17.BÖLÜM-SIR PERDESİ ARALANIYOR

28 2 1
                                    

17.BÖLÜM

SIR PERDESİ ARALANIYOR

Bot, hızla yılbaşı ağaçları gibi pamuklarla süslenmiş çam ormanlarının üzerinden geçmeye başladı. Toprağın üzerindeki kar, el değmemişliğin ispatı gibiydi. Ağaçların arasından başlarını uzatmış geyiğe veya ata benzer hayvanlar şaşkın şaşkın kameraya bakıyor, o güne kadar hiç taciz edilmedikleri için kaçmayı akıllarına bile getirmiyorlardı. Kameralar; dakikalarca, üzerinde hiçbir zeka izine rastlamadan gezegenin bembeyaz dağları, yemyeşil ovaları, nehirleri üzerinde dolaştı. Gezegenin üçte birini koca bir deniz kaplıyordu. Minik minik adalar kayalıktı. Görüntü dondu. Çipi'nin sesini duydular.

"İkinci disk."

Görüntü harikulade bir göl manzarasıyla başlıyordu. Berrak suyun içindeki çakıl taşları uzanıp tutulacak kadar yakın görünüyordu. Sahildeki kumsalsa pürüzsüzdü. Bu kez; onlarca dev kameranın önündeydi. Neşeli konuşmalar kumanda odasını doldurdu. Hızlı bir çekimdi. Kadınlı erkekli guruplar harıl harıl yeni evlerini oluşturmak için çalışıyorlardı. Art arda, güneşin doğuşunu ve batışını, verandalı, iki katlı ahşap evlerin hızla tamamlanışını izlediler. At kuyruklu yakışıklı erkekler, güzel kadınlar kralın anlattığı kötülüklerden sanki arınmışlardı. Nan; öndeki kadına doğru elini uzattı.

"Üzerlerindeki giysi çok değişik Su. Karanlık bir alana girdiklerinde parlıyor, güneşte ise sanki yok oluyor. Hele şapkalarına bayıldım."

"Çok güzel değil mi? Sarayda ki arşivde var, bir ara bakarız. Dokuması öyle ilginçmiş ki soğuk ve sıcağı vücut ısısına göre ayarlıyormuş. Karanlıkta kaybolmamak içinde isterlerse parlaklaştırabiliyorlarmış tabi o etki güneş altında yok olup matlaşıyor."

"Sende kendine böyle bir giysi yaptırmalısın Su! Ne de olsa ülkenin kraliçesisin."

Su, Volante'e dönüp ne dediğini anlayamamış gibi baktı sonra omuzları sarsıla sarsıla gülmeye başladı.

"Çok sakacısın Volante. Ben sadece temsili bir kraliçeyim. Nesillerdir böyle. Kimse de değiştirmeyi düşünmüyor. Dedemi o tahtta gördüğünüz için farklı bir izlenim edinmiş olabilirsiniz ama o sadece günün getirilerinden biriydi. Şimdi tahtı bile kaldırıp bir köşeye koyduk, sizde gördünüz. Elbiseye gelince; -parmağını uzatıp yüzünü buruşturdu-görmüyor musunuz ne kadar şatafatlı. Böyle bir kıyafetle kime gösteriş yapacağım. Üzerimdekiler belki sade hatta aşırı sade ama hepimiz aynı şekilde giyinmekten son derece memnunuz. Benim diğerlerinden ne üstünlüğüm var ki farklı giyineyim."

"İyi de sizinkilerde asırlar önceden kalma. İlk geldiğimizde mağarada gördüğümüz devlerin kıyafetleri ile birebir aynı."

"Evet! Farklı olsa bana ne yararı olur ki. Hem o kadar da değil. Bazen bebeksi kıyafetler dikip getiriyorlar. Hani daha çok küçüğüm ya."

Güldü. Heyecanla elerini çırptı.

"Şimdi benden daha önemli şeyler seyredeceğiz. Dikkatinizi ekrana verin!

Üçüncü diski seyretmeye başladıklarında hepsi bir anda ayağa fırladılar. Görüntüde sadece insan görüntüsü taklit edilerek oluşturulmuş yapay zekalar vardı. Toprağı kazıyor, ekim yapıyor, olgunlaşmış meyve ve sebzeleri sepetlere dolduruyorlardı. Kamera ilerleyerek bir evin içine girdi. Çok şık ve zarif bir şekilde döşenmiş salonda dev insanlar neşeyle sohbet ederken kendilerine hizmet eden bir robotun eğilerek servis ettiği tepsiden içeceklerini alıyorlardı. Kamerayı taşıyan kişiye şakalar yaparak yanlarına davet ettiler. İstekleri reddeden kişi elini kameranın önüne getirerek salladı.

HU-DE-DİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin