Bu sabah soğuk yatağımda uyandığımda onun yüzünü yüzümde görememek içimde soğuk rüzgarların esmesine sebep olmuştu. Bu yalnızlık hissi, kimsesizlik, en çokta onsuzluk hissi benim kalbimin yanmasına ve hatta yanıp kül olmasına yol açıyordu.Bir haftadır yataktan çıkmıyordum nereye kadar böyle devam edecek deyip yerimden kalktım ve banyoya doğru gittim. Banyoya girince suyla ilk tanıştığımız gün banyoda uyuya kalması geldi aklıma sırtımı soğuk banyo kapısına yaslayıp aşağı doğru kayarak göz yaşlarımı serbest bıraktım. Soğuk fayans bedeni mi üşütürken titrememe neden olmuştu. Ben burda böyle üşürken benim minik, duygusuz, kusmuk kızım o soğuk toprak altında nasıl duruyordu. Havalarda iyice soğumuştu zaten. Kar yağacak diyorlardı bir kaç güne. Burda olsa çıkar karda koşar oynardı. Çok severdi soğuk ve sert mevsimleri, muhtemelen kendine benzediği için aşıktı bu mevsime, oda en az kış kadar sert ve dondurucuydu, duygusuzdu. Zaten kendini de çok severdi, hep canım kendim derdi. Valizine bile 'benim valizim olmak nasıl bir his acaba?' diye sorduğunu görmüştüm. Onun güzelliğine, sert ve soğuk bakışlarına ben bile aşıkken kendini sevmesini çok göremezdim ona. Zaten kendini sevmesi, kendine has egosu, kendine has kokusu, kendine has bakışları değil miydi onu özel kılan.
Yerden destek alarak ayağa kalktım, toparlanmam gerekiyordu su beni böyle görse mezardan çıkar gelir beni öldürmekle tehdit ederdi. Soğuk suyu yüzüme çarpıp aynadan kendime baktım. Ne de çok yıkmış beni bu kız, gözümün altları şişmiş hatta morarmaya yüz tutmuştu. Bir kez daha yüzüme soğuk suyu çarptım. Bedenim üşüyor ama ruhum buz kesiyordu sanki. İçimde sanki rüzgarlar yeller esiyordu.
Odaya gidip üzerime bir şeyler giydim. Bu soğuk mevsimde onun üzerinde sadece kefen ve toprak varken kat kat giyinmeyi kendime yediremiyordum. Zaten donuk olan bakışları iyice donmuştu ya hani işte o an benimde kalbim buz tuttu. Onun ellerinin, bedenin soğukluğu benim kalbimi dondurdu.
Dışarı çıktığımda soğuk rüzgar yüzüme çarpıp bir an sarsılmama neden oldu. Göz yaşlarım akıyordu. Erkekler ağlamaz derlerdi. Hani lan nerde? Neden ben ağlıyorum o zaman?
Erkekler ağlamaz olur mu hiç? En çok onlar ağlarda kimsenin ruhu duymaz. Çünkü çoğu zaman göz yaşları yanaklarına değil kalplerine akar.
Nereye gideceğimi bilmeden soğuk ama hafif yağmurlu havada saatlerce yürüdüm. Yaşayasım yoktu ama ölmezden geliyordum...
Özlem bu kadar ağır bir duygu muydu? Bu kadar çok özletir mi bir insan kendini. Bu kadar çok ağlatır mı sevdiğini.
Soğuk ve yağmurlu havada yaklaşık üç saat yürüdükten sonra sırılsıklam olmuştum. Eve gidip üzerimi değiştirip kısa bir duş aldıktan sonra odaya döndüm. Burası suyun odasıydı ama artık ben kalıyordum burda. Bütün eşyalar yerli yerinde duruyordu. Hatta o gün kesip çekmeyeceye koyduğu saçları bile hala oradaydı. Burası benim matemimdi artık.
Oda da biraz dolanıp ne var ne yok diye bakındım ama her zaman ki klasik kız odası demeye bin şahit gerekirdi.
Masanın üzerinde saçma sapan karalanmış ve bir çoğunda benim ismimi karalamış olduğu kağıtlar. Duvarın bir köşesinde iğrenç bir şekilde çizilmiş dinozor resmi ama normal bir dinozor değil bu kusan bir dinozor resmi. Resme bakınca ister istemez bir tebessüm oluştu yüzümde. Daha sonra dolabın kenarında dinozor bir peluş, nerden bulmuştu bu kız bunu daha önce suyun odasına hiç dikkatle bakmadığımı fark ettim. Meğer baktığında görebileceği her yere beni koymuş, dinozor yerine resmimi koysaymış bari diye içimden geçirmedim değil. Dolabını açtığımda bütün askılar boştu, bütün kıyafetleri dolabın dibinde dağınık bir şekilde duruyordu. Bu kadar dağınık olduğunu bilmiyordum deyip gülümsedim. Dolapta kendime bir bölüm ayırıp oraya kendi kıyafetlerimi yerleştirdim. Odasında dörtlü bir çekmece vardı. Çekmeceleri tek tek açtım. En üst çekmecede kestiği saçları vardı. Onlara parmak ucumla dokundum, parmak uçlarım yandı. Burnuma yaklaştırıp kokladım, ciğerlerim tutuştu...
İkinci çekmeceyi açtığımda ikiye katlanmış bir kağıt gördüm ve açıp okudum.
'Meraba dinozorum, umarım bu kağıdı bulmuşsundur. Bulmamışsan eğer çok şey kaçırmış sayılmazsın, klasik ben ve saçmalamalarım işte. Seni seviyorum dino çocuk gidip yerde duran küçük halının altına bak' kağıdı tekrar yerine koyup heyecanla yerdeki halıyı kaldırıp altında duran kağıdı aldım ve okumaya başladım.
'Bir de heyecanlanırmıymış benim dinom. Oy oy kıyamam. Şuan bunu yazarken ölürüm kızlar naz eyleme şarkısı geldi aklıma. Böyle bir şarkı var mı yoksa tamamen benim hayal ürünüm mü bilmiyorum benim için internetten baksana bir ara, benim internet paketim bitti de bakamıyorum. Neyse gelelim asıl mevzuya yakışıklı, ilk kez yakışıklı dedim sana havalara girme hemen. Gidip şoorada ki masada duran matematik test kitabımın sayfasına bak bakıyım bi" kağıdı yine aldığım yere koyup kahverengi masaya doğru ilerleyip siyah sandalyeye oturdum. Bu kızın göz zevki hiç yokmuş cidden dedim kendi kendime. Neyse uzun uğraşlar sonucunda matematik test kitabının arasındaki notuda buldum. Ama bir saniye bu kız bütün matematik testlerini ne ara çözmüştü. Neyse notu daha fazla merak etmemek için okumaya başladım.
"Şimdi diyeceksin ki allahım ne kadar zeki bir sevgilim var. Dinozor benim gibi bir sevgiliye sahip olmak nasıl bir his acaba? Bunu bilemem ama senin gibi bir sevgiliye sahip olmak eşi benzeri olmayan bir mutluluk hissi benim için... Şuan hayatta olsam bu sözlerin hiç birini benden duyamazdın var ya.. Ama şuan içinden o zaman iyi ki ölmüşsün dersen hortlar gelirim mezarımdan. Acaba benim mezarım olmak nasıl bir his? Neyse abartmayım. Ama abartmayı çok severim bilirsin. Suratına su döktüğüm geldide aklıma, gülme tuttu şuan o halin çok komikti.Şuraya Piç smile yapmışım gibi bak...
Ya ölecem hala saçma sapan konuşuyorum cidden iyi değilim ben. Dur neyse mevzuya gelemedik bi gidip şeye bak neydi dur unuttum. Ya odamda başka yazı yazacak yer kalmadı. Neyse dur şeye koydum bak yatağın altına"
Cidden ölecek bir kızın bu kafayı nerden bulduğu hakkında bir fikrim yoktu. Bir anlıkta olsa onu yanımda hissetmiş acı mı bir anda olsa bana unutturmuştu.
Eğilip yatağın altına baktığımda bir not daha gördüm ve hemen açıp okumaya başladım.
"Merhabaa yine ben çok şaşırdın demi biliyorum. Neysem sana bir sırlar vereceğim.
Aşkların en bukalemun kokulusu ağzını öperim. İçimden geldi de. Bu arada bukalemun nasıl kokuyor bilmiyorum. Bir ara benim için bukalemun da koklar mısın?
Öncelik olarak bilmeni isterim ki seni çok sevdim ve her zamanda sevmeye devam edeceğim. Evet ilk zamanlar şu intikam mevzusu falan vardı ama şimdi hepsi geçti.
Ben, sen öldün sanarken her gün ölme arzusuyla yanıp tutuşuyordum. Sende şimdi ölmek istiyor musun? Yada ölmek adına bir çaban oldu mu? Eğer olduysa sana hakkımı helal etmem. Ölme sen dinom, yaşayamadıklarımızı yaşa, sev birini, kızmam sana seviyorsun benden başkasını diye. Tamam açık konuşalım. Benden çok seversen üzülürüm, kahrolurum belki ama senin mutluluğunu görmekte beni mutlu eder. Rüzgarım, canım aşkım sakın bir daha ağladığını görmeyim. Ağlayan erkeklerden nefret ediyorum bilirsin.
Sev rüzgar, çok sev, benim yaşamak isteyipte yaşayamadıklarımı o kıza yaşat. Onunla yaşa. Ama ona benden bahsetmeyi de ihmal etme olur mu? Unutma beni rüzgar, sende unutursan kime sığınırım ben. Hem biliyor musun artık eskisi gibi kıskanmam seni belki. Üzülme ama hepsi senin için rüzgarım. Sen mutlu ol diye, bütün ömrünü yas tutarak geçirme diye.
Hoşçakal dinozor seni çok seviyorum, beni unutsan bile bunu unutma.
Ha birde unutmadan mezarıma her gün manolya ve leylaklar getirir misin? Onların karışımı tıpkı senin kokun gibide özlersem seni onlara sarılırım"
Göz yaşlarım arasında kağıdı yine aldığım yere koydum. Çok özledim onu. Giderken bile beni düşünmüş. Bense oturup bir kere bile onun derdini dinlemedim. Dinlemek istesem de anlatmadı ki zaten. O böyle işte. İçinde tutar her şeyini. Ayak üstü anlatır bir şeyleri ya giderken yada ölürken. Nede güzeldi bakışı, saçları, kokusu, gülüşü, dinozor deyişi, üstüme kusmasını, iğrenç şarkılarını, her dakika saçmalamasını, aniden değişen ruh hallerini özledim. Ben onu çok özledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DUYGUSUZ
RomanceSeni ben öldüremem ama seni intihara ben sürükleyebilirim. Herşeyimi öldüren adam. Herşeyini öldürecem. Onun ölmesini hiç istemezken onu ölüme itmek zorundayım.