; eğer hazırsanız koltuklarınızı benim arkamdaki duvara doğru döndürün ve izleyin."

"Bu kadar basit mi yani? Bilgeler neden yasakladıkları hakkında bir şeyler demediler mi?"

"Hayır! Sadece, insan kadar değerli bir varlığa saygısızlık edilmemesi gerektiğini söylediler."

"Öyle diyecekler tabiî ki. Yeşil Ülkede ihtiyaç duymamanız çok normal. Nerdeyse ikaruslar kadar maneviyatın üst sınırlarında yaşayan bir ırk. Hepsi aşmış."

Su; yönünü değiştirdiği kendi koltuğuna iyice yerleşirken dizlerini altına aldı, "keşke" dedi.

"Yok edilmeden önce tamahkârlıklarından kurtulup bu değerlerin farkına varabilselerdi. Boş verelim şimdi geçmiş acı anıları. Elini kaldırdı.

"Çipi; ışıkları azalt ve hafıza bankandaki "ışık gezegeni" ile ilgili diskleri sırasıyla göster!"

Kumanda odası yavaş yavaş kararırken duvar ışıltılarla canlanmaya başladı. Üç boyutlu görüntüde; yıldızlarla dolu simsiyah gece ve güneşinin gördükleri alanı aydınlattığı dünyaya çok benzeyen, iki uydulu, yeşil bir gezegen vardı.

Birden anlamını kavrayamadıkları cümleler odayı doldurdu. İki erkek konuşuyordu. Çocuklar birbirlerine baktılar. En ön sıradaki Su; arkasında olanların farkına varmadan seyretmeye devam ediyordu. Olumsuz duygular zihnine akınca ne olduğunu anlamak için hayretle arkasına döndü.

"Tatlım sen hayatından memnunsun da biz değiliz. Erişim kristallerimiz ne yazıkki bu dili anlayamıyor, dolayısıyla bizde sadece bön bön bakıyoruz. Büyükbaban bize eski diskleri gösterirken saraydaki çeviriciler sayesinde anladığımızı söylemişti. Bari sen tercüme etsen?"

Su; büyük bir kabahat işlemiş çocuk tavrıyla gözlerini sımsıkı kapatıp güldü. Yerinden kalkarak kumanda konsolu üzerindeki düğmelerden birine bastı.

"Burada da aynı çeviriciden var. Lütfen kusuruma bakmayın. –

Sevimli bir edayla gözlerini kırpıştırdı.

"Ayrıca dedemin size verdiklerini burada bırakmışsınız. Affedildiysem devam edelim tamam mı?"

"Affedildin edilmesine de meleğim bayağı bir konuşma kaçırdık. Geriye dönmemiz iyi olur değil mi? Çipi'nin bizim komutlarımıza yanıt vereceğinden emin değilim o nedenle karışmıyorum sen söylesen?"

"Sizler bu geminin mutlak söz sahiplerisiniz Sevgili Aleda."

Konuşan Eski dostları Çipi'ydi. Sevinçle alkışlamaya başladılar. Sanki bilgisayar beden bulmuş karşılarında eğiliyordu.

"Teşekkürler. Teşekkürler. Konuşmalarınızı bölmemek için araya girmek istemedim. Hoşgeldiniz."

Aleda'nın tespiti ve önerisi çok yerindeydi. Çipi dolaylı da olsa emri almış ve çeviriciyi çalıştırıvermişti. Kelimeler anlam kazanınca büyük bir mutluluk duyarak arkalarına yaslandılar ve dev insanların konuşmalarını dinlemeye başladılar.

"Mükemmel bir görüntü. Mavi ve yeşil birlikte bu kadar güzel mi olabilir!"

"Dünyaya çok benziyor komutan! Atmosferik veriler de neredeyse aynı! Kolayca alışılabilinir.

"Canlı yaşamı ile ilgili veri var mı?

"Evet var ama zeka dereceleri nedir bilemiyorum. Her hangi bir radyo sinyali almıyorum. Görünürde bir hava limanı da yok!

"Gezegenin karanlık tarafında bir sürpriz bizi karşılayabilir mi?

"Sanmıyorum efendim. Burada olmayıp da diğer bölgede ne olabilir ki?

"O zaman Gün Işığına görünmez moda girme emri verin. Aşağıya inip kendimiz görelim. Böyle bir yerde zeki yaşamın olmaması akıl alacak şey değil. Silahlarınızı hemen kullanabileceğiniz şekilde ayarlayın. Ne ile karşılaşacağımız belli olmaz.

Ekranda uzun, kıvrık gagalı bir kuş sürüsü göründü. Rengaren pırıltılı renkleriyle seyretmeye doyamadan aracın tam üzerinden uçup gözden yitiverdiler. Hayretle ve gülümseyerek; aniden ortaya çıkan iki karga benzeri kuşun doğrudan kameraya doğru pike yaptığını gördüler. "Kışt! Kışt!" Dendiğini ve şak şak sesleri duydular.

"Haydutlar! Gözlerimizi oyacaklardı."

Konuşan diğer ses çok daha sevecen ve hoşgörülüydü.

"Yaramazlar! Bu nasıl hoş geldin komitesi. Ne diyorsunuz kumandan? Havada kuşlar olduğuna göre demek ki canlı yaşam verileri hayvanlara aitmiş."

"Bu kadar kolay sonuca varmamalısın, önce iyice araştırmalıyız."

"Her şey o kadar mükemmel görünüyor ki sanıyorum kendimi biraz kandırırsam zararı olmaz diye düşünüyorum."

"Kandıracak bir şey yok dostum. Şöyle bir bakarız uygun değilse dünyamıza döneriz."

Gezegen hızla yaklaşmaya başladı. Toprak göründüğünde çocuklar hayretle minik çığlıklar attılar çünkü kısa bir süre önce gittikleri, dünyanın milyonlarca yıl önceki görüntüsüne bakıyorlardı. Doğa yeni uyanıyor gibiydi. Ağaçlar, çiçekler öylesine renkli ve tazeydi ki kokularını duyuvereceklermişçesine derin derin soluk aldılar. Ekran görüntülerinde seslerini duydukları adamları göremiyor ama tahmin edebiliyorlardı. Kamera birden yükseldi. Su; parmağı ile manzarayı gösterdi.

"Uçan botlarla keşif yapıyorlar. Mükemmel bir araç. Şu denizde kullandıklarımıza benziyor ama havada uçabiliyor. "

Erin gözlerini önünde sürekli değişen panoramadan ayırmadan "nasıl?" dedi.

"Yani nereden biliyorsun? Dışarı hiç çıkmadığınızı düşünürsek! Yeşil ülkede böyle araçlar kullanılıyor mu? Eğer öyleyse biz niye hiç görmedik?

"Yok! Yok! Haklısın. Bende merak edip Çipi'ye sordum. O'da dört adet botun hala daha kullanılabilir durumda gemide muhafaza edildiğini söyledi."

"Eee! Anlamadım? Kuşları gördüğümüzde devlerin yüzlerini de görmemiz gerekmez miydi? Komutan gözlerimizi oyacaklar dedi."

"Doğru haklısın canım! Hani cıva gezegenine gittiğimizde gemimize Audel'i alması için bir şeffaf küre göndermişlerdi. Hatırladın mı Ilgarcığım? İçte o baloncuğun altına bir bot yerleştir. Kuş muş içine giremez yani."

"İzleyin izleyin! Kaçırıyorsunuz."

OY VE  YORUMLARINIZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM:)))))))))))))SEVGİYLE KALIN:)))))))))))))))

HU-DE-DİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin