40.BÖLÜM-ANNELER DAİMA HAKLIDIR.

10 3 1
                                    

40.BÖLÜM

ANNELER DAİMA HAKLIDIR.

Hu, ortamı rahatlatmak için ellerini kaldırarak şakacı bir tonla "kabul, kabul ediyorum" dedi. arkadaşının koluna girip elini okşadı.

"Ne yapmamı istersen yapacağım ve kimseye ama hiç kimseye bir şey söylemeyeceğim. Şerefim üzerine söz veriyorum."

Gözlerini kapatan Di, derin bir nefes aldı. Rahatlamıştı. Dostunun gözlerinin içine baktı "şimdi" dedi.

"Beni dikkatle dinle. Yarın gece gizlice, ısrarla 'yok' dediğin fabrikanın yerine giderek incele ve dostum eğer annenin arkandan yas tutmasını istemiyorsan kimliğini gizle. Eğer benimle konuşmak istersen, bu geceki yemek için teşekkür kartı iliştireceğin bir çiçek gönder. Unutmadan bu akşamki çiçek için teşekkür ederim tam odam içindi."

Elini alnına götürerek birkaç saniye düşündü.

"Çiçek gönder demiştim değil mi? Ben seni dışarıdan ararım ve buluşuruz. Hayatını tehlikeye attığımı biliyorum Hu. Tek tesellim ise verdiğin söz. Bunu sakın unutma."

Hu, annesi ile birlikte yaşadıkları konağa dönerken şaşkınlık içindeydi. Di'nin gerçek anlamda zihinsel bir rahatsızlık geçirdiğini düşünüyordu. Bir doktora gitmesi konusunda onu ikna etmeliydi ama bu davranışı biraz haddini aşmak gibi görünebilirdi. Sonuçta sadece eski bir dosttu. Öncelikli görevinin De'ye bilgi vermesi olduğuna karar verdi. "yarın"dedi kendi kendine. "Yarın ilk iş De'yi arayacağım."

Annesinin çoktan uyuduğunu düşünerek sessizce odasına girdi. Apliği yakınca korkuyla sıçradı. Camın önünde duran gölgenin annesi olduğunu görünce sitemkar bir şekilde "yapma anne" dedi.

"Kaç kez söyledim sana! Ben artık koca adam oldum. Hala yolumu gözlüyorsun. Televifonla yemeğe gelemeyeceğimi haber verdim sanıyordum."

Anne hiç umurunda değilmiş gibi gürültü ile elindeki mendile burnunu sildi. Artık genç değildi ve bir yerden diğerine gitmek eklemleri için büyük bir işkenceydi ama gözleri bir genç kızın zekasıyla parlıyordu. "hııııııı" diyerek başını salladı.

-Boşversene koca adam! Bu saate kadar seni merak ettiğim için mi oturduğumu sanıyorsun? Pöf! Asıl Di'nin seni neden çağırdığını anlat. Bunca zamandır sesi soluğu çıkmayan küçük kızım neden birden bire seni arama gereği duymuş.

Hu, çıkarttığı ceketini özenle gardıroba asarken annesine dik dik bakıyordu.

"Hiçbir şey yok anne! Hiçbir şey yok. Benim taziye telefonumdan sonra nezaket gösterip sadece birlikte yemek yemeği arzu etti."

"Oda başka hikaye ya! Bunca ay sonra nerden icap etti sarayı araman. Hem kocası dururken karısını aramak niye?"

"Ne yani şimdi de nezaket kurallarını mı sayıp dökeceksin? Yapma anne! Di de De kadar benim dostum. Sen şahit değil misin öyle olduğuna."

"Bak oğlum ben senin göz kırpışından bir şeyler saklayıp saklamadığını anlarım. Hadi otur da anlat anneciğine neler olup bittiğini.

"Yüz defa söylersem bir şey olmadığına inanacak mısın? Bak tane tane söylüyorum sadece telefonuma karşılık bir teşekkür yemeğiydi."

"Tabi! Tabi! Bende dans yarışmasına katılıp birinci oldum. Hadi! Parmağı ile yatağın baş ucunu işaret etti.

"Şuracıkta sabaha kadar oturup mahallelinin neler yaptığını anlatmamı istemiyorsan incilerini dök."

"Meraklı tombulum; inan ki bir şey yok. Ayrıca Di'ye konuştuklarımızı kimseye anlatmayacağıma dair söz verdim."

Son cümle ağzından çıkar çıkmaz sıkıntı ile dudaklarını ısırdı. Artık kesinlikle kurtulamayacağını biliyordu. Teslimiyetle dolabın kapağını kapatıp annesinin yanına oturdu. Hemen gerektiği kadarını anlatıp bu cendereden çıkmaktan başka bir düşüncesi yoktu çünkü çok yorulmuştu.

"Bak meleğim. Anladığım kadarıyla Di'nin bazı psikolojik sorunları var ve hayal dünyasında bir şeyler uyduruyor. Yarın ilk iş De'yi arayacağım ve eşini doktora götürmesini söyleyeceğim."

Annenin iri gözleri çizgi şeklini alıvermişti. Konuşmadan bir süre oğluna baktı.

"Sana ne anlattı. Hadi hadi! Bana söyleyebilirsin. Buradan çıkıp konu komşu ile dedikodu yapacağımı sanmıyorsun ya?"

"Üzgünüm tatlım ama dediğim gibi söz verdim. Dedikoduya gelince oturduğun yerden de bunu mükemmel bir şekilde başarıyorsun zaten."

"Ama kocasına söyleyeceksin öyle mi?"

Hu şaşırmıştı. Her zaman bir çifti bütün olarak düşünürdü. Ama annesinin her zamanki nokta atışlarına da değer verirdi.

"Ne yani sence söylememeli miyim? Eşinin rahatsızlığını De'den saklarsam saygısızlık olmaz mı?"

"Sana hasta olduğunu kendisi mi söyledi, sen mi öyle olduğuna karar verdin?"

Hu yine takılıvermişti. Annesi her daim böyleydi. Kabunu düşüncelerinden dolayı çabucak şüpheye düşürebilirdi. Kendini savunmaya çalıştı

-Ama anne! Öyle saçma sapan şeyler anlattı ki! Abuk sabuk bir şeyleri araştırmamı falan istedi. Başka ne düşünebilirdim ki?

Anne zorlukla ayağa kalkıp oğlunun sırtını sıvazladı. "gözlerini aç çocuğum"dedi.

Hep mantığının peşinden gidiyorsun. Senin için hayat ya siyah ya beyaz, aradaki tonları kaçırıyorsun. Anladığım kadarıyla sana neler dediğini söylemeyeceksin ama hiç olmazsa -ne dediyse- dediklerinin doğru olup olmadığını araştırsan? Dört duvar arasına kapanmaktan gezegenimizde olanları göremiyorsun.

Hu gülerek arkasındaki yastıklara vücudunu yasladı. Gerindi.

"Şimdi de sen mi aşkım? Neler oluyormuş gezegenimizde? Benim haberim olmayan neler dönüyor? Her gün en az beş yayını takip ettiğimi biliyorsun."

Hu kahkaha atmaya hazırlanırken annesinin tıpkı Di gibi endişeyle bakan gözlerini gördü.

"Kendine dikkat et oğlum ve beni dinlersen Di'yi ciddiye al. Söylediklerinin tekrar bir muhakemesini yap. Sence ne kadar hastalıklı bir zihnin hezeyanları olsa da............."

OY VE YORUMLARINIZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM.:))))))))))))))))SEVGİYLE KALIN:))))))))))))))))

HU-DE-DİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin