36.BÖLÜM-KIYAFET SERBEST, SARAYDA DAVET

14 2 1
                                    

36.BÖLÜM

KIYAFET SERBEST, SARAYDA DAVET

"Anlamadığını biliyorum sevgili Hu! Lütfen bu konuşma hiç olmamış gibi beni on beş dakika sonra ara ve taziyelerini sun. Anladın değil mi? Zaman çok önemli!"

Hu, içini çekti karşısında bir başkası olsaydı kuşkusuz böyle dalga geçer gibi konuştuğu için iyi bir azarı hak ettiğini düşünürdü ama karşısındaki kabuna saygısızlık yapmak son düşüneceği şeydi. Sonra korku ve endişe ile aklına De geldi.

"Taziye mi demiştiniz? Eşiniz iyi değil mi?"

Televifondaki yüz bir an tokat yemiş gibi afalladı. Sonra kahkahalarla gülmeye başladı.

"Beni güldürmeni nasıl da özlemişim Hu! Teşekkür ederim. De çok iyi. Ayrıca ülkenin birinci başkanının başına bir şey gelse bu şekilde benden mi öğrenirdin? Şu anda yer gök inliyor olmaz mıydı?"

Hu dudaklarını gerdi, mahcup bir tavırla başını salladı "ne bileyim ekselans" dedi, siz "taziye" falan deyince benim de aklıma ilk o geldi.

"Çey'den bahsediyordum dostum. Biliyorum tören sırasında selamlaştık ama konuşamamıştık hatırlıyorsan!"

"Tabiki! Etrafınız saray erkanı ile çevrili olduğu için yanınıza yaklaşmamız mümkün olmamıştı."

"Lütfen sitemkar konuşmayı bırakır mısın? Sizleri aramayarak kırdığımın farkındayım ama şimdi onları bir tarafa bırakıp dikkatini söylediklerime verir misin? Hiç konuşmamışız gibi yapıp taziyelerini sun olur mu?"

Televifon kapanmıştı. Hu hemen karşısındaki duvar saatine baktı. Bu manasız konuşmadan bir şey anlamamıştı. Hep yaptığı gibi senaryolar oluşturmaya çalıştı ama boş bir sahneye bakar gibiydi. Şekiller oluşmuyor, objeler bir yerlere oturmuyordu. Sıkıntı ile yerinden kalkıp, elleri ceplerinde odada gezinmeye başladı. İki saniyede bir gözü saate gidiyordu. Hiç bu kadar uzun gelen bir on beş dakika geçirmediğini düşündü. Tekrar koltuğuna oturup televifonun düğmesine bastığında ter içinde kalmıştı. Nihayet Di karşısındaydı. Sıradan bir taziye konuşmasından sonra Di'nin söylediklerini duyunca içinden "yok artık, neler oluyor" diye geçirdi.

-Uzun zamandır görüşmemiştik. Ne iyi oldu da aradın. Lütfen bu akşam saraya yemeğe gel. Saat ondokuz otuz senin için uygun mu?

Di, Hu'nun ne diyeceğini bilemeyen şaşkın yüzüne birkaç saniye baktı. Cevap beklemeden konuşmasına devam etti.

"Teşekkür ederim. Ha unutmadan söyleyeyim. Kıyafet serbest hatta üzerindekilerle bile gelebilirsin. Görüşmek üzere dostum."

Hu'nun ard arda söylenen kelimelerin anlamını kavraması on dakikasını aldı. Başını kaldırıp duvara baktığında saatin yedi olduğunu gördü. Eve gidip duş alacak, üzerini değişecek vakti yoktu. Koşarak arka taraftaki banyoya girdi. Annesinin tükenmeyen öngörülerinden dolayı dolapta her zaman temiz bir gömlek bulundururdu. Duşunu alıp giyindiğinde yemeğe yetişebilmek için sadece on dakikası kalmıştı.

Yolu üzerindeki sıradan bir çiçekçiden en iyi sıradan çiçek buketini alıp koşar adım sarayın merdivenlerini çıkarken zihni bu nedensiz davete bir sebep aramaya devam ediyordu. Özel günleri aklından geçirdi. İlk kubbenin yapılışı, De veya Di'nin doğum günü, De'nin birinci yönetici seçilmesi! Hiç biri uymuyordu. Kendisi veya annesi ile ilgili bir nedenin mümkün olabileceğini düşünmüyordu. Kapıda ki nöbetçiler hiç kımıldamadan geçişine izin verdiler, belli ki bilgilendirilmişlerdi. Yine de tuhaftı. Davetler sırasında saray ışıl ışıl parıldar, merdivenlerinden yüzlerce kabun en şık, en zarif kıyafetleriyle çıkarlardı. Şimdi ise kocaman bahçenin sadece güvenlik spotları yanıyordu. Hala tereddüt içindeydi ama bir yanlışlık olması durumunda, şık üniformaları içindeki askerlerin, bahçeye adım atmasına izin vermeden silahlarını üzerine doğrultup gitmesini isteyeceklerini düşünerek rahatlamaya çalıştı.

Merdivenlerin bitimindeki büyük, gösterişli kapının sadece ortadaki tek, küçük kanadı açılmıştı ve önünde, özel kıyafetleri içinde yaşlı bir hizmetkar bekliyordu. Abartısız bir şekilde misafirine selam verip eliyle içeriye buyur etti.

"Hanımefendi sizi bekliyor efendim. Lütfen beni takip edin."

Hu, birkaç kez geldiği sarayın büyük kabul salonlarının alt katta olduğunu biliyordu. Bu kez kapalı kapıları, değerli sanat eserleriyle bezeli hafifçe aydınlatılmış koridoru geçip geniş granit merdivenlere doğru yürüdüler. Basamakların geniş bir bölümünü kaplayan altın sarısı yumuşacık halı, adım seslerini yutuyor, sessizliği neredeyse esrarlı bir hale getiriyordu. Kendini matem tutulan bir yere izinsiz girmişçesine tedirgin hissederek hizmetkarı takip etti. O an farketti. Hiç müzik sesi duyulmuyordu. Yüzlerce konuğun salına salına gezindiği, dans ettiği ziyafetlerde, iki hatta üç orkestranın birbirine karışan farklı müziklerini dinlediğini hatırlıyordu.

İkinci katın labirenti andıran koridorlarını geçip en arkada olduğunu tahmin ettiği odaya girdiklerinde tekrar bir şaşkınlık yaşadı. Lüksten ve şatafattan arındırılmış, saraya hiç de uygun olmayan, son derece sevimli döşenmiş bir odadaydı. Hizmetkar hiçbir şey söylemeden ardından kapıyı sıkıca kapatıp çıkmıştı. İçindeki huzursuzluk ve karanlık birden dağılıverdi. Karşısında; tıpkı tanıştığı zamanki gibi sade giysiler içinde ki Di gülümsüyordu.

"Hoş geldin dostum. Her zaman çok dakiktin. Anlaşılan yıllar sende fazla bir şeyler değiştirmemiş."

Hu; ciddiyetini bozmadan yarı beline kadar eğilerek selam verdi. Düşüncesine göre yönetici kadrosunda olanlar halka istedikleri kadar samimi davranabilirlerdi ama alttakiler sınırı asla aşmamalı ve hadlerini bilmeliydiler.

"Ekselans! Tarafınızdan davet edildiğim için büyük bir mutluluk duyuyorum."

Di arkasındaki koltuğa doğru yürüyüp oturdu. Gözlerini Hu'ya dikip sessizce baktı.

"Bak! Bana kolayca güvenemeyeceğini biliyorum ama lütfen! Lütfen eski güzel günlerimizin hatırına yine dostum olabilir misin? Yardımına ihtiyacım var. Hatta annenin de yardımına ama ikinizi birden çağırmamın fazla dikkat çekebileceğini düşündüm. Benim sizden başka kimsem yok. Hadi hadi! Gel yanıma otur."

Di konuşurken, Hu tüm dikkatini gözlerine vermişti. Bu gözlerde gerçek bir korku, endişe ve tedirginlik vardı. Sözlerin samimiyetine kayıtsız kalamayarak İkiletmeden kanepeye oturdu. Di'nin ellerini avuçları içine aldı. Minik, yumuşacık eller soğuktu ve titriyordu.

OY VE YORUMLARINIZ İÇİN TEŞEŞKKÜR EDERİM.:)))))))))))))))))SEVGİYLE KALIN:))))))))))))))

HU-DE-DİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin