Buğra, arkamızdan haince Aksel'e bakıyordu. Yanında yakışıklı biri vardı ama o da vampirdi eminim. Buğraya döndüğüm o an nefes alışım hızlandı. Aksel korktuğumu farketmiş olacak ki elimden tuttu, beni kendisine doğru çekti ve Buğra ile konuşmaya başladı:
"Ooo kimler burada?"
Buğra ise kafasıyla beni işaret etti sonra da sinirle " Evet kimler burdaymış!"
Buğra, sözcüklerini bitirir bitirmez bana doğru vampir hızıyla koşmaya başladı. Aksel ise beni hızlıca arkasına aldı ve ve Buğraya doğru bakarak bana seslendi .
- ki ben Aksel'in arkasındaydım, yüzüme bile bakamadı - demekki Buğra gerçekten tehlikeliydi." Hazal! öğrencilerle birlikte okula koşun!"
Ben de dediğini yapmaya koyuldum. İnsanları içeri aldım ve kapıyı arkalarından kapattım, ama ben okula girmedim. Aksel'i burada bırakamazdım. Kavgalarını izliyordum ve çok korkuyordum. Buğra, Aksel'e yumruk attı. Aksel ise düşerken Buğra'nın boynundan tuttu ve ikisi birlikte yere düştüler. Aksel ve Buğra yerdeyken, Aksel beni gördü ve yüzüme çok sinirli, korkunç bir bakış attı. ' Sen hala burda mısın!' der gibi..
Açıkçası biraz ürperdim. Aksel tam bana bakarken dikkatini bana vermiş olmalı ki Buğra birden Aksel'in üzerine çıktı ve yüzünü yumruklamaya başladı. Ben de o sırada ne yapacağımı düşünüyordum. Etrafa bir göz atınca gözlerim yerdeki taşa kaydı.
Taş! Evet! Bu bana iyi bir silah olabilirdi.
Yerden hızla aldığım oldukça büyük bir taşı Buğranın kafasına attım. Ama nişan alışımın azizliğine uğramış olacağım ki taş Aksel'in koluna denk geldi ve Aksel dengesini yitirip yana doğru düştü.
What the fuck!
Buğra, taşı kimin attığına bakmak için etrafa yöneldiğinde beni gördü ve sırıttı. Ayağa kalkıp yarım yamalak bana doğru yürümeye başlamıştı. Üstü başı yırtılmıştı. Nefes alışlarım hızlanıyor, olduğum yerde kalakalmıştım. Dizlerimin bağı çözülmüş gibiydi sanki. Tam o sırada Aksel, Buğranın arkasından atlayıp üzerine çıktı. Kafasını koparmaya çalışırken, Buğra ona hamle yapınca Aksel, Buğranın önüne düştü. Buğra Aksel'e oldukça güçlü bir tekme attı.Aksel, en az 10 metre ilerimizdeki ağaca çarpıp yere düştü. "AKSEEL! " diye çığlık attım. Buğra bana döndü. Orada olduğumu unutmuş olmalıydı. Bana doğru yürüyerek geldiğinde elim çantama gitti. Ne olur ne olmaz diyerek çantamı hızlıca açtım ve içindeki kurşun kalemi çıkardım. Buğra hala bana doğru yavaşça, zafer dolu bir şekilde geliyordu. Refleks olarak bir iki adım geri gittim. Buğra birden yanımda belirdi ve kolumu sıkmaya başladı. Aksel hala baygındı ve Buğranın sıktığı kolum çok acıyordu. Belki bit umut yalvarmak işe yarayabilir diye düşündüm.
" Kolumu bırak. Canımı yakıyosun! "
Tüm sakinliğiyle yanıtladı " Öl."
Bunu söylendiğinde elimdeki kurşun kalemi kolumu tutan elime sapladım.
" Ah! Seni Sürtük."
ELindeki kurşun kalemi çıkarttığı anda gözlerini acıyla yumdu. "AAAĞHH!!!!"
Son attığı çığlık çok fenaydı.Bu çığlıktan sonra yanındaki yakışıklı olan vampir -ki sabahtan beri izliyordu bizi hiçbir şey yapmamıştı- kaçtı. Buğra gözlerimin içine bakarak yere doğru yığıldı. Arkasında Aksel'in gördüm. Elinde bir kalple.. Gözlerimi sonuna kadar açtım ve Aksel'in bunu yapmış olmamasına inanmaya çalıştım. Hayır! Aksel böyle bir şey yapamazdı.
" A..Aksel, bunu s-sen..?"
Elindeki kalbi sağa doğru savurdu. Parmaklarından hala kan damlacıkları yere doğru damlıyordu.
"Lanet olsun! beni böyle görmemeliydin.." diye söylendi.
![](https://img.wattpad.com/cover/21685670-288-k522200.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AFRODİT
RomanceÖyle güzel bir gülüşü vardı ki.. Ama bu gülüşün altında 'senin sonun benim ' yazıyordu... Gözleri adeta Benden uzaklaş, kaç buradan diyordu. Yapmadı, yapamadı..