Bölümü okurken multide ki şarkıyı dinleyin.
"Bir kadın mutlaka seviyorsa sana aittir. Mutlaka bir fotoğrafın vardır bir yerinde odasının, onu kaldırtma. Bir kadın seni seviyorsa uyumadan önce dua ediyordur senin adına, onu susturma. Bir kadın seni seviyorsa koklayarak öper seni, nefesini kesme. Seni seven kadın sevdiği kadar sarılabilse kemiklerin kırılır. Ve bir kadın seni seviyorsa sen ne kadar güçlüysen o kadar güçlü hisseder kendini, onu yanıltma.
İlk darbede yere çakılma, ilk sınavda sınıfta kalma. Ve araya asla ama asla mutsuzluğu sokma. Orasıdır kadının şah damarı. Umudu kesildiği an vazgeçer kadın, sevmekten, beklemekten, özlemekten hatta dua etmekten...
Bir kadın seni seviyorsa kavga eder. Hem birazdan boğazına sanırsın, hem görürsün gözlerinde ki korkuyu.
Kadınlar susmaz, susmuş kadın gitmiş kadındır (!)
Ne diyordu cemal abimiz;
Kadın susarak gider. En önemli detaydır, erkeklerin hiç anlayamadığı durum işte bu kadar basittir.Kadın gerçekten gitmişse çok sessiz olmuştur (!)
Seni gülümsetmek gibi küçük hayalleri olan birinden bahsediyoruz.
Kuştur kadın ve bir gökyüzü vardır kadının. Öyle bir havan olmalı ki senden göçmediği için onu dondurmamalısın.
Bunu bir zamanlar seni gökyüzü ilan etmiş kadının, başka bir gökyüzünde kahkaha atışını duyunca anlarsın. "
Sabah uyandığımda üzerimde uykunun vermiş olduğu bir ağırlık vardı. Rüzgar ahtapot gibi kollarını bana sarmış, göğsüme kafasını koymuş uyuyordu. Şuan minik bir bebeğin annesine sarıldığı gibi sarılmıştı bana. Hadi ama tipe bakınsana ne kadar tatlı.
O ponçik yanaklı dinozorun kollarından kurtulduğumda sırt üstü yatıyordu hala. Uyumasından istifade bende onun göğsüne yattım. Burası dünyanın en rahat yeriydi sanırım.
Rüzgar saçlarımla oynarken "rüzgar bir şey söylemek istiyorum"
"Dinliyorum güzelim"
"Saçımı kessek bugün nasıl olur"
Belime kadar gelen saçlarıma ilk defa kıyacaktım.
"Neden" dedi yüzünü asarak. Bende onun göğsünden kalkıp yatağın içinde oturdum.
"Nedeni yok" umudun kesildiği an insanın saçlarını kesmesi o kadarda koymuyor insana be rüzgarım.
"Çok istiyorsan kestirelim"
Gidip banyodan makası alıp geldim ve takrar yatağın içine oturdum. Saçımı iki yana ayırdım ve makası elimde tuttum.
Canı acır mı bir insanın saçlarını keserken. Acıyordu işte. Kolum kopsa bu kadar acımazdı belki ama saçımı umutlarımdan evvel kesmem çok acıtıyordu.
Saçımın güzel yada kötü duracağını hiç umursamadan makası saçıma getirdim ve ensemin hizasında saçlarımın bir tarafını kestim. Rüzgar öylece bana bakarken makası elimden alıp diğer tarafıda kendisi kesti.
Kesilen uzun saçlarımın ucuna toka takıp çekmeceye koydum ve kısa olan saçlarımı saçma sapan yerlerinden birer tutam saha keserek iyice kısalttım. Aynaya bakmak istemiyordum. Ama ayağa kalkıp odamda ki boy aynasına gittim. Ayna da ki yansımamı görünce iki dizim üzerine çökerek hıçkırıklarımın arasında "bu ben değilim ki" dedim. Evet, aynada ki yansıma bana aitti belki ama o aynadaki kızın ruhu ben değildim. Ben böyle değildim. Bu ben değildim. Ben koşardım, ben gülerdim, ben saçlarıma kıyamaz, umut etmekten asla vazgeçmezdim.. Ama şimdi, şimdi baksana içim kan ağlıyor, ölüyorum, yaşamayı bu kadar çok isterken hızla ölüme koşuyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DUYGUSUZ
RomanceSeni ben öldüremem ama seni intihara ben sürükleyebilirim. Herşeyimi öldüren adam. Herşeyini öldürecem. Onun ölmesini hiç istemezken onu ölüme itmek zorundayım.