28.BÖLÜM-TUTUKLANMAYI BEKLERKEN

9 1 0
                                    

28.BÖLÜM

TUTUKLANMAYI BEKLERKEN

O an, derinden derinden gelen motor sesini duydular. Fenerleri duvarlarda gezdirdiklerinde avuç içi büyüklüğünde ki onlarca mazgalı gördüler.

"Ne dersin bunlardan geçmeyi deneyelim mi?"

De, kahkahalarla gülerken Hu, endişe ile kapıya bakıyor ağlamaklı bir yüzle arkadaşına "sus, yalvarırım sus" deyip duruyordu. Kapının gıcırtısını duyup döndüler. Gözlerini, yüzlerine tutulan ışık nedeniyle kapatırken Hu söyleniyordu.

"Sana o kadar yüksek sesle gülme demiştim değil mi?"

"Ne yani arkadaşım sabaha kadar burada pineklemeyi mi düşünüyordun" Arkadaşının sırtına vurdu. "Gideceğimiz yer nasılsa aynı. Birkaç saat önce gitmenin bize ne zararı olur ki?"

"Vır vır vır konuşacak mısınız yoksa dışarı mı çıkacaksınız?"

Konuşanın fısıltısını ilk önce Hu tanımıştı. Büyük bir sevinçle ileri doğru fırlayıp gelen gölgeye sarıldı.

"Sen nerden çıktın?"

Yanaklarına öpücükler kondurdu.

"Bizi tutuklayacaklarından o kadar emindik ki! Gerçekten bizi nasıl buldun?"

"Bir annenin görevi yavrum çocuklarını gözünün önünden ayırmamaktır. O komik kukuletalarla sokağa çıktığınızı görünce takip etmem gerektiğini düşündüm. Kuzum hangi yarım akıllı onları takmayı akıl etti. Seyrettiğiniz filmleri bir daha gözden geçirseniz iyi olur. Bir saattir dışarı çıkmanızı bekliyorum ama daha fazla dayanamadım. Tam yukarıya çıkıyordum ki De'nin kahkahasını duydum ve işte buradayım."

Hu; annesinin omuzlarını tutmuş endişeyle sarsıp duruyordu.

"İyide tatlım! Ya duymamış olsaydın? Ya yukarıda yakalansaydın? Bu yaşta benim yüzümden hapse girmeyi bile göze mi aldın yani!

Hayal ettikleri korkunçtu, elleriyle yüzünü kapattı.

"Olacak şey değil, olacak şey değil!"

Anne ellerini beline koydu ve hışımla başını salladı.

"Ben sizin kadar plansız programsız hareket eder miyim sanıyorsunuz? Yukarıdaki gece bekçilerinden eminim birinin evine gidip temizlik yapmışımdır yani tanıdık birileri mutlaka vardır."

"Ya yoksa anne! Bu varsayıma nasıl güvenebilirsin ki? Çok aptalca çok!"

Anne elini uzatıp oğlunun yanağını okşadı. "merak etme bir tanem" dedi.

"Az önce söyledim ya ben temizlikçiyim. 'Anca fırsat bulup burayı temizlemeye geldim' desem kim ne diyebilir ki?"

"Bu saatte mi? Sana inanırlar mı?"

"Evet! neden inanmasınlar? Burasının da temizlenmeye ihtiyacı var ve sabah işçiler gelinceye kadar görevimi bitirdikten sonra kaçta geldiğim kimin umurunda?

"Sanki patrona bir şey sormayacaklar öyle mi?"

"Cahil cahil konuşma! Buranın temizlenmesiyle patronun ilgilendiğini hiç sanmıyorum. Beş on kadrolu temizlikçiyi aramakla da vakit kaybetmezler. Benim yaşımdakilere zaten bunak muamelesi yapılıyor. Zor bir rol değil. "Yanlış anlamışım tüh tüh" derim olur biter.

"Ellerine beline dayadı.

"Bir termos çay getirmediğime pişman oldum. Belki yanında birer dilimde pasta isterdiniz ha! Hadi! Burada kök salma gibi niyetiniz yoksa gidelim artık.

De annenin koluna girerek dışarı doğru sürükledi "çok minnettarız" dedi, ama bir iyilik daha isteyebilir miyiz? Bizim için kapıda gözcülük yapabilir misin? Kapana kısıldığımız için öylesine endişelenmiştik ki gelme amacımız kafamızdan uçup gitti.

Kırk beş dakika sonra elleri kolları ve sırt çantaları dolu bir şekilde fabrikanın önündeydiler. Anne tuttuğu kovaları ve paspas sopalarını havaya kaldırdı.

"Her defasında bunları taşımak istemiyorum. Tekrar geleceksek bir yerlere saklasam iyi olur diye düşünüyorum. Ne dersiniz?"

Heyecan ve yakalanma korkusu ile geçen üç geceden sonra De'nin evindeki bodruma kapanıp heyecanla çalışmaya başlamışlardı. Anne; yukarıdan bağırarak yemeğe çağırma çabaları boşa çıkınca hazırladığı minik sandviçleri aşağıya götürmeye karar vermişti çünkü iki genç su içmeyi bile unutacak kadar hummalı bir çalışmaya girişmişlerdi. İşe gitmediği zamanlarda, bodruma iniyor bir ayağı kısa sandalyeye, dengesini sağlamaya çalışarak oturuyor gün be gün, ilerleyen çalışmalarını hiç soru sormadan seyrediyordu. Zeki bir kadındı. Onuncu günün sonunda bir solukta zihnini kurcalayan düşüncesini açıkladı.

-Gördüğüm kadarıyla boyu yaklaşık iki, iki buçuk metre. Eni de? Belinin Çevreside da iki buçuk metre var mı?"

Kolunu kaldırıp parmağı ile merdivenleri gösterdi.

"Bu daracık merdivenlerden onu dışarıya nasıl çıkarmayı düşünüyorsunuz? Tabi sadece burada oyuncak olarak kullanmayı düşünüyorsanız başka!"

İki erkeğin şaşkın bakışları arasında tombul vücudunu zorlukla kaldırıp merdivenlere doğru yürüdü. Arkasına tekrar baktığında gözleri muzip muzip parlıyordu.

"Ben bahçedeki müştemilatı boşaltayım bari. Zaten eski oyuncaklardan başka bir şey de yok. Yenisini koymuş olursunuz. Sadece tek bir minik penceresi olduğu içinde görülme tehlikesi olmaz."

Durup ellerini beline koydu. Düşündü.

"Ben yinede oraya kalın bir perde uydurayım. Ne olur ne olmaz. Mahalle zibidi dolu."

Merdivenlerin gıcırtısına annenin tatlı kahkahaları karışırken Hu ve De'nin açılan ağızları hala kapanmamıştı.

"Anneni de mi bu projeye dahil etseydik acaba?"

"Farkında değilsin ama o çoktan karıştı bile. Her aşağı inişinde öyle dikkatle izliyor ki, tut şunu desen müdahale eden ben miyim o mu ayırt edemezsin."

De, söylenenlerin etkisinden kendisini kurtaramadan merdivenlere bakmaya devam ediyordu.

"Bu kadar basit bir şeyi biz niye düşünemedik? Yuh bize yuh! Kendimizi ne biçim kaptırmışız böyle!"

Annesinin hiç beklenmedik anlardaki problem çözme yeteneğini iyi bile Hu, arkadaşının şok olmuş halini görünce dizlerine vura vura gülmeye başlamıştı.

"Şaka etmiyorum Hu! Gerçekten annene ihtiyacımız var gibi görünüyor. Daldığımız anda bizi toparlayacak, uyaracak biri."

Müştemilatta geçen bir buçuk ayın sonunda; son denemeleri yapıp oturma odasına döndüklerinde, tek düşündükleri tedirginlik, korku duymadan, rahat yataklarında uyuyabilmekti. Dokuz saat sonra banyolarını yapmış, temiz giysileriyle anne ile birlikte hiç de iştah uyandırmayan kahvaltılarını etmeye çalışıyorlardı.

De, üzerindeki gömleğin düğmelerini doğru ilikleyip iliklemediğini kontrol ettikten sonra kıpkırmızı bir yüzle anneye baktı.

"Çok utandım doğrusu. Onca yorgunluğunuza rağmen birde gece giysilerimizi mi yıkayıp ütülediniz? Pis kokmaya öyle alışmışım ki kendimi şu an parfüm sarayında gibi hissediyorum."

OY VE YORUMLARINIZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM:)))))))))))))))))))SEVGİYLE KALIN

HU-DE-DİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin