2.BÖLÜM-DEV ROBOTLARLA TANIŞMA

48 7 7
                                    

2.BÖLÜM

DEV ROBOTLARLA TANIŞMA

"Ben dünya gezegeninde yaşayan insan ırkındanım, ya sen? Yani burası neresi?"

Yaşlı adam "hımmmm" dedi;

"Dünya gezegeni! Hiç duymadım. Aslında bırak uzay yolculuğu yapmayı, hiç köyümün dışına bile çıkmış değilim, eh pek tahsilli de sayılmam o yüzden bilmemem normal. Burası,Kabun Gezegeni, bende kabun ırkındanım."

Devin adım atmasıyla birlikte, küçülüveren eve girdiklerinde, kabun, hemen ocağın altındaki odunları tutuşturup içi yağ dolu tencereyi, sacayağının üzerine oturttu. Pratik hareketlerle birkaç saat önce tuttuğu iri balıkları temizledi ve kızan yağın içine atıp nar gibi kızarttı. Köyden aldığı ekmekleri de masaya koyup odanın kolluksuz, çift kişilik tek koltuğuna tabureymişcesine oturan misafirini, altındaki sandalyesi ile birlikte sofraya davet etti.

"Biliyorum şöyle yanında iştah açıcı yeşilliklerde olsaydı iyi olurdu ama o kadar pahalı ki sadece zenginler yiyebiliyor. Benim gezegenimin sorunu da bu! Hiçbir zaman hepimize yetecek kadar sebze yetiştiremiyoruz."

Dev mahcubiyetle önüne baktı;

"Lütfen kusura bakma! Bir davete eli boş gidilmez ama sen karşıma öyle ani çıktın ki düşünemedim. Balıklar İki dakika bekleyebilir mi?"

Yaşlı adam; "gerek yok" der gibi elini salladı;

"Anladığım kadarıyla gemine gidip gelmeyi düşünüyorsun ama boşver. Buz gibi olur bu kuzucuklar o zaman da tatları kaçar."

"Yo! Yo! Bir yere gitmeyi düşünmüyorum. Yardımcım getirecek."

Yaşlı adam, devin kolundaki düzeneğe bir şeyler söylemesini seyretti. Gerçekten iki dakika sonra tahta kapıya vurulunca ayağa kalkıp açtı, açmasıyla birliktede iki adım geriye sıçrayıp bağırması bir oldu. Karşısında tıpkı dev'e benzeyen bir demir yığını duruyordu. İki koluyla kavradığı sepetin iç, yaşlı adamın çoğunu daha önce hiç görmediği sebze ve meyvelerle doluydu.

Büyük bir nezaketle; yemeklerini bitirinceye kadar özele girmeden, soru sormadan balıklardan, avlanmaktan bahsettiler. Farklı ırklardan da olsalar soyut tüm duyguları aynıydı.Çaylarını içerken yaşlı adam vaktin geldiğine karar verip devin elinin üzerine hafifçe dokundu.

"Neden buradasın dostum? Neden kabunumdasın?"

Dev eliyle çay bardağını sarmaladı. Yaşlı adamın iri gözlerinin içine baktı;

"Ben oldukça gelişmiş bir uygarlığın üyesiyim. Uzay filomuz pek çok gezegene gidip gelir."

Başını eğip, tahta masaya baktı. Bu yaşlı yeni dosta; bazı haris komutanlarının kainatı ele geçirme planlarından bahsetmek istemiyordu.

"Devriye gezerken gezegenimden hemen geri dön çağrısı aldım."

Parmağını uzatıp dışarıda bekleyen robotu gösterdi.

"Onu ve iki arkadaşını dünyama götüremem çünkü kanunlarımız ve adetlerimiz robot yapımını kınayıp yasaklıyor. "

Yaşlı adam güldü. Kolunu uzatıp devin omzuna dostça vurdu.

"E! Niye yaptınız o zaman dostum? Ceza almaya değer mi? Hele yaşlıların öfkesi! Sizde de vardır değil mi? Her şeyi bildiğimizi sanırız da."

Dev tebessümle başını sallıyordu "her halde" dedi.

-Akıllı canlıların olduğu her yerde durum aynı. Büyüklerimize saygımız sonsuz, bir işe başlamadan mutlaka nasihatlarını dinler öngörülerine kulak veririz ama bu onların her zaman haklı olduğunu da göstermiyor. Cezaya gelince, dünyaya döneceğimi hiç düşünmemiştim. Çağrı çok ani geldi. Onları oluşturduğumuz gezegene gidemem, çok vakit kaybederim.

-Seni dövecekler mi yoksa bir yere falan mı kapatacaklar?

Başını pencerenin tozlu, küçük camına doğru çevirip robotu görmeye çalıştı.

"Bana pek de tehlikeli gelmedi ama bilemem tabi sizin kanunlarınız!"

Dev gülümseyip çayından bir yudum aldı; "İnan dostum" dedi.

"Derdim, bedenime gelecek bir zarar değil. Onurumu kaybetmek, büyüklerimi utandırmış olmak beni daha çok üzer onun için bu dostlarımı kısa süreliğine saklamak istiyorum. Burası yolumun üzerindeydi. Geminin bilgisayarı, kabununuzun atmosferinin dünyaya çok benzer olduğunu söyleyince onları saklayabileceğim bir yer bulurum umuduyla indim. Bilgisayar bu bölgede canlı yoğunluğu olmadığını söylemişti ama anlaşılan yanılmış. Karşıma sen çıktın."

Yaşlı adam parmağını sallayarak "yanılan sensin" dedi;

"Bilgisayarın -canlı yoğunluğu yok- demiş, canlı yok dememiş."

Birbirlerine bakarak güldüler. Dev, kibar bir sesle "bana yardım edebilecek misin dostum" dedi, "sadece kısa süreliğine! Dünyaya gidip dönecek ve emanetlerimi alacağım. Burada onları güvenle saklayabileceğim bir yer bulabilir miyiz?"

Kabun, gözlerini kısmış düşünüyor bir taraftan da parmaklarını masaya vuruyordu.

"Neden olmasın? Sen dönünceye kadar ölmezsem buraya kimse gelmez. Köydekilerin hiç biri bana bayılmadığı için kendilerini buraya gelerek yormazlar."

OY VE YORUMLARINIZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM:)))))))))SEVGİYLE KALIN:))))))))))))))))))

HU-DE-DİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin