39.BÖLÜM-KABUNİLER

8 2 1
                                    

39.BÖLÜM

KABUNİLER

Dizleri üzerine kalkan Di; gülerek başını salladı. Elini uzatarak Hu'nun ağzını kapattı.

"Dur! Dur artık. Her şey sırayla. Önce şunu açıkla "kabuni" de ne demek?

"Biz "kabun" olduğumuza göre onlarda" kabuni" işte. En azından benim taktığım isim bu. Sen sorduklarıma cevap ver hadi, yoksa gidip onlara kendim soracağım."

Yerinden fırlayan Di'nın gözlerinden adeta korku fışkırıyordu. "sakın! Sakın bunu yapma!" diye fısıldadı.

"Onlarla konuşmaya falan kalkmamalısın. Beyinleri artık senin kurguladığın şekilde değil. Emirlerine uydukları tek kişi De! Onun haricinde- ki buna bende dahilim- düşman."

"Ne demek düşman. Bir robot için saçma bir sözcük. Özellikle kabuniler kendilerine benzeyen hiçbir şeye zarar veremezler. Aslında canlı veya cansız hiçbir şeye zarar veremezler. Mahkemede de bunu açıklamıştım ama onların istediği kurtarıcı değil mahkum edici cümlelerdi.

"Senin için kabul edilmesi zor bir durum olduğunun farkındayım ama o eskidendi Hu! Artık cinayet bile işliyorlar."

Hu'nun iri gözleri daha da irileşti. Di'nin söylediklerini tekrar tekrar aklından geçirdi. Devrelerini tek tek elleriyle oluşturduğu kabunilerin böyle bir olayın içinde yer almaları imkansızdı.

"Sana az evvel soygunları anlattım Di! Eminim yine bizlerden birinin işlediği suç kabunilerden birinin sırtına yüklenmiştir."

"Anlamıyorsun Hu! Ben De tarafından verilen emri duydum ve robot gidip o zavallıyı öldürdü."

Di artık açık açık ağlıyordu. Sesinin duyulmaması için yumruğunu ağzına dayamıştı. Hu şaşkındı. Zekasına ve dürüstlüğüne çok güvendiği Di ve kabunlara veya bir başka canlıya zarar vereceğini kesinlikle düşünemeyeceği robotlar arasında kalmıştı. Hayatı boyunca mantığı en can arkadaşı olmuştu. Yine yol göstericiliğine koşulsuz inandığı zihninin koşumlarını serbest bırakarak arkasına dayandı.

"Kendi yarattığım hiçbir robot cinayet işleyemez. Böyle bir koda sahip değiller, belki kazayla olabilir. Ne bileyim yıktıkları duvarın altında bir kabun kalabilir ama Di, işlediklerini söylüyor hem de De'nin emriyle. Di neden yalan söyleme gereği duyuyor? De'den intikam mı almaya çalışıyor? Neden? Peki De benden niye bunu gizledi? Amacı ne? Saçma! ne amacı olabilir ki? Çocukça egosunu tatmin ediyor olabilir. Hiç kimse bu hizmetkarların robot olduğunu anlamayınca ne kadar eğleniyordur kim bilir!" başını Di'ye çeviren Hu, umutsuz bakışlarla karşılaştı.

"Bana inanmadın değil mi? Aslında bekliyordum. Benim sözüme karşılık; dostun, çocukluk arkadaşın, koca birinci yönetici."

Di, ayağa kalkıp köşedeki konsola doğru yürüdü, çekmecesini açıp bir tomar kağıt mendil çıkardı. Yüzündeki yaşları kuruladı. Eski sakinliğine kavuşmuştu. Koltuğuna oturup bacak bacak üstüne attı.

"Pekala bana cevap ver! Gezegende kaç robot üretimi yapan fabrika var. Eminim ezberindedir çünkü senin onayınla açılabiliyor ve idarecileri de sen ve De atıyorsunuz".

"Haklısın! Geçen sene dokuzuncusu açıldı. Açılışını De ile birlikte yaptık. Ne demeye çalışıyorsun?"

"Bu fabrikalarda ne tür robotlar üretiliyor?"

"Bilgimi mi sınıyorsun yoksa gerçekten öğrenmeye mi çalışıyorsun Di? Ama anlatayım. Çoğunlukla bahçe düzenleme ve oluşturma kodlarına sahip, bizim ilk yaptıklarımıza benzeyen sıradan robotlar ve tabiki özel işler için kısıtlı beyin faaliyetlerine sahip küçük makineler."

Koltuğun yanındaki sehpanın üzerinde duran kitabı açtı, sayfaların arasına saklanmış minik bir kağıdı çıkartıp Hu'ya uzattı.

"Burada yazılanları bir inceler misin? Tek tek fabrikaların isimleri ve bulundukları şehirler yazıyor. Doğru mu?"

Hu uzanıp aldığı kağıda çabucak göz attı.

"Evet hepsi doğru canım ama –işaret parmağı ile kağıttaki bir ismin üzerine vurdu- şu fabrikayı anlamadım. Çölde hiç fabrikamız yok ki. Biliyorsun. Oraları tamamen ürün yetiştirmeye ve yerleşime ayrıldı. Ayrıca ticaret sirkülasyonuna, hava limanlarına da çok ters bir noktada. Herhalde yanlışlıkla yazdın."

Di uzanıp kağıdı aldı. Parçalara ayırıp sehpanın üzerindeki kül tablasının içine attı, kenarındaki çıkıntıya dokununca ortada beliren mor bir alev kağıdı tutuşturup kısa bir an içinde küle döndürdü.

"Bu kağıdı sadece sana verebilmek için hazırlamıştım. Sonra unutmadan bu külleri şömineye atmam lazım. Biliyor musun günümüz teknolojisinde külü dahi okuyabiliyorlar."

Başını kaldırıp Hu'ya baktı.

"Sanki! Sanki! Seni tuzağa düşürmüşüm gibi bakıyorsun. Benden şüphe duymaman için ne yapabilirim? Neyse! esas konuya dönelim. Anladığım kadarıyla olmayan fabrikanın yerini iyi biliyorsun."

"Elbette biliyorum. Beşimizin kubbeleri yapmaya başladığımız yere çok yakın. Haklıyım değil mi? Orada fabrika falan yok. o halde neden o adresi yazdın Di? Beni gerçekten korkutmaya başladın. Olmayan hayaller mi görüyorsun? Ne bileyim seni çok üzen bir şeyler mi var? Bir şeyler uydurmana hiç gerek yok. ben senin dostunum. Lütfen dürüstçe derdini anlat."

Hu'nun yalvarmalarını tebessüm ederek dinleyen Di ayağa kalkarak kapıya doğru yürüdü.

"Bu gece ne dersem diyeyim seni inandıramam. Biliyorum daha önce söylediklerimi tekrar ediyorum ama tek ricam var. Şimdi yapmanı isteyeceğim şeyi yapıncaya kadar benim söylediklerimi doğru kabul et. İnanmasan da aksini ispat edinceye kadar doğru olduğunu düşün ve konuştuklarımızı kimseye anlatma. Kabul ediyor musun? Sana bir şey olursa kendimi asla affetmem."

Gitme zamanının geldiğini anlayan Hu; çaresizlikle omuzlarını silkti. Arkadaşı bembeyaz bir yüz, titreyen dudaklarla kesin bir söz bekliyordu.

"Lütfen Hu! Bana söz ver. Aylardır gecelerim karabasanlarla dolu ama ilk kez umarım bu gece rahat uyuyabilirim. Anlıyor musun? Bu gece rahat uyumam senin vereceğin söze bağlı."

OY VE YORUMLARINIZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM.:))))))))))))))))SEVGİYLE KALIN:))

HU-DE-DİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin