İşte bu ses!

710 37 54
                                    

Arkadaşlar biraz uzattım tekrar okuyun!

Akselden:
Hala beni etkilemeye çalışıyordu.

Gamze gerçekten aptal!

Ellerimi iki yana açtım. Alay ederek,
" Hadi göster bakalım!"

Kaşlarını çattı. Aptallığının bir getirisi olarak anlamamıştı. "Neyi?"

"Seni hafife almam gerektiğini."

' Hmm.' Diye bir ses çıkardı ve memnun bir şekilde ayağa kalktı. Topuklu ayakkabısının sesi odada  yankılanırken üzerime doğru kıvırtarak gelmeye başladı.
Birdenbire yanımda belirip ellerini belime attı, gülümsedim. Bu hoşuma gitmişti.

Ellerini beni etkilemeye çalışırcasına göğsüme getirdi. Gülümsemeye başladı. Ben de ona dudağımın bir kenarını kıvırarak gülümsedim. Ne istediğini biliyordum. Yavaşça yaklaşmaya başladı. Nefes alışverişini zaten duyuyordum. Ama şuan hissetmeye başlamıştım. Aramızda çok bir yakınlık yoktu. Sadece cildim bile normal bir insandan iki üç kat daha iyi 'hissedebiliyordu.' Bunu seviyordum. Düşüncelerimi bırakıp Gamzeyi incelemeye başladım. Sustuğunda daha iyiydi.

Aniden beni sertçe itti. Beni gerçekten hazırlıksız yakalamıştı! Arkadaki duvara yapışırken canımın gerçekten fazlasıyla yandığını farkettim. Duvarda büyükçe bir oyuk oluşmuştu. Ben ise normalde bu hareketi çok rahat karşılayabilecekken yere yığılmıştım.

Dişiliğini kullanarak beni yenmişti!

Sürtük!

Üzerime duvardan düşen bir kaç taşı da hissetmiştim. Duvara baktığımda kan olmuştu. Baygınlık geçireceğimi hissetmiştim. Neden olduğunu anlamak için az da olsa bir sürem vardı. Elimi saçıma attığımda elimin kan olduğunu gördüm. Galiba kafam kanıyordu.

Bu bana hep olmak zorunda mıydı!
Ayağa kalktığımda ise benim koltuğumda oturduğunu gördüm. Muzipçe sırıtıyordu. Ona doğru ilerlerken, aklıma gelen şeyle donup kaldım.

Benim durduğumu görünce iyi olup olmadığımı anlamak için" İyi misin?!" Dedi.

Başımın kanadığını görmüştü. Ama bu bizler için problem değildi. O nedenle çok umursamıyordu. Benim de umrumda değildi aslında. Sadece aklıma gelen şeyler umrumdaydı şuan.

Aniden ortadan kayboldum.

---

Hazal'dan:

Rüzgar, ben ve Öykü oturuyorduk. Rüzgar bir şeyler anlatırken telefonu çalmaya başladı.

Rüzgar telefonuna bakınca sertçe yutkundu. Kim olduğunu merak etmiştim. Öykü benden önce davrandı.
"Aşkım, o kim?"

Rüzgar gözlerini telefondan ayırmıyordu. Kim olduğunu anlamamama rağmen benim bile kalbimin atışı hızlanmıştı.

Odadaki tek ses hala çalan telefonun sesiydi.

" Rüzgar?"

Rüzgar'ın bakışları bana yöneldi ve  telefonu açtı.

" Alo?" dedi telefonu  kulağına dayamadan. Galiba hoparlörü açmıştı.
Telefondan gelen ses şuydu:

" Alo Rüzgar? Ben Aksel. Rüzgar.. Hatırlıyorum, hem de her şeyi."
~

Nefes alamadım.

Konuşamadım.

Tepki veremedim.

Her şeyi hatırladığına inanmıyordum.
İnanamıyordum.

Anılar(ımız) artık sadece bende saklı değildi. Paylaştığım bir kişi de vardı.
Aslında en çok şeyden korkmuştum:
Yaşadıklarımızı sadece iki kişi biliyordu, o ve ben. O unutmuştu ve bana bir şey olduğu anda, bütün hepsi yok olacaktı.

Bütün hayatımı bir kitap yapacağım.
Evet oldukça ciddiydim.

Ama mesele bu değildi. Rüzgar gözlerini açmış, bana bakıyordu. Ben ise tek kelime etmiyordum. Öykü'nün çığlığı sessizliği bozdu.

"Ne! İnanmıyorum! Çabuk yanına gidelim hadi hadi!"

Tam Öykü'lük bir tepki.

Her neyse, Aslında hatırladığına ihtimal vermiyordum, belki bize tuzak kurma amacındaydı. Hatta kesin öyleydi.

Hayır, ona güveniyorum, her şeyden çok.

Rüzgar onunla konuşmaya devam etti.

"Neredesin? Yanıma gel!"

"Siz neredesiniz?" Dedi Aksel.

O an oldukça mallaştığım için düşündüm:

'Burası neresi?'

Galiba aynı şey Rüzgar'a da olmuştu. "Hazal! Neredeyiz?"

Öykü, en soğukkanlımızdı galiba. Hemen cevapladı,

"Mm.. Dünyadayız! "

İkimiz de Öyküye döndük. Salak mısın bakışı attığımda Rüzgar konuşmaya devam etti.

Rüzgar cevapladı. "Bilmiyorum dostum. Ben şuan anlamıyorum, bu iki kızında beyni çalışmıyor olmalı."

Akselin sesi çok memnuncasına çıktı:
"Buradan bile başınızı döndürebiliyorum demek.."

Ardından devam etti. "Hazal.. Hazal orada mı?"

İşte bu ses. Sonsuza dek adımı söylemesini dinleyebilirdim.

O an gerçekten yaşamanın ne demek olduğunu hissettim. Hem de iliklerime kadar.

Rüzgar evet dediğinde, Aksel, bekleyin geliyorum demişti.

Üç kişi, akıllarda tek soru...

Şimdi nerede olduğumuzu nereden biliyordu?

-

Arkadaşlar çok çok çok kısa olduğunu biliyorum ama fazla bekletmek istemediim 😄

AFRODİTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin