22.BÖLÜM-CENNETTE SORUN VAR

42 3 5
                                    

22.BÖLÜM 

CENNETTE SORUN VAR

Gülüşerek yerlerine oturup robotların tabaklarına taze sebzelerden yapılmış salataları ve balıkları servis etmesini beklediler. Bir başka robot da her birinin önündeki kristal bardaklara taze sıkılmış üç ayrı renkteki meyve suyunu dolduruyordu. Minik ekmek somunlarının dumanları tüte tüte gelmesiyle yemeğe başladılar. Robotlar devrelerini kapatmışçasına başlarını eğmiş ve duvarın dibine sıralanmışlardı.

Maja, yanında oturan Murat Can'a "hişt" diye seslendi. Cevap alamayınca dizi ile bacağını dürtükledi.

"Hayrola niye öyle düşüncelisin? Ne oldu ki şimdi? Harika bir şekilde karşılandık ve harika bir şekilde de ağırlanıyoruz. Bulduklarımız, umduğumuzun çok ötesinde."

Murat Can gözlerini kocaman açıp diğerlerine baktı. "ne yani" dedi.

"Bir tek ben mi duruma şaşırıyorum? Görmüyor musunuz? Binlerce yıl önce yapılandırılmış robotlar hala daha sapasağlam ya evler, eşyalar! Bu nasıl mümkün olabilir? Hiç mi bir şey çürümez, bozulmaz? Sanki hazırlıklılar. Bizi bekliyorlardı."

Ai-mu elini kaldırarak "orada dur Can" dedi.

"Bizde farkındayız ve robotun ne dediğini sende duydun rutin bakımları yapılıyormuş. Lütfen izin verde durumun tadını çıkaralım yahu! Hiç olmazsa şu balığı ağız tadıyla yiyelim."

Meyve tabağından bir elma alarak ısırdı.

"İnan uzun zamandır böyle lezzetlisini yememiştim.

Akşam; yavaş yavaş ininceye kadar robotların kendilerini gezdirmesine izin verdiler. Gördüklerinin düzeni ve mükemmelliği hayretten hayrete düşmelerine neden oluyordu. Disklerde olmayan ehlileştirilmiş atlar ve midillilerin tüyleri yeni tımar edilmiş gibi pırıl pırıldı. Her ahırın kapısında ayrı bir robot bekliyordu. Büyük bir marangoz atölyesi ve kumaş dokuma tezgahlarının durduğu oda ertesi güne yetişecek çok iş varmışçasına çalışıyordu.

Ormanın kıyısına geldiklerinde robot elini kaldırarak "sınır efendiler" dedi. Çocuklar huzur dolu bu gezegenin neden sınırları olması gerektiğini anlayamamışlardı. Elsa; robota doğru yaklaştı. "rapor ver" dedi.

"Sınır demekle neyi kasdediyorsun? Burada yaşayan başkaları da mı va? Oysa arkadaşımız sorduğunda bizden başka kimse olmadığını söylemiştin. Kim onlar robot?"

"Adım Zip efendiler. Bana adımla hitap ederseniz diğerleriyle karıştırma gibi bir probleminiz olmaz. Ben burada bir tür -sizlerin ifadesi ile- yöneticiyim. Karışıklığı önlemek görevim."

"Anladık Zip. Şimdi söyler misin bu sınır neye veya kime karşı çizildi? Biz etrafta kimseleri görmedik."

"Onlar vahşi gece canlıları efendiler. Gün karardığında ortaya çıkarlar."

Egor gülerek kaşlarını indirip kaldırdı. "evet" dedi.

"Anladım Zip. Bu vahşi gece canlıları bu sınıra gelince durup "ah biz sizi hiç rahatsız etmeyelim" deyip geri mi dönüyorlar yoksa siz karşılarına dikilip "böö" leyip onları korkutuyor musunuz?"

Robot durdu. Belleğindeki bilgileri tarıyor gibi görünüyordu.

"Bööö"lemek ne demek anlamadım efendim ama üzülerek söylemek isterim ki o canavarlar bizi kolayca devre dışı bırakabiliyor çünkü biz savaşmak için tasarımlanmadık. Geri dönmeleri konusunda söylediklerinize gelince o düşük bilinç seviyeleriyle bu imkansız."

"O halde sık sık saldırıya uğruyorsunuz ama yinede her yeri mükemmel bir şekilde koruyabilmişsiniz."

"Sık sık demek sizin açınızdan üç ay ile aynı şey mi oluyor efendim çünkü doksan-yüz gün arası taciz ediliyoruz. Gerçi son saldırıları garip bir şekilde on beş gün önce olmuştu. Hem kendimizi hem yaşam alanımızı korumak için verilen emirleri uyguluyoruz efendiler."

Egor "hah" dedi.

"Dönüp dolaşıp tekrar aynı noktaya geldik. Nasıl? Burası sınır demeniz yeterli oluyor mu? Veya sınırı geçmemek!

Ellerini dizlerine vurdu.

"Nasılda düşünemedim? Saldırı yapıldığında evlere veya ahırlara saklanıyor olmalısınız ama yinede acayip bir şey var. Bahçeler! Bir tek dal bile kırılmadan, tek çiçeğin üzerine basılmadan bu nasıl mümkün olabilir?"

Çevresine bakınıp etrafı inceledi.

"Kafam almıyor" Sizin alıyor mu arkadaşlar? Şu intizama, düzene bir bakın! Verilmiş, küçücük bir zarar izi görüyor musunuz?

Robot; minik adımlarla koşar gibi Egor'un yanına geldi. Endişeli gibi davranıyordu.

-Efendi düzgün olmayan bir şeyler mi var demek istiyor acaba? Bir şeyler eksik mi yapılmış?

Maja suratını sarkıtmış öfke ile Egor'a bakıyordu. "Pes yani" Diye fısıldadı.

"Zavallı, İnsan olsa kalp krizi geçirecek."

Robota döndü.

"Bize anlat Zip. Burasını nasıl koruyorsunuz."

Robot sınıra doğru yürüyüp kolunu kaldırdı. "lütfen biraz uzaklaşır mısınız" dedikten sonra bir iki saniye bekledi. Efendilerinin güvende olduğuna karar verince bileğindeki mekanizmanın düğmesine bastı. Birden gökyüzü; yerden yükselen siyah enerji ağlarıyla kaplandı.

"Özellikle orman tarafına enerji dalgaları veriyoruz. Bu dalgalar bir kubbe gibi evlerin üzerini kapatıyor. Tehlike havadan da geliyor. Eski efendiler onlarla savaştılar ama çareyi bu enerji ağlarını oluşturmakta buldular."

"Kimden korunmak için? Atalarımıza saldıran gece canlıları nasıl bir şeyler?"

"Eski efendilerimiz onlara Dev kuşlar ve dev gergedanlar diyorlardı. Yıllardır geleceğinizi düşünerek depoladığımız yiyeceklerden çürümüş olanları enerji ağlarının ötesine atarak burasını koruduk."

Su; inanamayan bakışlarla başını sallayıp duruyordu. "bu olamaz" dedi.

"Belki siz fark etmemiş olabilirsiniz arkadaşlar ama ben defalarca seyrettim. Atalarım tüm gezegeni dolaştı ve tek zararlı hayvan ne karada ne havada yoktu. Robota doğru döndü. Sesi sertleşmişti.

OY VE YORUMLARINIZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM:))))))))))))SEVGİYLE KALIN:)))))))))))))


HU-DE-DİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin